Muzaffer Tayyip’in doğum tarihi, ailesinden (Yeğeni Tansev Boru)aldığımız bilgiye göre nüfus kütüğünde 1.Temmuz.1924 olarak kayıtlı. Doğum yeri  Fatih/İstanbul. Nüfustaki gerçek adı ise Süleyman Muzaffer Uslu. Babası Talip Tayyip, annesi (Üsküdarlı) Şükriye Hanım, ağabeyi Tayyar Azmi, küçük kardeşi Müfit İlyas.  Muzaffer, üç erkek kardeşin ortancası.
Şairimiz şiirlerinde adını; babasının adının Tayyip kısmı ile kendi adının Muzaffer’ini birleştirerek “Muzaffer Tayyip ”  şeklinde kullanır.
Yaş döküm çizelgesinde görüldüğü gibi 1940-41 yıllarında, emekli komiser babasının bir kömür şirketinde iş bulması  sonucunda, annesi Şükriye Hanım, Muzaffer ve küçük kardeşi Müfit İlyas ile birlikte Zonguldak’a taşınırlar. Muzaffer Tayyip’in yaş dökümünü şöyle gösterebiliriz:
1.Temmuz.1924- Doğum-İstanbul
İLKOKUL
31-32 -1.sınıf-
32-33- 2.
33-34- 3.
34-35- 4.
35-36- 5.sınıf- Mezun
 ORTAOKUL
36-37- ortaokul-1. Yaş: 12-13
37-38-ortaokul-2. Yaş: 13-14
38-39-ortaokul-3. Yaş: 14-15-Mezun-İstanbul
LİSE
1939-40- Lise:1.  Yaş: 15-16-İstanbul
1940-41- Lise: 2. Yaş: 16-17 Zonguldak- İstanbul’dan Zonguldak’a taşınma. Hastalık-
1941-42- Lise: 2. Yaş. 17-18
1942-43- Lise 3. Yaş. 18-19. MÇL-mezun-
ÜNİVERSİTE ve İŞ
1943-44- Yaş:19-20- İstanbul Ün. Edebiyat Fak. Felsefe Böl.
1944-45- Yaş: 20-21- Hastalık-Yoksulluk-Parasızlık Zonguldak’a dönüş.İş Mükellefiyeti 
                                      Dairesinde işe girer.
1945-46- Yaş: 22-23- İşe devam. 6 Ocak 1945‘de “Şimdilik” adlı şiir kitabını yayımlar.
1946- 3.Temmuz. Ölüm. Zonguldak. Yaş: 24
RÜŞTÜ ve MUZAFFER YANYANA
Muzaffer Tayyip, Zonguldak’a geldiklerinde M.Çelikel Lisesi 2.Edebiyat sınıfına 842 numara ile kaydolur. Edebiyat öğretmeni 1941 yılı sonlarında okula atanan Behçet Necatigil’dir. Rüştü Onur ise bir yıl önce 1940 yılı sonunda işe girmek için tasdikname ile okuldan ayrılmıştır. Necatigil’in öğrencisi değil de arkadaşı olmuştur.
Muzaffer Tayyip 1941 yılının Ocak ayında zatürre teşhisi  ile Amele Birliği Hastanesine yatırılır. Bir ay sonra aynı teşhisle şair arkadaşı Rüştü Onur da bu hastaneye, aynı odaya yatırılır. Bu sıralarda Muzaffer 17 yaşında,iki yaş büyüğü Rüştü ise 19 yaşındadır.Rüştü Onur, Salah Birsel’e yazığı tarihsiz bir mektupta içinde bulundukları bu durumu bütün çıplaklığı ile anlatır: 
               “(...)Sanatoryum, sıramın geldiğini bildirdi. Gel denilinceye kadar Amele Birliği Hastanesinde yatacağım. Bunu ben değil doktorlar istiyor. Muzaffer Tayyip’le yanyana yatacağız. Zavalı çocuk bir aydır yatıyor. Beni görünce kimbilir ne kadar sevinecek. Bahtsız iki şair yarın aynı koğuşta yan yana ölümü düşünecekler. Salah, her şeyden nefret ediyorum. Biz hastayız. Bakılmak lâzım, hani para, hani sanatoryum, hani şefkat?”
        İki gencin “Sanatoryum” için başvurularına nihayet bir cevap gelir. Önce Muzaffer Tayyip Mart ayı başında Validebağ sanatoryumunda, Rüştü Onur ise Heybeliada sanatoryumunda yatarak tedavi görür. Bu nedenle Muzaffer Tayyip okula, Rüştü Onur da çalıştığı işine ara vermek zorunda kalır.
Yaşadıkları dönem, 2. Dünya Savaşı’nın çok sert geçtiği, yokluk, yoksulluk ve kıtlık yıllardır. Alman ve Rus askerlerinin cesetleri bazan Zonguldak sahillerine vurmaktadır. Korunmak için Zonguldak’ta da geceleri karartma yapılmakta, ekmek vesikayla verilmekte, şehre giren çıkan kontrol edilmektedir.
                MUZAFFER’e GÖRE HAKİKİ ŞAİR-ŞİİR
                Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip genellikle “hasta, veremli, yoksul, ölümlü şair”olarak gösterilir, öyle tanımlanır. Değerlendirme yazıları da bu minval üzre yapılır. Onlarla arkadaşlık edenlerden İ.Behçet Kalaycı :“Karakterleri birbirinin tam karşıtı olmasına karşın dostluklarını perçinleyen ortak payda şiirdir. İkisi de adeta bir şiir delisidir. Rüştü’nün erinci Tanrı’da aramasına karşılık Muzaffer koyu bir nihilisttir. Nazım’ı hiç dilinden düşürmez.” diyor.(İ.Behçet Kalaycı-Ölümünün 49. Yılında Şair Rüştü Onur, Kıyı, Aralık 1991, sayı:69)
İrfan Yalçın ise iki bölümlük uzun inceleme yazında iki şairimiz için; “Sağolsalardı, Rüştü Onur İkinci Yeni'nin, Muzaffer Tayyip devrimci şiirin öncülerinden olurlardı kanımca.” gibi çok çarpıcı bir saptama da yapar.  (İrfan Yalçın, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, Soyut, 43-44,1972)
Muzaffer Tayyip’in, “Şiirde İnsanı Aramak” başlıklı yazısına bir göz atalım. Muzaffer Tayyip’e göre hakiki şair, “bulanık düşünceleri berraklaştıran hakikat arayıcısıdır” .“Şiirde aranan hakikat iseinsandır”.Başlarındaki fesi çıkarırken, kafalarının içinden şarkın küflenmiş düşüncelerini atamayan kimseler” yeni şiiri yadırgamıştır. Bualışamayışın sebebi ise “her şeyden evvel şiiri gökte ararken yerde bulmanın verdiği şaşkınlık”tır. Şiirde insanı aramak çetin bir davadır ve bu davada Türk gencinin parolası“mürteci kafalı şovenlerin“ yaygaralarına ve terbiyesizce saldırmalarına kulak asmayarak sırf Türk edebiyatının selâmeti için insanı aramaktır. Yani hakiki şiir, insandan mahrum olmayanşiirdir.” (Muzaffer Tayyip Uslu, Şiirde İnsanı Aramak-1, Ocak Gazetesi, 20 Ocak 1943, sayı: 87-44)
                “GENÇ KEMALİST NESLE MENSUBUZ”
                Muzaffer Tayyip, kendilerini “taklitçi” diye eleştiren Resai Eriş adlı yazara verdiği yanıtın son bölümünde şunları yazar:
“..Hatırlatalım ki ne ben, ne de arkadaşım papiyon kravatlı, uzun saçlı tufeylilerden değiliz. Şiiri aşk mektubu ve şairi karasevdalı bir aşık telakki etmiyen, realist dünya görüşüne sahip genç Kemalist nesle mensubuz. Ortada doğruluğuna inandığımız bir dava var. Bu davayı realize ettirmek için gücümüzün yettiği kadar hizmet etmek emelindeyiz. Bizi bu yolda yürümekten hiçbir kuvvet alıkoyamıyacaktır.
                Bizim alkışa da ihtiyacımız yok; bir kavganın adsız neferi olmak şerefi bana ve arkadaşıma yetiyor.” (Zonguldak OCAK Gazetesi: 3.2.1943)
TOPLUMCU GERÇEKÇİ
Muzaffer Tayyip’i sadece “Garip akımı etkisinde veremli hastalıklı” bir şair olarak ele almak, onu eksik tanımak olacaktır. Muzaffer Tayyip yazılarından anladığımız kadarıyla kendisini, içinde yaşadığı toplumdan da sorumlu tutuyor. Bu günün deyişiyle toplumcu gerçekçi bir duruş sergiliyor. Ülkesinin, çağdaş batı toplumunun değerlerini benimseyen ve savunan bir yapıya kavuşmasını istiyor. Bunu istemesinin bir başka nedeni de bu toplumsal değişimin ve dönüşümün mutlaka sanata ve edebiyata da yansıyacağıdır. Temsil etmeye çalıştıkları yeni anlayışın şiirde ve edebiyatta da daha geniş alanlar bulacağına samimiyetle inanmasıdır.
Muzaffer’in yazılarında “toplumcu-gerçekçi” bir bakışla olay ve durumları değerlendirdiği görülüyor. Şiirlerinde genellikle yumuşak başlı bir görünüm veren Muzaffer Tayyip, yazılarında keskin ve kararlı bir duruş sergiliyor.(Hamit Kalyoncu- Yaşamak Güzeldi-(Kelebek ömürlü şair Muzaffer Tayyip Uslu), Telgrafhane Yay. 2017-Ankara)