Başçavuş beygirinin marifetinin ne olduğu malum. Egemenler yazdıklarımızı ona benzetiyor galiba. Ne yazarsak yazalım, hangi bilimsel karineyi, kentsel gerçeği ortaya koyarsak koyalım, değişmiyor hiçbir şey. Kentin kıymeti kendinden menkul yöneticileri bildiklerini okumayı sürdürüyor. Ankara’dan sufle gelmese bildikleri bir şey de yok aslında. Geçen yazımda kent-deniz ilişkisindeki çarpıklığa değindim. Kim dikkate alır bilmem. Bu yazıda da aynı konuya devam edeceğim, sahiller tarumar ediliyor çünkü…
 
Anlaması da, anlatması da zor, kısa zamana kadar evsel katı atıkların neredeyse tamamı; TTK’nin, Erdemir’in, termik santrallerin sanayi atıkları gibi denize atılıyor, açık kanalizasyon olarak kullanılan derelerle taşınan lağım suları, denize deşarj ediliyordu. Daha mı iyi oldu bilinmez, TTK dağ başlarını mesken tuttu şimdilerde de denizin vahşice doldurulması bitti. Kendine sözde teknoloji üssü diyen Erdemir, üretim sırasında oluşan cürufunu, ilkel şekilde denize atmaya devam ediyor ama...
 
MUHTEŞEM KOYLARI, FÜTURSUZCA DÖKTÜĞÜMÜZ MOLOZLARLA TAŞLI TARLAYA DÖNÜŞTÜRDÜK
Düşünebiliyor musunuz, kârlılıkta her yıl en başlara güreşen, büyük sanayi kuruluşları içinde hep ön sıralarda yer alan Erdemir, parasına kıyıp, atıklarını, doğaya zarar vermeden bertaraf edecek bir tesis kurmuyor da, deniz florasını tahrip edip su canlılarının yaşam alanlarını yok edecek şekilde denize boca ediyor. Tıpkı Zonguldak’ta kurduğu santrallerle ülkenin enerji devi haline gelen Eren Enerji gibi, yaktığı milyonlarca ton kömürle kentin havasını kirletiyor üstelik de…
 
Kimseyi ayırmayayım, gerçekten Vandal bir kentiz biz. Akçakoca’dan Ereğli’ye kadar olan canım plajları, yanından yöresinden geçirilen yollarla mahvettik resmen. O bölgede bazı kıyıları sanayi kurmak için doldurduk. Yetinmedik, Ereğli-Zonguldak arasındaki, tabiat parkı niteliğindeki muhteşem koyları, fütursuzca döktüğümüz molozlarla taşlı tarlaya dönüştürdük. Ilıksu, Değirmenağzı plajları dolmak üzereyken, Öküşne sahilini, baştan sona doldurarak, anıların, hayalet plajına dönüştürdük…
 
SAZKÖY SAHİLİ SON MARİFETİMİZ OLARAK GÖMÜLDÜ ANILARIMIZA
Cennet Kapuz koyları içler acısı halde. Orta Kapuz yok edildi taammüden, bir viraneye dönen Tersane Plajı ise can çekişiyor. Yalnız Büyük Kapuz kaldı geriye. İnağzı, Hisararkası koyları, Kilimli sahili ile birleştirilip yol yapılalı yıllar oluyor. Geçenlerde kuzey rüzgârlarıyla coşan deniz, yolun bir kısmını alıvermiş koynuna. Haberin altına “Oh olmuş” yazdım sevinçle. Göbü, Türkali gibi Filyos plajları da çirkin yapıların esiri olurken, Sazköy sahili son marifetimiz olarak gömüldü anılarımıza…
 
Şaka gibi, Ereğli’den Kozlu’ya, Kilimli’den Filyos’a her yerde, şantiye alanı olarak kiralanıyor bizim kentte sahiller. İnsanların denizle buluşacağı kıyılarda, her türlü atığın göz göre göre denize boşaltıldığı tamirhaneler, depolama alanları, şantiye binaları kuruluyor. İşgallere göz yumulup denizle buluşması yasaklanıyor insanların. Bu yağmaya, talana, vahşice kıyıma bizcileyin baldırı çıplaklardan başka kimse de itiraz etmiyor. O ses de başçavuş beygirinin marifetinden öteye geçmiyor ne yazık ki…