19 günlük kapanmanın ilk haftasını geride bıraktık. Buna tam kapanma demek doğru olmaz. Karışık bir durum. Karışıklığı gidermek üzere genelge üzerine genelge yayımlansa da kafalar halen karışık, halen zihinler bulanık ve caddeler hala kalabalık...
Mesela en son yaş sebze meyve ve fidecilik satışına ilişkin açıklama yapıldı.
Biliyorsunuz, Cumartesi günleri artık pazar yerleri açık olacak.
Kapalı mekan olan marketler tıka basa halka açık, halk pazarları ise kapalıydı.
3 haftalık tam kapanmanın sürdürülebilir olmadığı görüldüğüne göre; açık hava altında, kontrollü semt pazarları kurularak halkın taze ve makul fiyattan gıda gereksinimi en başından düşünülmeliydi.
Maalesef bu düşünülmedi.
Çiftçi, tarlada ürettiği ürünü satamadığı için tonlarca sebze meyve çöpe gitti.
Doğrusu bu da büyük bir vebaldi.
Kervan yolda düzülür misali alelacele verilen kararlar, telafisi güç zararlara yol açtı.
Gariban halk, marketçilerin insafına teslim edilmemeliydi.
Tarladan yok pahasına alınan, hallerde 3 liradan satılan sebzeler; ne yazık ki fırsatçılar tarafından gariban vatandaşa en az 3-4 katı fiyata, 9-10 liradan satılıyor.
Herkes tutturabildiğine...
Mesela çilek... Kimi manav veya marketlerde 15, kimilerinde 17.50, kimilerinde ise 20 liradan satılıyor. Baktığınızda, farklı fiyattan satılan sebze meyve arasında kayda değer bir kalite farkı da yok ortada. Eee, bu fark nereden kaynaklanıyor o zaman?
Ben size söyleyeyim:
Gözünü hırs bürümüş insan evladından,
Ancak gözünü toprak doyuracak insanoğlunun aç açgözlülüğünden,
Devletin gıda, tarım sektörüne yönelik adil bir işleyiş ve etkin bir denetim mekanizmasını işletememesinden,
Köylünün/çiftçinin, geçmişteki hakiki yerli ve milli tohumları, elinin tersiyle itmesinden,
Elindekinin değerini bilemeyen çiftçinin, kendi üretim ve pazarını oluşturmak için birlik ve beraberliği sağlayamamasından,
Ve bizi biz yapan, o eski aradığımız damak tatlarını, ne idüğü belirsiz şeylere tercih etmemiz ve buna benzer nice etkenler...
Bu kara liste, böyle uzayıp gider...
Bu kötü karneyi, biz kendi elimizle hazırladık...
Bu işin sonunda çiftçi de mutsuz tüketici de.
Eğer bir ülkede üretici ve tüketici mutsuz ise eksik giden bir şeyler var demektir.
Burada sadece aracılar, marketler, manavlar ellerini ovuşturmaktadır.
Devlet bu haksız gidişata artık bir son vermelidir.
Çöpe dökülen ürünler, koca bir ülkenin kara lekesidir.
Bundan sonra Zonguldak'ta sadece Çarşamba ve Cumartesi günleri değil, ara günlerde büyük semtlerde de halk pazarları kurulmalıdır. Köylü el emeğini pazara getirip halka taze ve makul fiyattan satmalı. Vatandaşın yüzü gülmelidir.
Evet, tarım sektörünün önemini yeni anladık.
Betonarme yapılaşmanın karın doyurmayacağını anladığımız gibi...
Ben derim ki; artık aklımızı başımıza alıp,
Özümüze dönelim, özümüze...
ÖZLÜ SÖZLER:
Kainat yek vücut, tek varlıktır. Herkes ve her şey görünmez iplerle bir birine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma! Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir. (Şems-i Tebrizi)