Zonguldak’ın 15 yıllık ayıbından bahsetmek istiyorum. Ve bundan daha önemlisi, sahildeki kömür deposunun akıbetini merak ediyorum.
Zonguldaklılar iktidar partili belediyeyi iş başına getirdiğine göre kentte beklenti büyük oluyor haliyle…
Mesela yılardan beri atıl halde bekletilerek ve çeşitli bürokratik engellere takılarak bir türlü Zonguldak sakinlerine kazandırılamayan lavuar(kömür yıkama tesisi) alanının bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.
TTK’ya ait lavuar arazisi, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın devreye girmesiyle belediyeye devri yapıldı. Böylece projenin hayata geçirilmesinde herhangi bir bürokratik engel kalmadı. İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor:
-Bu engel daha önce kaldırılamaz mıydı?
-Bunun için 15 yıl beklenmesi mi gerekiyordu?
İktidar partili belediyenin kazanmasıyla işler değişti.
31 Mart sonuçları farklı tecelli etseydi, bürokratik engel yine de jet hızıyla aşılabilir miydi?
Aşılamazsa, bu bir nevi halkı cezalandırmak anlamına gelmiyor mu?
Takdirini sizlere bırakıyorum.
…..
Ve bu detayları unutmadan işin diğer kısmına değinmek istiyorum.
Bu bilgilere rağmen kent sakinleri için ihtiyaç olan ve şehrin belki de en önemli meydanı olmaya aday bulunan lavuar meydanının hayata geçirilmesi gerekiyor.
Ranta kurban vermeden, sadece ve sadece halkın nefes alabileceği bir kent parkı olmalı.
***
Lavuar alanı ve şehir meydanı demişken, yolun diğer tarafında kalan Kardemir’e ait kömür deposunun kaldırılması gerekiyor. Kenti kir pas içinde bırakan kömür yığınının şehir merkezinden kaldırılması bence en önemli adım olacaktır.
Hem insanların denizle buluşmasını engelleyen hem de sağlık açısından riskleri bulunan kömür deposunun şehrin göbeğinde yeri olamaz.
Gelin, sahildeki kömür deposunu ve sanayi artığını kaldıralım.
İnsanlar koskoca lavuar meydanında gezinsin, yolun altından 2-3 noktada alt geçit yapılarak sahil gezinti alanı inşa edelim. Ereğli sahilindeki gibi cıvıl cıvıl çocukların koşuştuğu, genç yaşlı insanların gezinip spor yapabildiği ve Kozlu’dan Kilimli’ye uzanan bir gezinti alanı yapılsa fena mı olur?
Bu önerileri getirdiğimizde bazıları, “Başkanımıza yüklenmeyin, eskiden sesiniz çıkmıyordu” gibi saçma sapan bir savunma psikolojisine giriyorlar.
Eskiyi değil bugünü konuşuyoruz.
Eski dönemde yapılmayan ya da yapılamayan şeyleri de eleştirdik. Yazdıklarımız ortada.
Şimdi eleştirdiklerimize ya da öneri getirdiğimiz şeylere karşı bu savunmayı yapmak, “Kraldan çok kralcılığa soyunmak” değil de nedir?
İktidar partili belediye göreve geldiği için göre beklenti büyük, insanlarda… Milletvekilleri, bürokratlar, bakanlar ve Cumhurbaşkanı açık çek vermedi mi? O halde hiçbir bahaneye sığınmadan, kentin önündeki bütün engelleri çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırarak çözmek Selim Alan’ın en birincil görevi olmalıdır.
Bir eleştiri olduğunda hemen önceki döneme sığınmak etik değil. Biz bugünü konuşuyoruz, bugün ve yarın için önerilerde bulunuyoruz.
Üslubumuzun gayet insani sınırlarda olduğunu düşünüyoruz.
Ne demişler, “Üslub-u beyan, aynıyla insan!”