Üzerine ölü toprağı mı serpilmiş; yoksa görünmeyen eller, derin parmaklarca cezalandırılmış mı?

Genç Cumhuriyet’in ilk Vilâyet’i… Türkiye’nin ilk sanayi - endüstri merkezlerinden Zonguldak ve havalisinde, yatırım ve kalkınmaya ait işler hiç iyi gitmiyor.

Dün bizim ilçemiz olan Karabük’e bakın hele. Dün Karaelmas Üniversitesi’nin uzantısı iken, bu gün Karabük Üniversitesi bizim Üniversitemizi nüfus, coğrafya, etkinlik açısından üçe katlamış.

Siyasette Başbakan, Meclis Başkanları ve çeşitli Bakanlar çıkartmamıza rağmen

50 yıl da 50 Km’lik Ereğli yolunu yaptıramamışız?

Lâf’ı eğip bükmenin manası yok. Bunun tek sebebi var.

Zonguldak’ta bürokrasi imparatorluğu hâkim. Sivil Toplum Örgütü yok. Tabelâ Derrneği örgütlenmesi ve siyasette kısır çekişme moda.

Yol, tünel, kanal, köprü, havaalanı, liman vs. gibi merkezi idarenin tasarrufu dışında, yerel yönetimlerin yetkisindeki işlerde, şehrin sahibi muhatap alınmamış, katılım ve paylaşım ahlâkı’nın yaşamasına müsaade edilmemiş.

Tabelâ derneklerinin derdi; basında resim çıkartıp reklâm yapmak, seçilmiş ve atanmışların kapısını rahat açabilmek. Sendika: Çaycuma-Devrek örgütlenmesiyle ‘delege’ avını, Şoförler odası; kaldırımlardaki sürücü kulübelerini, esnaf kefalet; kredi ile kafaya alacağı üyesini, cemaatler teras katlara mescit, çarşı ortasına para çadırı, semtlere yurt operasyonunda…

Velhasıl-ı Kelâm; pejmürdelik yaşam biçimi olunca, her kafadan bir ses çıkınca… Hizmet hak getire… Bürokrasi hantal ağırlığını hissettiriyor, yerin altında enerji için çırpınan madencinin sırtında, ikinci bir dağ gibi

Ben ne dersem o’ kafasından bir fayda almadık bu güne kadar. Meselâ: Gökçebey’in yükseklerine sera planlaması yapıldı(1994- 99). İlk kar yağışta ne sera kaldı ne ürün! Kozlu’nun bitişiği Tepeören’e tonluk hoştayn cinsi inekler dağıtıldı, süt fabrikasını desteklemek için Bayırı bol, çayır olmayan yerde Beslenemeyen çoğu da otlatılırken yuvarlanıp parçalandı zavallı hayvanlar

Şehrin ortasındaki, lavuar alanına bakarken, daha neler geldi aklıma neler!

TTK’nın 2006 ‘da coğrafi daralma neticesi, 60 bin metre kare alan içindeki lavuar tesisi yıkıldı. ‘Zonguldak’ın geleceğe açılan yeni yüzü’ edebiyatı ile projelendirmesi yapıldı (2010), ancak; bu güne kadar siyasi /kısır çekişme ve ele geçirme kavgası yüzünden ‘eşek ölüsü gibi’ yatıyor, Egemenlik Caddesi kenarında.

Hal bu ki; içinde üç kule, silo altı yapısı, kriblaj binası, endüstriyel miras olarak tescillenince nasıl da umutlanmıştık. Şehrin göbeği ve prestij potansiyeli olan bu alanda: Yeşil, ortak kullanıma açık, hizmet ve ticaret alanları ve kültür gösterilerine açık yerler ile öğünecektik.

Birilerinin siyasi- ticari iştahını kabarttı bu ortak alan. Adı lazım değil, biri vilayet binası yapılsın dedi. Biri ‘köprüyü yıkıp esnafı taşıyalım’. ‘Tır parkı olsun’, ‘Konut kooperatiflerine satalım’ diyen de... Zonguldak’ın dünya’ya açılacak yüzü, birden bire ‘yağma Hasan’ın böreği’ oldu çıktı.

Köstebek yuvasına dönmüş yolları, kaçak yapıları, otoparksız mahalle ve binaları, arapsaçı trafiği, seyyar işgalindeki kaldırımları vs Unutuldu.

Şehir, adeta bir sorunlar yumağına döndü. Geçtiğimiz hafta buna bir yenisi daha eklendi.

Projelendirilmesinden sonra, ilk önce Belediye Başkanı İsmail Eşref’in seçim vaatleri içine katıp siyasi rant temin isteği ‘fitne-ficur’u diriltti. İktidar partisi, bürokrasi operasyonu ‘TTK + Milli Emlak işbirliği’ yapıp, alan’ın, belediye’ye trampası engellendi.

Bu alanda yapılacak proje’nin maliyeti 50 milyon lira civarında bir meblağ. Bunu Belediye ve Vilayetin üstlenmesi mümkün değil. İki yıl önce, Kent Konsey’i yönetimi olarak Ankara’da Zonguldak Milletvekillerini ziyaret ettik. Amaç, lâvuar alanındaki proje’nin TOKİ tarafından hayata geçirilmesini sağlamaktı. Başarılı da olduk... Ancak, iktidar’ın Zonguldak uzantıları, CHP’li Belediye’nin siyasi rant kazanımını engellemek ya da bu alanın bürokratik atraksiyonlar ile ele geçirilmesi düşüncesiyle olsa gerek(?), ‘mülkiyet sorunu’ bahanesiyle koca alan, size göre nasıl bilmem; bana göre eşek ölüsü gibi’ birilerine göre de ‘şehrin ayıpı’ olarak yatıyor orta yerde…

Gelelim, eşek ölüsü ile ilgili son operasyon’a.

Geçtiğimiz günlerde, Resmi Gazete de yayımlanan ‘Planlı alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik’e dayanarak, Zonguldak Valiliği, Defderdarlık kanalıyla Belediye’ye gönderdiği yazı ile Fevkani Köprüsü Soğuksu ayağındaki Giysi Pazarı’nı(1500m2) Polis Merkezi ve Ekipler Amirliği yapılmak üzere imar Plânı değişikliği talep etti.

Konu, Belediye İmar Komisyon’ndan geçemedi. Meclisten ‘tartışılmak üzere’ on günlük süre istendi.

İşte, gün bu gündür, tartışalım.

Siyasi rantçılar, bürokrasi ve tabela dernekleri, çok sesliliği temsilcisiyiz diyen gazeteler(!)haydi tartışalım.

Uyuşukluğun neticesidir, tünellerin ödeneğinin durması, havaalanının çalışmaması, Ereğli karayolu’nun elli senedir bitmeyişi…

Kapalı Salon’un site’ye, yıldızlı Hastane’nin eski hastane yanına, yeni Adliye Binası’nın liman içine sıkıştırılması…

İmar Rezaleti, hava kirliliği, arapsaçı trafik!

Üzülmez’deki TOKİ’ binaları için sunum neden yapılmaz? Sahildeki eski çöp deponi alanı neden kullanılmaz? Milli Servet niteliğindeki Kamu kurumları neden çökmeye terk edilir?

Ereğli bile,  Cumhurbaşkanı’nın açıklaması sonrası Kent Meydanı için yer buldu. İşçi Anıtı’nda miting rezaleti hanginizin içine sığıyor?

Hadi, delikanlı gibi tartışalım

Aklına geleni, şehre sormadan; mahalleler de araç, insan ve bina yoğunluğu yaratıp felçe uğratan uygulamalar yaratan bu iktidar +bürokrasi ve basiretsiz Belediye yönetimi ile Zonguldak kan kaybetmeye mahkûmdur.

İlginç olan, aklından ‘bir şey geçiren’in, denize nazır alan seçmesi. Emniyet müdürlüğü denize nazır diye, karakollarında denize nazır olması mı gerekiyor?

Kötü olan ne biliyor musunuz? Lavuar alanı projesinde yardımcı Mimar olarak bulunan Turan Demirtaş’ın bu gelişmeyi desteklemesi!

Diyelim ki: Demirtaş, Kriblaj Binası’nın yıkılmaması için ‘tescil’ isteyip, büyük eleştiri almıştı. O’nun hırsı ve ya sıkıntısı içinde olabilir. Peki, Proje’nin danışman juri üyesi olan şimdiki Kent Konseyi Başkanı Neden susuyor?

Hadi, TTK Genel Müdürü koltuk sıkıntısı çekmesin diye konuşmuyor diyelim.

Bu Üniversite’nin Şehirle kucaklaşması nasıl olacak? Şehrin içine yayılacak binalar yapmak suretiyle mi, sorunlar üzerinde kafa yoracak projeler sunarak mı?

Yayınladığı üç kitap için teşekkür ettim ve kesinlikle yetmeyeceğini belirtmiştim.

Lavuar alanı çerçevesinde yapılmak istenen karakol müştemilatı, İktidar partisi ile Bürokrasi’nin böl- parçala- yut taktiğinden başka bir şey değildir.

Ardından, alan içinde, teleferik çıkışı, otopark girişi, gecekondu mahalleleri oluşturalım nağmeleri (!) başlayacaktır.

Olaya bir de insan ve araç yoğunluğu açısından bakalım.

Yer itibarıyla, Belediye ve Vilayet tarafından yoğun bir insan akışına sahiptir bu alan.

Yeni kavşak ve giriş-çıkışlarla daha da zorlaşacaktır trafik.

Önemlisi: Fevkani Köprüsü bu haliyle ‘ilelebet Payidar’ kalacağına inanan var mı?

Peki bu Lavuar alanı projesinin yapılma amaçlarından biri, kent içindeki üst üste yolları (Fevkani Köprüsü) kaldırıp, trafiği akılcı ve insan ölçekli bir hale getirmek değil mi idi?

Deniz yoluyla gidecek kömür ve Deniz yoluyla gelip, Karabük’e giden malzemeleri taşıyan Demiryolu’nun, liman’a giden ayağı tam da bu Lavuar Alanı yanından geçmiyor mu?

Emniyet Müdürlüğü’nün, trafik keşmekeşine çözüm bulmak için, şehir de bir kurul oluşturma gayreti içine girdiği şu günlerde; yeni kavşaklar ile psikolojik boğulma yaratılmayacak mı?

Tam da şehrin girişinde ve odağında… Bir zamanlar ‘Büyük Yürüyüş’ ve ‘İşçi Grevleri’yle yatırımcıyı korkutan, ekonomi’nin kamburu ilan edilen Zonguldak’ın girişine ‘polis’ görüntüsü sergilenmesiyle, anarşik ortam tahmini yaratılmayacak mı?

SONUÇ:

Lavuar alanına: Sosyal odaklar, buluşma noktaları, Kültürel etkinlik yerleri üretileceği yerde; göze hoş gelmeyecek, trafik akışını durduracak bina ve tasarımlar düşünmek, hem maddi hem manevi sıkıntıdır.

Bu: Şehrin sakininin olmazsa olmaz düşüncesidir. Buna saygı, en azından hakkıdır.

Bu saygı’yı, proje içinde yer alan isimler, Belediye meclis üyeleri, tabela dernekleri ve bürokrasi göstermek zorundadır. ‘Ben ne dersem o’ kafasıyla ‘şehri kuşatmak’ yöre ve insanına eziyettir.

629 Adımlık Şehir kafasından böyle kurtuluruz.