Hep karınca hızında olduğundan şikâyet edilen yargımız, şu sıralar, roket gibi maşallah… Mübareğin önündeki prompter, savcıların ekranına da yansıyor galiba, devletli efendimiz kafasına taktığı bir ismi telaffuz ettiğinde, daha cümlesinin sonu gelmeden, şahıs hakkında savcılıkça soruşturma başlatıldığı haberi gazetelere düşüyor çünkü… Durumdan vazife çıkaran emniyet güçlerimiz adli makamların gözaltı kararını bile beklemeden kapısına dayandığı mücrimi mevcutlu olarak adliyeye getiriyor… Orada “tak” diye emredilen işlemler “şak” diye yapılarak, suçlunun defteri dürülüyor hızla…
Aynı hızı Selahattin Demirtaş davasında da gördük… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın, yeterli gerekçeleri olmadan çok uzun süre tutuklu kaldığına hükmederek salıverilmesi yönünde karar verdi… Ulu reis “Karar bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” deyince, birçok davada karınca hızını bile aratan Yargıtay süpersonik güçlerini kuşanarak harekete geçti… Demirtaş’ın dosyasını, bekleyen binlercesinin önüne çıkararak ışın hızıyla onadı… İşlem tamamdı, karşı hamle yapılmış, AİHM kararı pratikte hükümsüz bırakılmıştı…
MECLİSLE BİRLİKTE BİR MASRAF KAPISI DA KAPANIR
Bana sorarsanız mahkemeler tümden kaldırılmalı ortadan… Yargılama, savunma, iddianame falan ne demek Allah aşkına… Dünyanın en büyük adalet saraylarını yapmaya, mahkemeye, yazışmaya, hâkime, savcıya, avukata, sayısını kimsenin bilmediği kadar çok dava dosyasına ne gerek var… Ulu hakanın “Tutun şunu, atın içeriye” dediği mücrim, yakasından tutulduğu gibi içeri tıkılmalı, o affedinceye ya da kendisi nedamet getirinceye kadar kalmalı orada ki adalet yerini bulsun… Hem birçok masraf da ortadan kalkarak, devletin sırtındaki büyük bir yük de atılmış olur böylece…
Çok büyük masraf kapısı olan seçimlere de gerek yok ayrıca… Derhal kaldırılmalı… Valilerin, kaymakamların, genel müdürlerin atamayla geldiği bir ülkede, bir de belediye başkanları atansa bir şey mi olacak sanki… Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu belediyesinin başına kayyım atanan ya da cebren görevden alınıp yerine başkası getirilen kentlerde yaşıyor da kimsenin gıkı mı çıkıyor sanki… Bütçe görüşmelerinde bile hükümetten bakan bulup sorularını soramayan meclisin de bir önemi kalmadı zaten… Meclisle birlikte bir masraf kapısı da kapanır, kötü mü olur yani…
KÜLLİYE’YE ATAMALAR DAİRESİ KURULSUN
Gerçekten ciddiyim… Devlete, millete olan akıl almaz masrafının yanı sıra, seçim demek gürültü, şamata, nümayişler nedeniyle kapanan yollar, işlemeyen trafik, bitmeyen rekabet demek… Necip milletimize yapılan kötü bir işkence olduğunu söylemek daha doğru herhalde… Hır gür çıkararak, barış içinde yaşayıp giden necip milletimizin arasına nifak sokmaya çalışan kötü niyetlilerin ekmeğine de yağ sürüyor ayrıca… Her seçim insanlar arasında gerilim yaratarak toplum huzurunu bozuyor… Kaldırılsın gitsin… Külliye’ye bir Atamalar Dairesi kurularak sorun kökünden çözülsün…
Hiç kimse yazdıklarımı şaka sanmasın sakın… Yakın tarihte seçimleri kaldırıp sulha sükuna kavuşturulan kurumlar var çünkü… Eskiden üniversitelerde rektör seçimi yapılıyordu mesela… Başbuğumuz düşündü, taşındı, toplumun en eğitimli kesimi olan üniversite hocalarının seçimi beceremediğine, aralarında çıkan niza nedeniyle düzenin bozulduğuna hükmetti… Bir kararname ile seçimleri kaldırıp, tüm atamaları uhdesine aldı da, üniversitelerin sağ, bizim de selamet kalmamızı sağladı… Bir düşünün yahu… Onca okumuş insanın yapamadığı şeyi, gariban millet nasıl başarsın…