Türkiye’den sonra, İMF’ye borcunu ödeyen ve kalkınmakta olan ülkeler arasına giren Brezilya’da sokak hareketlerinin başlaması, ‘Uluslararası faiz lobileri’nin maharetini bir kez daha ortaya koydu.

Daha da ilginci, Sömürücü İMF’ ile aynı safta olanlar, maalesef yine solcular.

Yine lümpenleşmiş sol, sömürgecilerin değirmenine su taşıdı

Niyet ve zihniyet açısından bakıldığında, olay daha net anlaşılacaktır.

Taksim’de beş ağacın sökülmesi bahanesi ile yola çıkıp, insanlara ve devlete maddi - manevi zarar verenler, yayınladıkları deklarasyonda, Kanal İstanbul yapılmasın, Köprüye hayır, Havaalanı yapılmasın, santrale hayır” gibi ülke kalkınmasını engelleyecek maddeler sıralayınca, isteklerinin ‘halis’ muratlarının‘iyi’ olmadığı anlaşıldı.

Zaten bunu da her fırsatta söyledikleri ‘hükümet istifa’ sloganıyla ortaya koydular. Sanki hükümet istifa etse, yeni hükümeti aritmetik olarak kurabilecek bir parti veya bir koalisyon ortada varmış gibi?..

Askeri ya da militer darbeler yanında seçim - sandıktan umudunu kesmiş grupları birleştiren güç ise Türkiye için bir yeni oluşum ‘sanal alem’ ya da diğer tanımıyla ‘diğital efendi’lerdi…

Borç kıskacından kurtulduğumuz IMF, Kanal İstanbul ile kıskacından kurtulacağımız Möntro’nun savunucusu İngiltere, 46 milyar dolar‘a ihale edilen 3. havaalanı ile dünyanın en büyük şirketi Lufthansa krallığının biteceğini bilen Almanya, İstanbul boğazına yapılan 2.5 milyar dolarlık yatırıma kızan Fransa, Mersin- Akkuyu ve Sinop’ta yapılacak nükleer santraller neticesi, yıllık 60 milyar dolar kaybedecek AB ülkeleri ve CNN, BBC, Reuters, oluşturdukları ‘diğital aristokrat’ yönetim ile sanal alemin yeni neferlerine, moda ismiyle çapulcularına yön verdiler.

Türkiye Cumhuriyeti’ne 140 milyar dolar zarar verme başarısı (!) sağlayan Türk solunun böylece emperyalist güçlerle işbirliği tescil edilirken, diğer yandan da Kurtuluş Savaşı’nı, Mustafa Kemal’i, Devlet-i ebed müddet’i, Kurtuluş Savaşı’nın manifestosu Misak-ı Milli’yi, Çanakkale Destanını hiç anlamadıkları, bilmediklerini de ortaya koydular.

Bu, ayrıca sınıf mücadelesi yaptıklarını ileri süren sol düşüncenin de iflası oldu. Çünkü taş atıp yıkanlar; markalı pabuç, tişort giyen kapitalist hayranı devrimcilerdi(!).

Halk otobüslerini, mağazaları yaktılar, turizmi baltaladılar, borsayı düşürüp, faiz lobilerini kazandırdılar, 2020 Olimpiyatlarının İstanbul’a verilmemesi için adeta ülkeyi karmaşa alanı olarak gösterdiler…

Önemlisi, Atatürk’ün bu ülkeden kovmak için uğraştığı emperyalizmin günümüz temsilcilerine ‘yüksek moral’ verdiler…

Yaptıkları icraat ise devrim değil, darbe girişimiydi…

Küresel güçler, yönetmek istedikleri ülkelerde, kullanmak için üniformalı general bulamadıklarında, yaptıkları iştir, sanal alemden apoletsiz generaller bulmak.

Şaşırtıcı olanı, Türkiye’den bulunanların ‘IMF yandaşı’ solcu (!) olmaları.

Hep zarar, hep zarar… Peki iyi yanları yok mu?

Meclisteki muhalefetin bitmişliğine inat, “İktidarın dikkatini çekerler, yaklaşan seçimler öncesi temel ülke sorunlarını öne çıkartırlar, birlik ve beraberliğe katkı yaparlar” gibi, iyi niyet beklentisi ile takip edildiklerinden, sonuçta‘defolu’ oluşları ortaya çıktı.

Söylemler küfürden , provokasyonlar (kışkırtma) yıkımdan yana olunca, hem toplum katmanlarını oluşturanların bakışı, hem de devletin müdahalesi değişmek zorunda kaldı.

Küresel güçlerin tezgâhları yazılı, sözel ve görsel olarak ortaya konup, diğital aristokratların etkisi görüldü.

En önemlisi, Türkiye’nin sanal alemde (İnternet ortamında) siber savaşa (topsuz tüfeksiz) hazır olmadığı ortaya çıktı. Sanal alemde (hacker)  hekırların (oyun kurucu, site kırıcı) birer Robin Hood (kahraman) oluşu tespit edildi.

Böylelikle, hükümetlerin görevlerinin sadece yol, köprü, kanal, tünel, hastane ve okul vs. yapımı kadar, bu son model savaşa da(siber savaş) önem verip önlem alma gereği ortaya çıktı.

Bir de Atatürkçülük, din, cumhuriyet, milliyetçilik gibi ortak payda değerlerinin, ehil olmayan ellerde, nasıl kullanıldığı ve kullandırıldığı bir kez daha netleşti.

Sonuç: Bir musibet, bin nasihatten iyidir