Bundan tam bir yıl önce 12 Aralık 2016 günü bu yazı Halkın Sesi ve Demokrat Çaycuma gazetelerinde “Kentin Önünü Açmak” başlığı ile yayınlandı. Konu, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın eğitim inşaatları konulu açıklaması ile ilgiliydi. Önce çok önemsediğim bu açıklamayı dikkatlice okuyalım. Sonra şapkayı önümüze koyalım. Özetliyerek alıntılar yapıyorum.
 Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, 2016 Aralık ayı başındaki Belediye Meclisi toplantısında önemli bir açıklama yapar. Açıklama: “Belediyenin sorumluluk alanındaki imar işlerinin, bazı bürokratlar tarafından yürütülmeye kalkılması” konusu ile de ilgilidir.
Başkan Kantarcı diyor ki: İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Endüstri Meslek Lisesi’nin olduğu alanda  İmam Hatip Ortaokulu yapmak istiyor. Yıl sonu nedeniyle ödenek geri gitmesin diye de hemen başlamak istiyorlar. Çaycuma’nın tam ortasında kalan yerin, bir eğitim kampüsü olarak çok iyi planlanması gerekiyor. Devletin yaptığı inşaatlarda büyük sıkıntı var. Düşünmeden, taşınmadan yapılıyor. Biz bu alanın çok akıllı bir şekilde planlamasını istiyoruz. Vali bugün burada, yarın başka yerde görevli, Kaymakam da öyle, Milli Eğitim Müdürü de. Ama biz burada yaşıyoruz. Çaycuma Belediyesi, Çaycuma’nın sahibidir. İstiyoruz ki, devletin yapacağı işleri de bir planla, programla, hedefle yapalım”.
            Kantarcı devamla: “Bütün devlet kurumlarını ortak ederek yaptığımız yeni imar planında yapı yüksekliği 12,5 metre. Zemin çürük. O kötü zemine 26 metre yüksekliğinde yapı izni istiyorlar. Belediyeye hiç sormadan zemin etüdü, güçlendirme projesi yaptırılmış, hiç sormadan da bu binayı yapacağız diyorlar. Ne yazık ki bizim ülkemizde modern devlete yakışacak şekilde planlı, programlı işler yapılmıyor. O parselin yanında bir ilkokul projesi var. O çevrede ilkokul yok, küçücük çocuklarımızın çok uzaklara gitmesi sakıncalı.
Kamulaştırılması tamamlanmış o alanda, öncelikli olarak o ilkokulun yapılması lazım. İlkokul da, imam hatip de, liseler de üniversiteler de bizim okulumuz. Arasında hiçbir ayrım yapmayız.  Biz Çaycuma’da kimsenin elini uzatmaya cesaret edemediği sorunları çözmek için geldik. Çözmeye de devam edeceğiz. Çaycuma’da pek çok okul ruhsatsız, bir çoğunun oturma izni bulunmuyor.  Yarın bir gün bir olay olsa, tüm kameralar üzerimize çevrilip bizden hesap sorulacak. Bu bir şanstır. Biz bu sorunları çözmek istiyoruz. Buradan tüm kamu kurumlarına çağrı yapıyorum, gelin bu sorunu çözelim, tüm kamu binalarını kâğıda uydurmak için değil, olması gerektiği gibi yaparak hizmete sunalım” dedi.
Kentin önü nasıl açılır? Yerel yönetim ile kamu yöneticilerinin akılcı, bilimsel, kent ihtiyaçlarını önceleyen, ileriyi gören işbirliği ile. Kantarcı’nın çağrısı da bu doğrultuda. Bu yapılan işlerde böyle bir anlayış var mı? Maalesef yok!..Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Belediyeye hiç sormadan arazide zemin etüdü, güçlendirme projesi yaptırıyor ve oraya, hangi ihtiyaçtan ileri geliyorsa  “İmam Hatip Ortaokulu  binası yapacağız” diyor. 
Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, inşaat işlerini çok iyi bilen ve yöneten bir kişi olarak,  “ders alınması gereken,  kentin  yararını ve çıkarını gözönüne alarak, kentin gerçek ihtiyacı doğrultusunda, akılcı, bilimsel, gerçekçi ve ileriyi gören ciddi bir değerlendirme” yapmış. “Politik anlayış dışındaki” bu açıklaması gerçekten yerindedir. Hem üst bürokratları, hem olaya “mevsimlik politik anlayışlar”la yaklaşan kişileri de bilgilendirici ve uyarıcıdır. Çaycuma’da Bülent Kantarcı gibi bir Belediye Başkanı ile çalışmak, başta Kaymakam  ve daire müdürleri için de önemli bir şanstır.”
Biz de Başkan Kantarcı’nın geçen yıl  yaptığı açıklamasını göz önüne alarak, ilçe yöneticilerinin ve kamuoyunun dikkatini çekmeğe çalışmışız. Evet, geçen yıl bunları  yazmışız.
*****
             
Ancak, bundan bir-iki hafta önce Eğitimsen yöneticisi İsmet Akyol, “o bölgedeki öncelikli ihtiyacın İmam-Hatip değil, bir Anasınıfı ve İlkokul olduğunu” belirten bir açıklama yaptı. Çaycuma’da yaşayan, eğitim-öğretim sorunlarıyla ilgilenen bir öğretmenin ve sendika yöneticisinin bu açıklaması ne yazık ki gereği gibi değerlendirilemedi. Önerisinin üzerinde düşünelecek, tartışılacak yerde İsmet Akyol, basın üzerinden saldırıların hedef tahtasına oturtuldu.   
Durumdan vazife çıkardığını sanan bir başka sendika yöneticisi, İsmet Akyol’a açıkça dinsel değerler üzerinden saldıran, sataşan,  onu hedef gösteren, suç unsurları taşıyan bir açıklama yaptı. Bir  öğretmen ve sendika yöneticisi ne adına olursa olsun, nasıl oluyor da bu derece ayrıştırıcı, ötekileştirici, hedef gösterici, kışkırtıcı, öfke ve kin dolu açıklamalar yapabiliyor, bunu anlayabilmek mümkün değildir.
Şunu herkes bilir ki; hiç kimsenin kendisini, dinsel değerlerin, İmam-Hatiplerin  ve “Kuran, ezan,  başörtüsü, din, iman” bekçisi, sahibi görme gibi yetkisi yoktur. Yasalarımızda böyle bir tanımlama da bulunmamaktadır. Kimse, kimsenin dinini, inancını sorgulama hakkına sahip değildir. Dini inanç, kişi ile Tanrı arasında bir  konudur. Kişilerin dinsel ölçümü Tanrı’ya mahsustur. Kimsenin kendini bu konularda görevli sayma hakkı olamaz. Yasalara ve genel  anlayışa göre de kimsenin başkalarının dinine imanına karışma hakkı yoktur. Kimsenin de “toplumun bu ortak değerleri” üzerinden politika, sendikacılık, dernekçilik, çıkarcılık yapma hakkı olmamalıdır.  Sendikacılığın işlevi de bu değildir.
*****
Ülkemizde lise türü olarak sadece İmam-Hatipler yok. İsmet Akyol’un belirttiği gibi Çaycuma’da olmayan Güzel Sanatlar Lisesi, Spor Liselerini de istemek hakkımız olmalı değil mi? Aklımıza gelmişken belirtelim: Yabancı Dil Ağırlıklı Liseler, Otelcilik Turizm Meslek Liseleri, Sekreter Meslek Liseleri ve diğerleri. Çaycuma ve çevre ilçe ve beldelerde  büyüyen çocuklarımıza yararlı olmaz mı?     
O bölgede bir “ilkokula” ihtiyaç olduğunu Başkan Kantarcı da yukarıdaki açıklamasında belirtiyor. Bunun yanında bir de Anaokulu  açılmasını istemek çok da doğal değil midir?  Çaycuma gelişmekte, büyümektedir. İlkokul ve Anaokulu yanında,  Çaycuma Endüstri Meslek Lisesi prefabrik yapıdan kurtarılarak, yeni bölümler de açılarak büyük bir yapıya, donanımlı atölyelere kavuşturulsa, sanayiye dönük, üretici bir okul haline getirilse, mezun çocuklar hemen işbulma imkanına sahip olsa daha iyi olmaz mı?
Başkan Kantarcı, “Çaycuma’nın tam ortasında kalan yerin, bir eğitim kampüsü olarak çok iyi planlanması gerekiyor.” diye uyarmış bir yıl önce. Burada bir İmam-Hatip Lisesi de gerekliyse elbette yapılabilir. Buna kimsenin itirazı olmaz. Ama sadece İmam-Hatip değil, bir “Eğitim Kampüsü”anlayışı içindeki öncelikler düşünülmelidir.
Çaycuma geleceğine dönük olarak akılcı, bilimsel, gerçekçi ve ileriyi gören bir bakışladaha çok okullaşmalıdır. Başkan Kantarcı’nın “İstiyoruz ki, devletin yapacağı işleri de bir planla, programla, hedefle yapalım” uyarısını unutmadan. Ancak o zaman başta eğitim olmak üzere diğer alanlarda da planlı-düzenli bir kenti kurabiliriz. 1960-70’li yılların deyişiyle “pilavlı değil planlı kentleşme”yi başarabiliriz.