Yok hayır, güzellik duygusunu yaşamak yasak bizlere, bir şeyin karşısına geçip keyif duyarak izlemek kesinlikle haram. Ne büyük çile: Huzur duymak, mutlu olmak, estetik hazların doruklarına çıkmak yıldızlar kadar uzak. Zebaniler kırmış kalemlerini: Yaşadığımız her gün cehennem azabı olacak. Cehaletin, zevksizliğin, estetik duygusu yitiminin ateşi coğrafyamızın her karışını yangın yerine çevirirken, tıpkı Fikret’in Nefi için dediği gibi, ömrümüz, eyvah ki bu çorak topraklarda akıp gidecek…

Yasakların kalkmasını fırsat bilip Amasra-Bartın sahillerini gezdik hafta sonu. Ruhumuzu dinlendirip huzur alacaktık sözde. Ne arar! Eve pelte gibi döndük stresten. Duraklarımızdan biri olan Mugada “Bizi ağlattı” desem, yeri. Kardan zarar gören yollara en küçük bakım yapılmadığı gibi, her taraf çer çöp içinde. Kim, hangi akla hizmetle onay verdi bilmiyorum, başka abuk yapıların yanı sıra büyük koyla küçüğünün arasındaki tepeye 4-5 katlı bina dikilmiş. En güzel koyumuzun ırzına geçilmiş böylece…

ANILARIMIN CENNET MEKÂNI GÜZELCEHİSAR İÇİMİ YAKIYOR ŞİMDİ

Anlatırken kalbim duracak: Deniz kabuklarıyla süslü dar kumsalın hemen üstündeki yamaçları volkanik kayaçların dünyadaki en güzel örnekleriyle bezeli bir güzel yerdi Güzelcehisar. Anılarımın cennet mekânı içimi yakıyor şimdi. Devlet içindeki bazı aklıevveller sözde turizm planlaması yaptı orada, bilim insanı payeli çapsızlar da çanak tuttu. İtirazlarımızı kâale alan olmayınca, deniz, sahil, lav sütunları ve ormanın oluşturduğu muhteşem bütünlük sahili boydan boya yaran sakil yapı ile bozuldu.

Doğayı tanıyan herkes, “Yapı ayakları dalgaların taşıdığı kumu geri almasını engeller” dedi o vakitlerde. Dedikleri gibi de olmuş, kum bir metre kadar yükselerek yürüyüş yolu ile aynı kota gelmiş bazı yerlerde. Buna bir de kötü imalat ve yanlış malzeme kullanımı eklenince sorun daha da büyümüş. Yerdeki tahtalar yer yer dökülmüş mesela, sallasan yıkılacak tırabzanlara “Yaslanma” levhası asılmış. Yazın bir kenara, doğanın döngüsü sürecek, yürüyüş yolunun epey bölümünde kumun üstünde yürünecek. Olan harcanan milyonlarla piç edilen doğal dokuya olacak.

HANGİ TAŞLARA ÇALAYIM KENDİMİ

Ah Amasra! Adını kraliçeden alan asil ve kadim kentim. Bu yaz bir daha gider miyim bilmiyorum, girilmez çıkılmaz bir yer çünkü. Okul bahçesinden yol kenarına her yeri tutan simsarlardan kaçıp ancak iki turdan sonra yer bulduğum belediye otoparkına sığındım, kısa süre için ödediğim ücret içime oturdu. Yarısı, tek geminin bile yanaşmadığı “kruvaziyer liman” olarak ayrılan mendireğe, tel örgünün içinden geçerek ulaşılabiliyor ancak. Buna bir de liman arka tahkimatı yenileme çalışmaları eklenince kaçmak zorunda kaldık güzelim kentten…

Zonguldak’ın giriş kapısı Devrek’te gördüğüm şey de üstüne tüy dikti adeta. Halkın nefes alacağı alan olarak düzenlenmesi gereken eski terminal, son derece kötü bir proje ile beton yığınına çevrilmişti. Ucube bile denemeyecek mescit inşaatıyla zevksizliğin şahikasına çıkarılıyor şimdi de. Mescidin hiçbir forma uymayan biçimsizliği, İslam’ı, estetik yoksunu bir din olarak sunuyor ki, bu inananlara hakaret bence. Of ki, offf… Söyleyin dostlar hangi taşlara çalayım kendimi? Hangi derdine yanayım şu sızılı kentimin?