Ortak paydasında ki, acı ve hüznün paylaşılması gereken bir facia’nın ortasında, ne rezaletler yaşadık değil mi?
PKK Terörü’nün bitmesiyle kaybettikleri Siyasi Argüman (delil) ve Rant’ı, Maden Faciasından devşirmeye çalışanlar, tam ateş (son hız)gittiler Soma’ya.
1Mayıs’ta beceremedikleri ‘Kaos Ortamı’nı yakalama umuduyla…
Soma da, Hak arama değil, Gezi ve 17 Aralık kalkışmasının bir benzeriydi hedef.
485 yurttaşımız kurtarıldı. 301 insanımızı yitirdik, maden işkolundaki bu faciada.
Bir değil, birçok cephe de sınav verdik adeta. Sebep - sonuç ilişkisi içinde, inanıyorum ki alacağımız önlemler ile ‘pisipisine’ kaybettiğimiz canlarımız, gelecek nesillere, Türk ekonomisine tecrübe olarak yansıyacaktır.
Unutulmayacaklar arasında hem olay, hem insan kaybı olarak yer alacağı gibi, ‘zihniyet faciası’ olarak ta yer alacak Soma Kasabası.
Temel konu facia olması gerekirken, yörenin siyasi yapısını gündeme getirmek, rahatsız bir kafanın özelliği olabilir ancak. Neymiş; 7-8 sene önce Soma, Sosyal Demokrat yapıdaymış? Sonra AKP’li(!)olmuş. Onun için bu facia’ya müstehak imişler! Bu bir Zihniyet Faciası’dır. Bunu destekleyenlerinde zihni sağlık problemi vardır bence. Maden de Facia devam ederken, insanlar kurtarılmaya uğraşılırken zihniyet’e bak!
Basın da geneldeki olumlu bakış, eleştiriyi engellemiyor. Meselâ; Bir süre önce, SOMA Şirketi Sahibi ile yapılmış röportaj yayınlandı. Holding Patronu, çalıştırdığı Modern Ocak’ta(!) ‘İşçi güvenliği’ için ‘Yaşam Odası’ bulunduğunu belirtmişti.
Hiçbir Gazeteci ‘var mı - yok mu?’ diye merak edip araştırmadı. Facia’da, ‘yaşam odası olmadığı’ ortaya çıktı. Sadece, yaşam odası değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından, birçok eksik ortaya çıktı.
İşte, bu eksiklere ‘şaşı’ bakması dolayısıyla, oradaki yetkili Sendika da ‘Sorumlular Sandalyesi’ne oturtulmalıdır bence.
Sendikanın görevi, sadece ‘toplu sözleşme’ masasında zam almak, Sendikanın geliri artsın diye ‘işçi alınsın’ feryadı kopartmak mı?
49 bin Maden İşçisi’nin Türkiye de yer altında çalıştığı var sayılır ve son üç yıl içinde 114 maden ocağının kapatıldığı bilinirse, bu sektörün ‘İşçi sağlığı ve İş güvenliği’ açısından güvenilir olmadığı ortaya çıkar. Özel sektör’e iş güvenliği açısından güvenilmez, tamam. Devlet sektörü çok mu güvenilir? Son on yıl Zonguldak olayları önemli göstergedir.
‘301 ölümlü bir facia’ olarak Soma öne çıkıyor, ancak; Asıl ürpertici olan, ölümlü iş kazaları oranının yüksek olması. 2012 yılı itibarıyla, Türkiye de 1700 insanımız, iş kazaları neticesi hayatını kaybetmiş. Bu açıdan sendikacılarımızda sesli özeleştiri yapmalıdır.
Ölümler elbette sadece Madenler de değil. İnşaat sektörü de sıkıntılı.
Efendim, bakanlık 500 firma’ya İşçi sağlığı- güvenliği konusunda ‘uyarı’ göndermiş.
‘Adın ne? -Mülâyim. Sert olsan ne yazar’ diye bir deyim var bizim lügatimizde.
Mektup göndermekle oluyor mu? Denetim’in etkili olması şart. Etkili olması için de Görevli’nin bilgili ve sayıca yeterli olması…
2013 yılı itibarıyla istatistiklerde; Türkiye de kayıtlı işçi sayısının 11.7 milyon, Çalışma Bakanlığı Müfettiş sayısının 1150 olduğunu öğreniyoruz. Yani: Bir müfettişe düşen işçi sayısı 12 bin. Maalesef bu gün, vergi konusunda ki titizlik, İş konusunda yok.
Vergi müfettişleri nasıl korkutuyorsa, iş müfettişleri de korkutmalı.
‘Korkutmak niye’ mi? İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’ne önem vermeyen, Masonik ve Lümpen Kültürü’nün hâkim olduğu Holding Kafası’na başka nasıl etki edilir?
Soma faciası’ İşletmenin yüksek kâr edebilmesi için, kaza riski’nin göze alınması neticesi oluşmadı mı?
Aynı zamanda, İşyeri Uzmanlığı konusunda da sıkıntılar olduğu yazılıp çizilmekte. Ancak, dikkat’e alınmamaktadır. Bu gün Ülkemizde, seri imalât olarak piyasaya çıkartılmış 10 bin A sınıf iş yeri uzmanı olduğu bilinmektedir. Bunlar sahaya indiğinde acaba kaç tanesi ‘risk değerlendirmesi’ yapıp, doğru rapor verebilir?
Soma Faciası, Dünya’da ölümlü iş kazaları listesine girmiştir. Ancak; Üzeri örtülüp geçiştirilemeyecek kadar hukuki ve veballi bir iştir.
Madenler elbette işletilmeli. Petrol ve Doğalgaz’a para verip alıyorsak, enerji darboğazını geçmemiz şart. Ancak bu, yağmacı kafayla özelleştirme şeklinde olmamalı.
Taşeronlaşma konusunda; Üretimi arttırıcı ama, İnsanca yaşama dayalı olmalı.
En önemlisi, Komprador - Oligarşik bir zihniyetin tekelinde değil.
Sandık korkusu ve Siyasi Rant devşiricilere inat, yasalar kadar, yasaları uygulayıcılarında yeniden elden geçirilmesi şart. Ülke kalkınmasında üretimin şart olduğu unutulmadığı gibi, üretimin merkezinde de İnsan sağlığı ve İş güvenliği unutulmamalıdır.
Sağlıksız Ruh hali ve Zihniyet faciası yaşayan, nefret suçu işleyenler mi?
Onlar, her daim olacaktır…
Ancak; Önlem alınıp, risk ve ölümlü kaza sayısı en aza inince, onlar da azalacaktır.