Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri seçim ve konuşan vatandaş ise, bir diğeri de sivil toplum kuruluşlarıdır.

Sivil toplum kuruluşlarının başında da sendikalar gelir. Ülkemizdeki sendikal hareket başlangıcı, çok partili hayata geçişle (1946) olmuştur.

Sendikacılık, bir işçi hareketidir. Sendikanın amacı ise, işçinin, işveren ve sermaye karşısında, ekonomik hak ve menfaatlerini kazanması olarak anlatılır.

Ortaya çıkmasıyla birlikte, sınıf ve ücret sendikacılığına yoğunlaşan anlayış dolayısıyla, sendikalar hep tartışma konusu olmuştur.

Sendikalar yasasının (2821) çıktığı yıllarda(1983) sendikalı işçi sayısı 2 milyon iken, bu gün bu sayı bir milyon altındadır.

Sendikacılar bunu ‘çok uluslu şirketlerin, ülkelerde ücretlilerin kazanılmış hakları üzerinde baskı oluşturmasına’ bağlasa da, işkollarındaki rekabet ve hak olan ücretten çok, işvereni zora sokucu istekler ile siyasi arzular, sendikaları güler yüzlü hale getirmedi.

Zonguldak ve havalisinde, sendikal ve işçi hakları, sosyoekonomik özelliklere göre değil, daha ziyade siyasal özelliklere göre şekillendi.

Grev hakkı, işverenden çok, siyasi iktidarlara karşı bir silâh olarak kullanıldı.

Sendikacıların, zengin hayatı yaşaması ise üyeler arasında ‘hak arama’ birlikteliğini değil, iç muhalefet gerginliğini hep taze tuttu.

Kuruluşunun 67. yıldönümünü kutlayan, bölgemizin en köklü sendikalarından biri olan GMİS’in (Genel Maden İşçileri Sendikası) tarihçesi, havzaya etkileri ve kendisinden beklenenleri irdeleyeceğiz.

Maden Havzası Zonguldak’ta, sendika kuruluşu, ‘Ereğli Kömür Havzası Maden İşçileri Derneği’ adı ile çok partili hayata geçişle (1946) Üzülmez Sinema Salonu’nda 99 üye ile olmuş.

Günümüze kadar gelen süreçte 16 genel başkan görev yapmış. Sırasıyla isimler şöyle.

Memduh Süer, Mustafa Koçer, Mustafa Erol, Necati Diken, Ömer Karahasan, Niyazi Yıldız, Rasim Girgin, Muzaffer Yılmaz, Mehmet Alpdündar, Osman İpekçi, Mehmet Tezer, Şemsi Denizer, Çetin Altun, Ramazan Denizer, Ramis Muslu, Eyüp Alabaş.

Genel Başkanlar içinde iz bırakanlar arasında Mehmet Alpdündar (Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve DİSK kurucusu. 1959’da yaptığı ‘Grev yasaktır ama istihsali düşürmek yasak değildir’ konuşması sonrası tutuklanmıştır.) Ömer Karahasan (Türkiye Sendikacılık Hareketi İçinde Zonguldak Maden İşçileri ve Sendikası adlı 690 sayfalık kitabın yazarı), Mehmet Tezer (17 yıl genel başkanlık yapmış ve ‘İşten kaçan işçi benim üyem olamaz. İşten kaçan işçi üretimi düşüren işçidir’ sözleriyle hafızalarda kalmıştır.) ve Şemsi Denizer.

Şemsi Denizer, ideolojik yapısı, magazin atakları ve sendikal tavırlarıyla, sadece Zonguldak’ta değil, ülke genelinde kendinden bahsettirdi.

Genel Başkan olur olmaz ilk yaptığı iş, İşçi Sendikası Gazetesi logo altındaki ‘Ana prensibimiz; Çalışmak, üste saygı, işe sevgidir’ ifadesini kaldırıp, yerine; ‘Ekmek, barış, özgürlük’ yazdırmak oldu.

İşçiyi Ankara’ya yürütüp (1991)  ülke gündemine damgasını vurdu.

Ancak, bu yürüyüş ile ‘Zonguldak, Türk ekonomisinin sırtındaki kambur’ olarak yer aldı. Hükümetlerin çıkardığı teşvik yasalarına rağmen, işadamları Zonguldak’a ‘grevci - çalışmayan işçi diyarı’ gözü ile bakıp, yatırıma yanaşmadı.

Denizer’le birlikte lüks yaşam içine (ticaret, pahalı araç, otel, inşaat) giren sendika, bir yandan üye sayısını kaybetti, bir yandan da kısa devreli borç batağına girdi.

12 bin civarında üye ile (özel sektör dahil) maden iş kolunda 25 bin üyeli Türkiye Maden İş’ten sonra ikinci sırada yer alan GMİS, bir yandan tasarruf yapıyor, bir yandan da ‘TTK’ya işçi alınmalıdır’ diyerek, gelirlerini arttırmayı hedefliyor.

Bu gün Zonguldak’ta taşkömürü denince akla, zarar eden bir TTK (zararı son 11 yılda 4,5 milyar üzerinde gözüküyor - İstanbul da başlanan 3. boğaz köprüsünün bağlantı yollarıyla birlikte maliyetine denk) ve güçlü olmayan bir sendika geliyor.

Sonuç itibarıyla, üç konu üzerinde yoğunlaşabiliriz.

1.Taş kömürünü, Uzun Mehmet’in Ereğli Kestaneci Köyünde bulup bulmadığı konusundaki tartışmayı ‘buldu- bulmadı’ şeklinde belgelemek. Bu konu da Çevre İl eski müdiresi Nazmiye Uzun’un ‘Uzun Mehmet Bir Şehir efsanesidir’ açıklaması mevcuttur.

2. Kömür’ün bulunuşu Zonguldak’ta 21 Haziran’da, Ereğli Armutçuk ocağında 8 Kasım’da kutlanıyor. Kömür ne zaman bulundu? Neden ortak bir tarih belirlenemiyor?

3.Zonguldak’ta ‘ilk grev’ tarihini belirleyip açıklamak. Bu konuda dört ayrı kişi, aralarında uzun yıl farkı olan dört tarih açıklamıştır.

4.Sendika üyesi olan işçileri, çalıştıkları kurumun üretimini arttırmak için gayret göstermeye (işten kaçmamaya), TTK’yı iş güvenliği konusunda önlem almaya zorlamak.

Sendika, son madde için ‘bu benim değil, kurumun görevidir’ diyerek topu taça atabilir. Ancak, ilk üç maddeyi açıklığa kavuşturmak, hem havzaya karşı bir görevi, hem de işçi sınıfına karşı bir saygının (doğru bilgilendirme açısından) gereğidir.