Değişik grup ve yöreler arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yol da kışkırtmada bulunan aşırı yörecilik akımı’ olarak tarifini bulur şovenizm.

Kimi karizma (büyüleyici özellik) yapmak, kimi de etkili küfür yerine kullanır şovenizmi.

Genel de ırkçı anlamda kullanılsa da, günümüzde ırk dışında takım, din, yörecilik, meslek, okul, vs. ayrımını abartmak için kullanılır.

Türk tarihinde ırk (Etnolojik ve antropolojik) şovenizmi yapılmamıştır. Sosyolojik ve psikolojik manada desteklendiği doğrudur.

Sportif alanda, takım tutma, taraftarlık ötesinde fanatikliği de aşan miktarda, hatta ‘takım şovenistliğinden bahsetmek mümkündür. (Örnekleri siz bulun)

Mezhep şovenistliğini ülkemizde olmasa da, Ortadoğu ülkelerinden bazılarında, katliama varan saldırılarla her gün TV’lerde izliyoruz.

Kendi mesleğini, diğerlerinden üstün tutanlara adım başı rastlıyoruz. Sürücülüğü motorculuğa, Ayakkabıcılığı terziliğe üstün gören.

Şartlı refleksin had safhaya ulaştığı alanlardan biri de branşlar arası çekişmedir.

Jeoloji mühendislerinde daha çok görüldüğü söylenen ve ‘hastalık’ derecesiyle tanımlanan bir çekişme. ‘Biz sizin işinizi yaparız, siz bizim işimizi yapamazsınız’ diyerek, haritacılar ve jeofizikçilere yüklendikleri izlenir. Teknik Öğretmenlerin, Akademi Mühendisleriyle kapışması gibi.

Okullar arası maçlar gibi, okulların kaliteleri açısından da çekişmelerin ‘hat’ safhaya yükseldiği hatta ‘haddini’ aşan ve ‘şoven’ tanımlara kaydığını çokça duyarız.

ODTÜ’lünün, kendini İTÜ ve Boğaziçiliden üstün görmesi gibi. Ekşi sözlük bunu ‘Dejenere nesillerin, bir çeşit marjinal kaygılarını giderebilme ihtiyacı’ şeklinde tarif etmiş.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Efendim, nereden icap etti şimdi bu ‘nahoş’ konu ve bu saygısız, ötekileştiren, bölen, huzursuzluk yaratan ‘şoven’ kelimesine takıldım.

AKP adayının Trabzon kökenli olması, CHP’yi yerli adaya yöneltti’ haberi, bir siyasi partimize saldırıdan çok, toplumu ayrıştırmaya ve strese sokmaya yeterli bir hançer gibi, ‘sözün bittiği yer’ olarak saplandı siyasetin böğrüne.

Hemşeri derneklerinin zaman zaman çevre ile dostluk, yardımlaşma, paylaşma duygularından arınıp, rakip dernekleri ötekileştirip, ayrıştırıp, hastalık derecesinde sıkıntı yaratan açıklamalarını biliriz.

Hatta fert olarak, politik arena da aynı parti içinden, hısım - akraba olanların birbirleri için ‘gayri meşru çocuk’ iddialarını da esef ve kaygıyla okumadık mı?

‘Birey’i aşağılasa, partisini dolaylı ima etse de ‘abesle iştigal’ bir durumdur ve toplum için yüz kızartıcıdır.

O gün için ‘hısımlar arası’ sayılan bir ‘çığ tanesi’ büyümüş, bugün ‘demokrasi’ mücadelesi içinde ‘nifak tohumu’ ve ‘hasımlar kütlesi’ yaratmaya matuf olarak, karşımıza çıkmıştır.

Bir delinin kuyuya attığı bu ayrılıkçı taş, zaman olur ki, kırk akıllı tarafından çıkartılamaz.

İster aday adaylarından biri, ister yakın ve yandaşı olsun…

Kim çıkartırsa çıkartsın, bu şayia ve şaibe, seçime giren cumhuriyetin kurucularından CHP’ye atılmış bir çamurdur.

CHP’nin ne geçmişinde icraat ne de tüzüğünde madde olarak böyle bir ayrımcılık yoktur.

Tek parti dönemi ile ilgili ‘demokrasi’ açısından eleştiriler yapmak mümkündür.

Ancak, demokrasi konusunda, bugün hangi partiye eleştiri getirilemez ki?

Burada seçim kazanılacaksa, yolu, insanlar arasında ayrımcılık tohumları ekip, dostluk ve yardımlaşmayı engelleyip, ‘hastalık mikropu yaymak olmamalı.

Yayılacak hastalığın tesir ve izleri yıllarca unutulmaz ve gelecek nesillerin önüne, bir utanç abidesi olarak çıkar.

Kısa bir süre önce, Zonguldak Belediye Meclis Üyeleri arasından ‘başkan’ seçiminde, CHP’li üyelerden bazılarının, karşı parti adayına oy vermesinin izleri ve utancını, ‘siyaset makamı’ bu gün silmiş midir?

Aynı eleştiriyi ‘satın alınmış adamlarla, şehri yönetmeyi düşünen’ iktidar partisine de yöneltmek mümkün.

Tüm parti ve partililer, geçmişlerinden utanç değil, gurur duymak, geleceklerini “halk’a hizmet” icraatlarıyla donatmak isterler.

Bu gün söylem ve eylem olarak öne çıkarttıkları, tarihte yerini alacak ve gelecek nesillerin hedefleri için ‘mihenk taşı’ olacaktır.

629 Adımlık Şehir’ klasiği bir söylem olan ve toplumda ‘ötekileştirici’ tavır niteliğindeki

bu gelişmenin, tarafları arasında bir daha düşünülmesi ve son olması dileğiyle.