Bugünlerde Fevkani Köprü üzerine konuşmak revaçta, bilen de bilmeyen de ahkâm kesiyor… Bakanından valisine, belediye başkanından daire amirine, sokaktaki yurttaştan köşe yazarına kadar bir dolu insan fikir beyan ediyor… Çok seslilik iyidir… Bir kentsel mesele ne kadar geniş çevrede tartışılırsa kamu vicdanının kabul edeceği doğru sonuçlara ulaşmak o kadar kolay olur… Ama bizim ülkede pek böyle olmaz nedense, herkes konuşur, karar vericiler sonunda kendi bildiğini okur… Köprü üzerine sürdürülen tartışmaları dikkatle izliyor, çoğu zaman da “Ya sabır” çekiyorum… Neden mi? Anlatayım…
Konu beni çok yakından ilgilendiriyor, takip edenler bilirler ki, koca bir ömrü kenti var eden değerleri gün yüzüne çıkarmak için harcadım çünkü… Boyumu aşan çalışmalar planladım arkadaşlarımla, çok şükür ki birçoğunun da altından kalkmayı başardım… Zonguldaklılık bilincinin fikri altyapısına emek harcadım, gecemi gündüzüme kattım adeta… Hiç abartısız söylüyorum ki, Fevkani Köprü, Zonguldak’ın alamet-i farikasıdır… Paris için Eyfel neyse bizim için odur… Üreten, ışıldayan, doyuran Zonguldak’ın altın günlerinden kalan en önemli mirastır… Bir planlama ve mühendislik harikasıdır en başta…
DEMİRYOLU VE KARAYOLU TRAFİĞİNİN BİRBİRİNE ENGEL OLMAMASI İÇİN PLANLANIYOR
Ekrem Murat Zaman’a göre, 1948'de uygulamaya başlanan "Amenajman Programı" ile maden tesislerinin modernize edilmesi ve limanın yanına kömür yıkama-yükleme tesisleri planlanıyor… Ulaşım sorunlarının çözümü için, Zonguldak deresinin ıslahından sonra, şehir trafiğiyle kömür naklini kesintisiz şekilde sağlamak üzere, kentin iki yakasını birbirine bağlayan 5 ayaklı köprü düşünülüyor… 1952’de Alman MAİG firması projesini, 1953’de de Mimar Asım Kömürcüoğlu kentin buna uygun ilk imar planını yapıyor… Karşılıklı planlamanın ürünü olan köprü 1955’de hizmete giriyor…
Bundan tam yetmiş yıl önce üreten Zonguldak’ı yaratan ortak akıl, demiryolu ve karayolu trafiğinin birbirine engel olmaması için planlıyor bu köprüyü ve çelik konstrüksiyon olarak 18 ayda tamamlayarak hizmete sunuyor… Her yanından akıl ve ustalık sızan bu köprünün dünyada bir benzeri yok belki de… Biz bu benzersiz eseri “Üreten Zonguldak’ın simgesi bir endüstri mirası” olarak korumak yerine, yok etmeye çalışıyoruz şimdilerde… Kötüsü de Zonguldak’ı ömründe belki de ilk kez görmüş, tarihi birikiminden, emekçi kimliğinden bihaber kişiler, bu tartışmada belirleyici oluyor…
ÇELİK YAPILAR GÜÇLENDİRMESİ EN KOLAY OLAN YAPI TÜRÜDÜR
Hele onarım güçlüğünden söz edilmiyor mu, neremle güleyim şaşırıyorum… Çelik yapılar hakkında uzman sayılırım… TTK’de her yıl yüz tonlarca çelik tüketen bir servisin şefliğini yaptım yıllarca… Çelik konstrüksiyon birçok yapının kurulumuna, pek çoğunun da onarımına emek sundum… Bilerek söylüyorum ki, bu tip yapılar güçlendirilmesi en kolay olanlardır… Hele hele kaynak teknolojisinin bu kadar geliştiği bir zamanda, onarım hızı ve kolaylığı beton yapılarla mukayese edilmez hatta… Hal böyleyken uyduruk gerekçelerle yıkımını isteyen cahiller, Zonguldak’ın tarihini yok etmek istiyor gerçekte…
Bugün akıl almaz bir sığlık, kadir kıymet bilmez bir şımarıklık yönetiyor ülkeyi… Kenti yönetenler de bu garabetten nasibini alıyor, çoğu zaman, şuursuzlukta, onları bile geçiyor hatta… Dün, bugün yarın ilişkisini doğru kurup, kentin ruhunu ayakta tutacak yaklaşımlar yerine, “yık geç gözü dönmüşlüğü” daha belirleyici oluyor… Kentin mücevher değerinde bir bezeği olan Fevkani Köprü tarihi kimliği, biricikliği, işlevselliği ve üstün planlama niteliğiyle değil de, altındaki esnafa yer bulunamadığı için ayakta duruyor… Bu estetik yoksunu cehalet, kadir kıymet bilmeyen vefasızlık ama beni çok yoruyor…