Tarihsel süreçte 15. ve 16. yüzyıllardan başlayarak Hızır Bey İli içinde Devrek’le birlikte “Çarşamba” adlı bir bölge belirtilir. Çaycuma kasabasının bulunduğu bölgeyi de kapsayan bu adlandırma 20.yy başlarına kadar sürer.
H.1327- M.28.Kasım.1911 tarihinde “başka Çarşamba adlariyle karıştığı için” Dahiliye Vekaleti tarafından Devrek kazasına bağlı Çarşamba nahiyesinin adının Çaycuma olarak değişmesi uygun görülür. Çarşamba adının resmen bırakılarak Çaycuma adının kullanılmasına başlanmasında dilbilgisel olarak bir evrilme-değişme sözkonusu değildir. İçişleri Bakanlığınca Çarşamba adı kullanımdan kaldırılmış, Çaycuma adı sürekli olarak kullanıma girmiştir.
YER ADLARI BİLİMİ
Genel Dilbilim Hocamız Prof. Dr. Doğan Aksan, “Her Yönüyle Dil- Ana Çizgileriyle Dilbilim-3”(TDK-Ankara-1982)adlı kitabının “Yer Adları Bilimi” bölümünde;
“Adbilim çalışmaları içinde, bütün dünyada en geniş yeri, “yeradıbilim” alır, kanısındayız. Birçok ülkelerin, özellikle bu yoldaki çalışmaların geleneğinin var olduğu kimi Avrupa ülkelerinin kent, kasaba, köy gibi yerleşim merkezlerinin, hatta oralardaki cadde, sokak ve meydanların adları titizlikle incelenmiş, bu adlardaki değişme ve gelişmeler tarih kaynaklarından izlenerek göz önüne serilmiştir.”diyor.
Prof. Dr. Doğan Aksan, “Yer Adları Bilimi” ya da “Yeradıbilim”de (toponymie, toponymy, toponomastique);
“Yer adı araştırmalarından yalnızca geçmişe ait bilgiler elde etmenin yanında, dil tarihine, yerleşme tarihine, ülkenin etnik yapısına ilişkin önemli ipuçları da elde edilir. Her ülkede ad verme sırasında yerleşim yerinin durumu, konumu, orada bulunmuş, egemenlik sürmüş ünlü bir kimseyle, çevrede yaygın mesleklerle, çevredeki akarsu, dağ, göl ya da tarihi bir kalıntıyla ilişki kurulduğu görülür. Anadolu’da başlıca ad verme eğilimleri incelendiğinde ‘Yerleşim yerinin konumuna, durumuna göre adlandırma ve yerleşim yerine kişiyle ilgili adlar verme’ ana başlıklarını görürüz.”
“Her şeyden önce şunu belirtelim ki, yer adındaki bir çok özelliklerin değişik ülkelerde, başka başka dilbirliklerinde ortak olduğu göze çarpmaktadır. Örneğin bir yabancı ad, nasıl dilin ses özelliklerine uyduruluyorsa kimi zaman da öylece, dildeki ögelerle değiştirilip yerlileştirilmekte, yabancılığını belli etmiyecek duruma gelmektedir. Bizim “yerlileştirme” dediğimiz bu olay, dilin kendi ögelerinde, tür adlarında görüldüğü gibi yer adlarında da karşımıza çıkar.”
“Türkçedeki birçok ses eğilimi ve ses yasaları -öteki özel adlarda olduğu gibi- yer adlarında da göze çarpmakta, dilin sözcüklerinde zaman içinde gerçekleşen değişmelere koşut olaylar bu ögelerde de görülmektedir. Dile giren yabancı ögelerin Türkçenin ses düzenine uydurulması yer adlarında da gözlemlenir.”
“ÇAYCUMA” ADI:
Çay ve Cuma sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. “Çay” ve “Cuma” biçimindeki bu sözcükler, çevrede ve köylerde birleşik biçimde “Çaycuması” içiminde söylenir. Çay-cuması; Çayın yakınındaki, Cuma namazı kılmak için toplanılan günde kurulan “pazar yeri” ve “şehirmerkezi” anlamını da içerir.
“Çay Cuması” (Çay yanında kurulan Pazar yeri) söyleyişinde; Çay-Cuma-s-ı iyelik, aidiyet ekidir, aitlik bildirir. Önceleri çevrede ve köylerde “Çaycuması” biçiminde görülen sözcük, daha sonra konuşma ve özellikle yazı dilinde “Çaycuma” biçimiyle yerleşir.
Çay: Filyos Çayı’dır. Cuma; gün adı olduğu kadar, birlikte namaz kılma, ibadet etme amacıyla toplanma, anlamlarını taşır. Bir araya gelme olunca alış-veriş ortamı, yani "pazar" da kendiliğinden oluşur. Cum’a: Cuma günün adı, Cuma günü kılınan namaz. Cami: Müslümanların ibadet için toplandıkları minareli, minberli, mihraplı yapı.
“ÇARŞAMBA” KELİMESİNİN ASLI
Haftanın günleri:Cuma: Arapça toplama, toplanma,Cuma+ertesi: Cuma: Arapça, ertesi; Türkçe, Pazar (ba+zar) : Farsça: ba: yemek, zar: yer, Pazar+ertesi: Pazar:Farsça, ertesi - Türkçe,Salı-İbrânice-(üçüncü), Çarşamba-Farsça-cehar+şenbe: dördüncü gün; ceharşenbe >Çarşamba, Perşembe : Farsça : penç + şenbe: beşinci gün.
“Çarşamba” adı; “Cihar+şenbe > Ceharşenbe > Çarşenbe > Çarşambe > Çarşamba” biçiminde oluşmuştur. Cihar+şenbe’den Çarşamba’ya; ortadaki kalın a ünlüsünün ve “b, m” dudak ünsüzleri ile “n” diş-dudak ünsüzünün ve büyük ses uyumunun etkisi olmuştur. Bu durumda “Çaycuma”adının, “Çarşamba” adından dönüştüğünü /evrildiğini söylemek de pek mümkün değildir.
Sözcüklerde görülen ses değişmeleri, öyle akşamdan sabaha mümkün değildir. Yıllar, yüzyıllar sürebilir. Örneğin Köktürkçe’deki “edgü” sözcüğünü alalım. Köktürk yazıtları 7. yüzyıldan kalmadır. Edgü > eygü > eyü > eyi > iyi örneğinde, 7.yüzyıldan 20.yüzyıla uzayan değişim süreci gözümüzün önündedir. Bir başka örnek: 7.yüzyıldaki Köktürkçe “Tengri” ile 20.yüzyıldaki “Tanrı” da bu değişim sürecini geçirmiştir.
ÇAY + CAMİ
Çeşitli kaynaklarda ve ansiklopedilerde gösterilen Çay ve Cami sözcüklerinin birleşmesi ile “Çaycuma” adının oluşmasını ileri sürmek düşündürücüdür. Bize göre uzak bir ihtimal olarak değerlendirmek gerekir. Eskiden ilkokullar için yazılmış yardımcı kitaplarda yazılı “Çay+Cami” sözcüklerinin birleşimi ile “Çaycuma” adının oluştuğu şeklindeki bilgi yanlışlığı, kitaptan kitaba geçmiştir. Bu bilgi yanlışlığı bazı ansiklopedilerde de görülmektedir.
Çaycuma şehir merkezinin kuruluşunun cami yapımı ile tarihlenmesi (ilk camiyapımı 1819), ilkokul kitap ve ansiklopedi yazarlarına “çay + cami” şeklindeki kurgulamayı yaptırdığı, şehrin adının da yanlış olarak böyle oluştuğu düşüncesine yolaçtığı görülmektedir.
Çarşamba bölgesinde Çay+Cuması adlandırması 1819 yılı öncesinde görülmez. Sadece Sıracevizler yanındaki alanda kurulan Pazar yeri için “Yaka Cuması” adlandırması var (Hasan Ataman-Çaycuma-2001). Ne zaman ki cami yapılmıştır, “Çaycuması” adlandırması da kullanıma girmiş olmalıdır. Cami: İbadet edilen yer, Cuma: gün adı, Pazar kurulan gün, Cemaatle Cuma namazı kılma, anlamlarını birlikte taşıyor. Bu durumda halk kendi kullanımına en çok uygun geleni seçmiş olmalı.
AD VERME ÖZELLİKLERİ
“Her ülkede birtakım ad verme gelenekleri, kuralları vardır. Bunların incelen- mesinden, insanoğlunun bu konuda yeryüzünün pek çok yerinde ortak eğilimleri olduğu gözlenebilir. Her ülkenin toplumsal yapısına göre, birbirinden çok farklı, bütünüyle kendine özgü gelenekleri bulunduğu da ortaya çıkabilir.”
Ülkemizde de herhangi bir yere ad vermede; yöresel durum, kabile-boy adı, kale, hisar, akarsu, dağ, yayla, ova, göl; tanınmış bir kişinin özelliğinin de (yiğitlik, dinsel durum, bedensel özellik vb. gibi) gözönüne alındığını görürüz.
Bulunduğumuz yöreye “Çaycuma” adının da “Yerleşim yerinin özelliği gözönüne alınarak, bir akarsu ile bağlantılı olarak verildiğini” söyleyebiliriz.
Bu tür adlandırmalar, toplumun büyük kesimi tarafından benimsendiğinde ve kullanıldığında yerel ağızdan genel konuşma diline (bazen süreç içinde ses değişimlerine de uğrayarak) girer ve daha sonra da yazı dilindeki yerini alır.(Çaycuma Notları:1-2-3-4-5: SON)