Kendimi bir yazar, hele de gazeteci saymadığım için dile getirmek bana düşmez aslında, ama esas gazetecilik, kamuoyunun dikkatleri başka noktadayken bir köşede olup biteni mercek altına alıp dört başı mamur şekilde kamuoyuna sunmaktır bence… Dahası, gözleri herkesin odaklanması istenen noktadan çekip, kuytuluklarda gizlenen gerçeklere yöneltme becerisidir… Bunu yapabilmek de epey maharet ister doğrusu… Bu yüzden kolay seçilirek siyasi partilerden, şirketlerden, derneklerden gelen açıklamalar, virgülüne bile dokunmadan yayımlanıyor. Sayın bilmem kimin, hazreti bilmem kime yaptığı bilmem ne ziyareti tüm içeriksizliğiyle sayfalara taşınıyor. Birçok haber, sözde editörlerce bile okunmadan manşete çıkıyor…
ELSAN, HAVZASININ SONU DEMEK
Hal böyle olunca manipülasyon kaçınılmaz oluyor… Kentin geleceğini ilgilendiren en yaşamsal konularda bile kolaylıkla algı operasyonları yürütülüyor… ÇATES özelleştirildi, alan şirket yerli kömür kullanmaya devam edeceğini açıkladı örneğin. Yerel basının akıldaneleri bir müjde olarak duyurdu haberi… Bıraksalar el etek öpen bile çıkacaktı… Şirketin yerli kömür yakmaktan başka bir seçeneği yok oysa… Nasıl benzinli araçta mazot yakılamıyorsa, üretim süreci yerli kömüre göre dizayn edilen ÇATES, başka kömür yakamaz kesinlikle…
Öyleyse bu sevinç çığlıkları niye? ÇATES’in özelleştirilmesi, yalnızca TTK’nin değil, Zonguldak kömür havzasının sonu demek… Kurulu gücü 2X150 MW olan ÇATES, günümüz teknolojisiyle oyuncak gibi kalıyor… Kapasitesi az, teknolojisi eski, yakma verimi düşük, ekonomik ömrü tükenmek üzere olan bir santral konumunda. Rantabl değil ve bu yüzden yeni sahiplerince uzun süre işletilemez. Yerine daha büyük bir santral kurulması kuvvetle muhtemel… Bu da yılda 5-6 milyon ton kömür demektir ki, yalnızca 2 milyon ton üreten havzanın bunu karşılaması mümkün görünmüyor… Yeni santral hiç tartışmasız olarak ithal kömüre dayalı olarak kurulacak… Ürettiğini satamayan Zonguldak kömür havzası iflas bayrağını çekmiş olacak… Müjdeli haber biraz da bunu gizliyor…
KOCA HOLDİNG BUNLARI HABER YAPMAYA
UTANMIYOR MU
Madem santrallerden başladık sürdürelim. Halkın Sesi dahil tüm gazeteler, servis edildiği gibi vermiş haberi: “Eren Enerji’den Çocuk Onkoloji Servisi’nde Yılbaşı Partisi.” İçeriğine göre BEÜ Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümü’nde tedavi gören 35 çocuk için bir eğlence düzenlenmiş. Yakınlarının da katıldığı bu etkinliğe Eren Enerji “ana sponsor” olmuş… Bu vurgu basa basa yapıldığına göre, başka sponsorlar da var demek ki… Haber tüm gazetelere girmiş ama ne hikmetse, “Kanser oranlarını artırmakla suçlanan şirket, hastalığın pençesine düşen çocukları üç beş kuruş harcayıp eğlendirerek kendini temize mi çekiyor” sorusu hiçbir gazetenin, aklına gelmemiş … Alın tıpkıbasım bir başlık daha: “Eren Enerji işçi ücretlerini ödemeyen taşeronu affetmedi.” Manşet her şeyi anlattığı için içerikten söz etmeye gerek yok. Ancak şu soruyu da sormak gerekiyor : “Taşeron çalıştıran pek çok şirket aynı uygulamayı yaparken haber değeri olmuyor da, Eren’de niye oluyor?” Yaratılmak istenen işçi dostu Eren algısı haberin altında pis pis sırıtıyor…
Basının Eren muhipliği bitmek bilmiyor. Çatalağzı beldesinde, 70 yaşın üstünde, bakıma muhtaç kimsesizlere şirket tarafından yemek veriliyormuş. Haber, “Eren’den sosyal proje” başlığıyla duyuruluyor. Yine hiçbir gazete, “Yahu zaten beldenin nüfusu ne? Bu nüfus içinde kaç tane 70 yaş üstü insan var? Bunun kaçı kimsesiz ve bakıma muhtaç? Toplasan 10- 15 kişiye verilen ve maliyeti günde 150-200 lirayı geçmeyen bir çalışmayı haber yapmaya utanmıyor mu koca holding?” diye sorma gereği duymuyor… Duymuyor, bu soruları yöneltecek gazetecilik duygusundan yoksun oldukları gibi önemli sponsorlarından biri de o şirket çünkü… Onlar da biliyorlar ki, duruma itiraz eden bencileyin avanakları okuyan yok nasılsa… Meydan boş, istediğin gibi algı operasyonu yönet, dilediğin manipülasyonu geçir hayata…