1968 yılı idi sanırım.  Bazı özel zorunluluklar nedeniyle ertelemek zorunda kaldığım mezuniyet sınavlarına hazırlanma sürecindeydim. Bir yandan da Rüzgarlı Sokak’taki Ankara Başkent Gazetesi’nde çalışıyordum. Bir gün Çaycumalı yüksek okul ve üniversiteli gençlerden bir grup ziyaretime geldi. Başta Ali Gün, Sabahattin Köktürk(Dr.), Yücel Uzaldı, Birol Savtekin, İdris Muslukal anımsıyabildiğim isimler. Çayları içerken Ali Gün “Ağabey biz bir Çaycuma Derneği kurmak istiyoruz.” dedi. “Devrekliler’in derneği var, yurtları var, biz de kurmak istiyoruz” dedikten sonra, “Başka arkadaşlarının da olduğunu” söyledi, yardım ve destek beklediklerini de ekledi. Bu isteklere ne denilebilirdi ki? Ankara’daki ilk yıllarımda  “Bizim bir derneğimiz, yurdumuz niye yok ?” sorusunu çok sormuştum kendime.. 
             Çocuklar gittikten sonra, önce gençlik yıllarımın arkadaşı Erkan Özdemir’i aradım. Buluşup SSK Genel Müdürlüğünde Personel  Müdür Yardımcısı İlyas Acar’a uğrayıp, vaziyeti anlattık. Dernek tüzüğü hazırlamamız gerektiğini, bu işi birlikte yapmamızın “farz” olduğunu söyledim. Keyifle kabul etti. Daha sonra ekibe Çaycuma Mal Müdürü Şerafettin Utku’nun (o dönemde Ankara’da) oğlu Mete de katıldı. Haftanın belli günlerinde toplanıp, başka tüzükleri de inceliyerek tüzük çalışması yapıyorduk. Ama bu iş daha çok benimle İlyas Ağabey arasında yürüyordu. Önce kağıtlara yazıyorduk, son şekli verilen maddeleri daktilo ediyorduk.
            “Çaycuma Kültür ve Dayanışma Derneği” tüzüğü (tam adını  anımsayamamış olabilirim) yoğun bir çalışma sürecinden sonra bitmişti. Çalışma maddelerinde yüksek öğrenim gençliği, sorunları, yurt yapılması vbgibi isteklerin yanında, Çaycuma’yla ilgili konular   ve “köy liderleri yetiştirilmesi”   konusu bile vardı. Sadık Tekin Müftüoğlu  kabinede Bakan’dı. Müftüoğlu’nun yardım ve desteği ile ucuz bir arazi ya da bina alınabilir ve oraya Çaycumalılar’ın da desteği ile  bir öğrenci  yurt binası yaptırılabilirdi.
            Gençlerle bir toplantı yaptık, tüzüğü bir de onlarla görüştük. Son şekli verilen tüzüğün çalıştığım gazetede basılmasını sağladım. Resmi işlemler yerine getirildikten sonraki toplantıda, Ali Gün başkanlığında görevlendirmeleri yaptık. Dernek kuruluşu tamamlanmıştı. Çaycumalılar’dan destek ve katkı isteyen bir de  “çağrı yazısı” hazırladığımı anımsıyorum.
            Bu dernek, her ne kadar yüksek öğrenim gören gençlere yönelik olsa da bildiğim kadarıyla Çaycuma dışında kurulan ilk dernekti. Ali Gün başkanlığında çalışmalarını daha çok Çaycuma’da sürdürmüştü. Bu dernekle ilgili benim anımsayamadığım ya da eksik kalan konuları sanırım  adı geçen arkadaşlarımız  anlatabilirler. Biz kuruluşa katkı ve destek vermiştik  ama, derneği yaşatan ve çalışmaları yürütenler Ali Gün ve arkadaşlarıydı.    
            *****
            Üniversiteye gittiğimiz ilk yıllarda çeşitli illerin “yüsek tahsil dernekleri” yeni gelen öğrencileri kucaklamak amacıyla “Tanışma Çayları” düzenlerlerdi. Bazan biz de farklı illerden olsak da birkaç arkadaş  bir araya gelir, giderdik. Evet, kız arkadaşlarımız da olurdu. Bizim için ucuzundan dans ve eğlence idi. Düzenleyen ilin, kimi yöneticilerinin ve  milletvekillerinin de bu tür öğrenci çaylarına katıldığını görürdük.
            Zonguldak için böyle bir ortam yoktu. Dernek de yoktu açıkçası. Yeterli sayıda Zonguldaklı öğrenci de bir araya gelememişti. Cebeci’de bir “Zonguldak Öğrenci Yurdu” olduğunu duyardım, ama hiç gitmemiştim oraya. Zonguldak’ta da bir “Yüksek Tahsil Derneği” vardı üstelik. Arada bir geçerken tabelasını görürdüm. Ama sanırım İstanbul’a giden öğrenci daha fazla sayıda olduğu için, çalışmalar da  o tarafa yönelik gibiydi. İstanbul’da da bir “Öğrenci Yurdu” olduğu söylenirdi. Ama bu Zonguldaklı arkadaşlarla her hangi bir  iletişimimiz olmamıştı. Üniversiteye başladığımda ilk iki-üç ay kadar Ulus’ta, Sanayi caddesinde bir otelde kalmıştım. Aynı otelde Hukuk Fakültesi’nde okuyan  Cahit Girgin ve Şendoğan Güner de vardı. Anlatması uzun sürecek güzel günlerimiz geçmiş, maceralar yaşamıştık o otelde. Sonra Dışkapı’daki Bakanlığa bağlı Yıldırım Beyazıt Öğrenci Yurdu’na geçmiştim başvuru sıram gelince. Bir süre sonra Çaycuma’dan ortaokul, M.Çelikel Lisesi ve gençlik yıllarından arkadaş olduğumuz Erkan Özdemir de gelmişti aynı yurda.  Bir-iki yıl kadar sonra da birlikte Yenimahalle 2.Durak’ta arka bahçeye bakan zemin katta, bir oda bir mutfaklık küçük daireye geçmiştik.
             *****
            Devrekli üniversiteli gençler aynı yıllarda Veysel Atasoy, Erdal Acar, Ataman Mısırlıoğlu, Nejat Yeşilbaş, şu an özür dileyerek anımsayamadığım diğer arkadaşlar öncülüğünde bir dernek kurmuşlar bir de öğrenci yurdu açmışlardı. Devrek Kültür Derneği, Devrekliler tarafından da desteklenmişti. Bu dernek bir de “Devrek” adıyla bu gün de kaynak olarak aranan  bir dergi de çıkarmıştı. Bizim de izlediğimiz bu dergi, bir çok yeni ve genç yazara, şaire sayfalarını açmıştı.
            Çaycumalı Ali Gün ve arkadaşları bir cesaretle ortaya çıkmışlardı. Bizler de elimizden gelen destek ve katkıyı vermiştik. Dernek de kurulmuş çalışmalarına başlamıştı. Sonraki süreçte ben bitirme sınavlarını verdim. Ankara Kara Harp Okulu Revirinde hemşire olarak görev yapmakta olan eşimin, Çaycuma Seka Sağlık Hizmetlerine naklen atanmasını yaptırdım.  Kendim de askere gidinceye kadar Seka’nın montaj servisinde bir süre işçi statüsüyle çalışmıştım.  
            Asker dönüşü, çok istekli olduğum Çaycuma Ortaokulu Türkçe öğretmenliğine atanma beklerken, Zonguldak Fener Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğine atanmam  yapılmıştı. Hayalim ise, Çaycuma’da görev yaptığım süre içinde; tıpkı “Bitirme Tezi”mi hazırlarken yaptığım gibi köyleri beldeleri gezip dolaşacak, gördüklerimi fotoğraflayacaktım. Tez çalışması sırasında düşünmeğe başladığım “Çaycuma” konulu kitap için bilgi-belge-fotoğraftan oluşan  geniş malzeme toplayacaktım.
            Ama benim Çaycuma’ya değil, Zonguldak’a  atanmam yapılmıştı. Bu  durum, bir başka yazı konusu olacak kadar  uzundur. Bu kez eşimin TTK Amele Birliği Hastanesi’ne atamasını yaptırarak, Zonguldak’a yerleşecektik. “Çaycuma kitabı” konusu ise uzun yıllar kafamın bir yerlerinde gezinip durmuştu. ”Sakıncalılık yılları”mda bir süre mesai de harcamıştım. Ama benim “Çaycuma’da çalışma” olanağım da ortadan kalkmıştı. Yıllar sonra ise  Bitirme Tezimi merkeze alan bir çalışmaya, elimdeki işler bitince başlayabileceğimi  düşünüyorum..