Yazılı-sözlü her platformda ‘bu İktidar değiştiğinde, imza kampanyası düzenleyip, Zonguldak’la örtüşen ismini alması için gayret sarf edeceğim’ diye söz veriyorum.
İnanın ‘şimdi başla’ diyenler ve ‘beni de listeye kat’ diyenlerin sayısı, şimdiden iki bini aştı.
İsimlerini eğitim kurumlarına verip, zoraki reklâmlarını yaptıranlar ve yaptırmak isteyenler; eğitim ve sağlıktan ‘para’yı çıkartmayı deneseler, daha çok sevap ve sevgi kazanırlardı…
Üniversite’ye karşı bir zaafım var nedense?
Bu Üniversite’nin kurulması için, İncivez de çadır kurup oruç tutanlardanım.
Ayrıca, Üniversite inşaatında aylarca demir işinde, ustaların yanında işçi olarak çalışarak ‘yevmiye’ yaptım…
Kuruluş safhası ile ilgili kısa bir not geçeyim.
Üniversitemiz Zonguldak’ta ‘Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ adı ile 1992’de kurulup, 1993’te tüzel kişiliğine kavuştu.
Zonguldak Maden Havzasında ki maden kömürünün; yeterli teknik bilgiye sahip elemanlarca işletilmesi amacıyla: Zonguldak’ta 1924’te bir Maden Mühendisi Mektebi açılmış.
1949 yılında Maden Teknik Okulu haline dönüştürülen bu okul, 1961 yılında İstanbul’a taşınmıştır. 1962 yılında ‘Zonguldak’ta yeni bir teknik okul açılması hakkındaki yasa’ ile çalışmalar devam ederken, yeni bir yasa ile ‘teknik okul’ ‘Devlet Mühendislik Akademisi’ne dönüştürülmüştür. Maden, makine, elektrik ve inşaat bölümlerini kapsayan akademi, 1981 yılında çıkartılan bir kararnameyle, Maden ve Makine bölümlerinden oluşan Mühendislik Fakültesi haline getirilmiş ve ‘Zonguldak Mühendislik Fakültesi’ adı altında, 1982 ‘de ‘Hacettepe Üniversitesi’ne bağlanmıştır.
1992’de ‘Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ yasa ile kurulmasıyla birlikte, ilçelerdeki fakülteler üniversite’ye bağlanmıştır.
Üniversite bu gün ilçelere yayılan yapısı, açılan fakülte ve diğer bölümleri yanında öğrenci sayısı ile gerçekten ‘bacasız sanayi’ durumunda. Kömür’e alternatif bir sektör olup çıktı.
Her ne kadar, bizden ayrılan ilçe Karabük’te, Üniversitemizin bir kolu olan fakülte, Karabük ismiyle üniversite’ye dönüşüp (Karabük Üniversitesi-2007) bizi fersah fersah geçse de…
Üniversite, Ramazan Hoca(Prof, Özen) ve Bektaş Hoca(Prof, Açıkgöz) zamanında büyük gelişmeler sağlasa da, bina ve coğrafi olarak genişlemesine rağmen, şehre açılamamıştır.
Bu gün de maalesef bu sorun, artarak kendisini göstermektedir.
Bu sorunun ortadan kaldırılması için 1995 yılında ‘Karaelmas Üniversitesi vakfı’ kurulmuş. Üyelerde ağırlık şehir de. Şu an ki mevcut üye sayısı, son hazırın cetveline göre 103.
Ancak; Vakıf Senedi’ne göre yapılmamış birçok çalışma var.
Meselâ, aylık mutat toplantı ve kongreler… Dolayısıyla şehir de ki üç vakıf kuruluşuyla birlikte denetlenmiş. Bu baskı neticesi de 9. genel kurul kararı alınmış.
Geçtiğimiz Cuma günü, kongre yeri olarak Üniversite içindeki Tahir Karauğuz Konferans salonu (saat:13.00) belirtilmiş.
İzleyici olarak ben de gittim. Toplantı saatinde salonda olan toplam beş kişiydik.
‘Toplantı ertelendi’ haberi geldi. Daha sonra, üniversite rektörlük bina giriş kapısında ‘toplantının ertelendiği’ söylenmiş gelenlere.
Yağmurlu bir hava olduğu için, önceleri “yağmur yağıyor’ diye neden ertelendi, kongre, bahçe de yapmayacaktı ki!” şeklinde şaka ile karışık eleştiriler yapıldı. Sonra, Vakfın işleyişine ait yaşanmış hatıralar anlatıldı, boş salonda. Akabinde, kongrenin yapılmadığına ait bir tutanak tutulup, terk edildi salon.
Bu kadar basit mi, bir eğitim kuruluşu Vakfı’nın yapılmayan kongreleri ve Resmi Çağrı yapıldıktan sonra, katılımcıları ve meraklıları dışında, şehre bir gerekçe göstermeden ‘ertelendi’ keyfiyetini dayatmak?..
İlim- irfan’ın, şehir ile bütünleşmesi böyle mi sağlanır acaba, kalkınmış ülkeler de?
Şehirle Üniversite arasında köprü niteliğinde ki bu vakıf’ta neler oluyor ki, bırakın aylık mutat toplantıları, kongreleri yapılmıyor!
Üye aidatları ve toplanan bağışlar ile çalışmalar irdelendiğinde, yapılanların gönülsüz işler olduğunu görüyoruz.
Üniversite yönetimi, acaba Şehrin Vakfa olan üye katkısını engellemek mi istemektedir? Şehir üyeleri ‘para kasası’ olarak görülüp, katkının azlığı neticesi soğuk mu davranılıyor?
Yoksa şehrin üye katkısı olan İş Adamları, vakfı bir ‘kartvizit’ olarak kullanmayı mı denemiştir? Üniversite’nin ihtiyaçlarının temini için maddi- manevi uğraş vermenin ötesinde, şahsi çıkarları için mi gayret sarf etmişlerdir?
Eğer sebep bunlardan biri ise; bunun çözümünü bulmak ve sevgi – birlik - yatırım ayağını oluşturma görevi Üniversite’nindir.
Zonguldak’ın geri kalmasının en büyük nedenlerinden biri, sivil toplum ruhunun olmayışı, kısır çekişme’nin sürmesi: Bürokrasi- siyaset- şehir diyalogunun kurulamayışıdır.
Bunu Karabük ve Bartın’dan bekleyemeyiz.
Üniversite’nin şehre açılması; şehrin içindeki bina ve arazileri üniversite sınırlarına katmak değildir. Her selâm vereni de ‘para kasası’ görüp ürkütmek hiç değildir.
Elbette Üniversite, bir şehrin bacasız sanayi, tanıtım olgusu, güler yüzüdür.
Üniversite, şehirle birlikte kendini bulacak, büyüyecek, şehir ve ülke insanına fayda sağlayacaktır. Karabük’te olduğu gibi…
Zonguldak’a yakışan ismi ile yaşaması gereken Vakfın, yöre ve insanına, Üniversite gelişmesi ve öğrencisine destek olacağına, gerçekten inanıyorum.
Taraflar üzerlerine düşen görevi, insana saygı ve ülke sevgisi açısından yerine getirmelidir.
Gelişmeleri takip ediyoruz.