Kendileriyle gurur duyduğum bazı arkadaşlarım gibi, muhalif görüşleri olan biri olduğunuzu var sayın… Bırakın şiddete bulaşmayı, bir canlıyı incitmekten bile çekinmiş olun… Doğaya sahip çıkıp, canlı-cansız tüm varlıkların yaşama-var olma hakkını savunun dünyada… Haksızlığa, sömürüye karşı çıkın ve hatta biraz da çocuksu duygularla koşun bu düşlerin peşinden… Savunduğu görüşlerden ödün vermeyen “köşeli” biri olduğunuzu kabul edin; şairin, “O sözler ki bir kere ağzımızdan çıkmıştır / uğrunda asılırız” dizeleri gibi ilkeleriniz olsun…  Dostlarla sohbetler edip kitapların dünyasında kaybolmak; tiyatro seyredip, resim sergisi gezmek para kazanmaktan daha çok keyif versin size…
 
Bir takım tutsanız da renklerin kardeşliğine inandığınızı, savaşsız, sömürüsüz bir dünya için yanıp tutuştuğunuzu düşünün bir an… Güçlünün değil, haklının yanında yer almayı görev bilin kendinize, bedeli ağır da olsa bununla övünün safça… Bazen, “Don Kişot” olup yel değirmenleriyle savaşmayı, bazen akıntıya kürek çekmeyi, bazen de olmayacak duaya “âmin” demeyi hayatın olağan akışı sayan bir deli yüreğiniz olsun… İnsana dair parlak fikirler, sevgiler, iyi dilekler, güzellikler, şairane düşler sığdırın bu yüreğin içine… Bulduğunuz her fırsatta, “Hayır başka bir dünya var, bu karanlığa mahkûm değiliz” itirazlarını dile getirin…
 
ZEBANİLER KUMPASLAR TUZAKLAR KURDU
Biraz da “eylem insanı” yanınız olsun, itirazla kalmayıp harekete geçtiğinizi varsayın… Basın açıklamaları, mitingler, türlü etkinliklerle yaymaya çalışın fikirlerinizi… Yaptığınız her eylemin, attığınız her adımın, söylediğiniz her sözün duyulur olması için didinip durun, tüm saydamlığınızla kamuoyunun karşısında olun yani… Bu davranışlarınızla birilerinin tekerine çomak sokmuş olun… Hayatın içindeki duruşunuzla baş edemeyen zebaniler, kumpaslar, tuzaklar kursun size… Toplumda küçük düşürmek için elinden geleni geri koymayan bu insan müsveddeleri devlet içinde de güçlü olsun… Yorgun bir günün akşamında ekranda kayan bir altyazıya takılsın gözünüz…
 
“Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli listede yer alan kişiler kamu görevinden, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır”diyen KHK çıkarıldığını okuyun o yazıda… Yine “Kime kıydılar” diye öfkeyle baktığınız listede adınızı görün… Devamında, “Bu kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve memuriyetleri alınır ve görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler.  Oturdukları kamu konutlarından tahliye edilir. Pasaportlar iptal edilir” dendiğini bilince çıkarın hayretle…
 
YALNIZCA VİCDANLI İNSAN OLMAK YETERLİ
Koşarak gittiğiniz işyerinde, yetkililer, “Hiçbir haberimiz yok, biz de şaşkınız”,  daha üst makamlar, “Soruşturmanın gizliliği nedeniyle bilgi veremiyoruz” desin… Savcılık, “Hakkınızda herhangi bir adli işlem yok” yanıtı versin; karakolda hiçbir nedenle aranmadığınızı öğrenin… Bir umut koştuğunuz mahkeme, “KHK karşısında biz de çaresiz”  yazsın ilamına… İşyeri sicil amiriniz, başka bir şey olmadığı için sicil dosyanızdaki takdirnameleri göstersin… Ve siz “terörist” sayıldığınız için yalnızca işinizden değil, tüm haklarınızdan da mahkûm şekilde kalakalın ortalıkta... Ne yaparsınız? Ne düşünürsünüz? Şaşkınlıkla yüzünüze bakan çocuklarınıza neyi, nasıl anlatırsınız?
 
Sevgili arkadaşlarım İbrahim Damatoğlu, Salim Çalık, İsmet Akyol, Gökhan Taner Günsan tam da bu durumda… Büyük haksızlıklarla uzaklaştırıldılar görevlerinin başından… Cumhurbaşkanı, “At izi, it izine karıştı”,  Başbakan, “Yaşın yanında kuru da yandı. Kişisel meseleler de etkili oldu” sözlerini onlar için söyledi kesinlikle... Yenen halta kimsenin sahip çıkamaması da bundan zaten… İl ve ilçelerde kurulan OHAL komisyonları, etkin soruşturmayla onları derhal görevlerine iade etmeli, kastı bulunan kişiler hakkında da işlem yapmalıdır... Kamuoyu da duyarlı olmalıdır bu konuda… Harekete geçmek için, “Vicdanlı insan” olmak yeterlidir… Eskilerin, “Bugün banaysa, yarın sana” sözü de yazılmalıdır aklın bir kenarına…