Seçimlere ilk katıldığında, hedeflerinin yasaklar, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele etmek olduğunu açıklamıştı.

Başta Güneş Motel’de karşı partiden vekilleri ayartıp hükümet olan Ecevit ve diğerlerine fark atıp, iktidara uzanması zor olmadı.

Belediye seçimlerinde % 39, Milletvekili seçimlerinde % 51 gibi oranlar yakalayıp, muhalefeti sandıktan umudunu kesenler sınıfına soktu adeta.

Paradan sıfır atılmasından, hastane, baraj, tünellere, İnsan Hak ve Özgürlüklerinden okul ve köprülere, Cumhuriyet döneminde ulaşılamayan hizmet hedefleri yakalandı.

Bunu ‘Erdoğanizm ve Öğrenci evleri’ (10. 11. 2013 halkın Sesi) yazımızda ‘yapılan bir düzen değişikliğidir’ şeklinde yansıtmıştık.

Üçüncü havaalanı, İstanbul kanalı, Marmaray, deniz altı otobanı gibi çılgın projelerle,  Dünya’ya adeta ‘bu Türkler fazla oluyor’ dedirtti.

Yoksulluk ve yasaklar konusunda Tayyip Erdoğan hükümetlerine çamur sıçratamayan muhalefet, üç bakan ve yakını ile ilgili gelişmelere mal bulmuş mağribi(büyük coşku) gibi sarıldı.

Yerel seçimler öncesi, savunacağı hizmet, vaad edeceği proje bulamayan muhalefet, AKP’nin kuruluş amacındaki üç maddenin sonuncusu  üzerine kumpas kurdu.

Kucakladıkları belge ise, paralel yapı’nın piyasaya sürdüğü ‘gayri yasal’ dinleme kasetleri. Habersiz dinleme kasetleri, halk gözünde ‘komşusunun penceresine merdiven dayayıp, yatak odasını röntgenlemekten başka bir şey olmasa da

Aslında; Özelleştirme, hizmet ve yatırımın çok olduğu ortamlarda, gayet tabiidir ki, ‘fire’ oranı yüksek olur. Ticari piyasa da fire, % 20 kabul edilir. Bu marangozluk, kuyumculuk, manavlık, Madencilik’te olduğu gibi, siyaset’te de var.

Her iki kişiden birinin AKP’li olduğu bir ortamda, denetim’in kolaylığı mümkün mü?.

700 bin liralık kol saatini hediye alan bir Bakan ve karışık buruşuk işlerin içinde olan Bakan ve çocuklarının mevcudiyeti, % 20 fire içindedir.

İçinde’ karşılamak, suç’u ve suçluyu yok saymak değildir. Yolsuzluk ve hırsızlık yapan ‘şeref’i noksan’ değil, şerefsizdir’ (19 Mart 2012 Halkın Sesi)

Bence, olay mecliste de konuşulmalı, suçlu ve suçlular, derhal yargıya havale edilmeli.

Seçim sonrası birinci derecede ağırlıklı konu bu olacağına inanıyorum.

İlginç olan şu Muhalefet yerel seçim öncesi, yapacağı hizmet projelerini anlatacağına, yasadışı dinleme kasetlerini anlatıp, dün ‘f tipi’ dediği cemaat’e hizmete etti.

Dershanelerin kapatılması gündemi ve MİT müsteşarının ifadeye çağrılması olayından sonra, partisiz siyasi aktör(cemaat), Türkiye gündeminin değişmez maddesi oldu.

Amerika da konuşlanmış lideri, Türkiye deki yandaş medyası ve % 1.5’ luk seçmeniyle, gündemi sarsmaya, yasal muhalefeti aradan çıkartmaya başladı.

Tuhaf olan, resmi bir siyasi parti kurmadan, değişik zamanlarda değişik partilerde (Anap, DSP, AKP) konuşlanan bu ekip, devlet mekanizmalarında hızlı mevzilendi.

Hükümet’in ‘bizi kandırdılar’ ve ‘paralel yapılandılar’söylemi, halktan rağbet görmese de, erimeye başladı.

Dinler arası diyaloğ’ diye ortaya çıkanlar, halk içinde bir ayrışım başlattı.

İnançları gereği oluşturdukları Cemaat, farklı siyasi partilere yayılıp, sevgi çemberi oluşturacağı yerde, dün’e kadar istikameti aynı olan bir parti ve partililer aleyhinde siyasi linç başlatması, ortak paydası din olan insanlar arasında genel de korku yarattı.

Bu, dinler arası diyaloğ’un da bir sevgi dağıtımı değil, yeni bir din arayışı şüphesini arttırdı.

Görünen odur ki, bu çatışma, seçim sonrası da sürecek. Bu seçim iktidarı değiştirmeyecek. % 39 aldığında (2009) değiştirmediği gibi.

Görünen o ki; Halkın teveccühüne mazhar iktidar, bu kendine cemaat diyen ekip’in üzerine dokuz koldan gidecek.

Büyük bir ihtimalle, Cemaatin başı olarak lanse edilen ve ‘karışıklığa neden oluyor’ denen hoca efendi, Amerika’dan resmen istenecek. (Devletler Arası suçluların iadesi anlaşması gereği).

Büyük ihtimalle de Hocaefendi, Türkiye ile (iade) anlaşması olmayan bir Ülke’ye göç edecek.

Bu gün montaj kasetlerle, yolsuzluk söylemleri üzerinde kurulan sacayağı, yarın karşı ataklarla son bulacak. Seçim sonrası başlayacak ve başlatılacak hukuki süreç ile ortam gerilecek, cemaat açısından da ‘ötekileştirme’ süreci hızlanacaktır.

SONUÇ;

* Cemaatin yaptığı: (Hükümet’e karşı başlatılan yasadışı dinleme kasetli yıpratma operasyonu ile) halkı tedirgin etmektir.

* Cemaatin yapması gereken: Ülke’de (siyasi mücadele fonksiyonuna HARAKİRİ / Japon intiharı yaptırıp, sadece cemaat şuuru içinde, tüm partilere açık) din’i irşad (aydınlatma) çalışması olmalıdır.

Ülke içinde paralel yapı suçlaması ile şüphe toplayanlar, Dünya’da

dinler arası diyaloğ ’u nasıl sağlar?

Bu, Türkiye’nin huzuru açısından olduğu kadar, Cemaatinin varlığını sürdürebilmesi açısından da şarttır.