Ülke bin türlü sorunla boğuşur, her gün bir başka eve evlat acısı düşerken, başka hiç derdimiz kalmamış gibi, birini başkan yapma telaşındayız kaç aydır… Meclisten geçen yeni sistem için söz halkta artık… Bir aksilik olmazsa nisan ayı içinde sandık başındayız… Güçler ayrılığı ilkesinin, demokratik mekanizmaların, siyasi partilerin, muhalefetin “Ayak bağı olduğu” için devre dışı bırakılıp, tek merkezin her şeyi belirlediği bir sistemi onaylamamız bekleniyor bizden... Sivil toplum, yargı, parlamento gibi kurumların baypas edilip yetkinin tek elde toplandığı bir rejim dayatılırken, cumhuriyetin 90 yıllık kazanımlarını reddedip, zaten sorunlu olan demokratik hak ve özgürlükleri daha da sınırlandırmak için yetki isteniyor…
 
Fiili olarak tek adam kültü ve ideolojisi etrafında şekillenen Erdoğan rejimine yasal kılıf uydurmak için her türlü manevra yapılıyor şu aralar… AKP elebaşlarının tek parti dönemleri ve 12 Eylül dışındaki en adaletsiz seçimi kazanmak için yapmayacakları yok gibi de görünüyor… Yalan makinesini aratmayan havuz medyasında, her türlü etik kuralı çiğneyen yayınları izlerken insanın vicdanı sızlıyor; halkın zekâsıyla resmen dalga geçiliyor çünkü… Bu zaman değin, devlet olanaklarını sonuna kadar kullanmakta hiçbir beis görmeyen AKP, aynı olanaklarla iki koldan kampanyaya hazırlanıyor… Ettiği tarafsızlık yeminini binlerce kez çiğneyen Erdoğan, yeminini, bir kez daha çiğneyerek meydanlara çıkıyor…
 
İMAM OTURUNCA, CEMAAT YATAR
Siyasi yüzsüzlükte üstlerine de yok maşallah… Önceleri “OHAL şartlarında referandum yapıldı dedirtmeyiz” cümlesini kuran sözde demokratlar, “OHAL’le referandumun ne alakası var canım. Hiçbir engel oluşturmaz” diyor mesela şimdilerde…  Özellikle muhalefet, bu şartlarda nasıl bir kampanya yürütecek merak ediyorum gerçekten… Doğu, Güneydoğu bölgesinden vaz geçtim, başkent Ankara’da tüm gösteri ve toplantı yürüyüşleri yasaklanmışken, kim, hangi kampanyayı, nasıl yürütecek? Olacağı ben söyleyeyim: Bir yandan Cumhurbaşkanı, diğer yandan Başbakan “açılış töreni” adı altında miting üzerine miting yaparken, muhalefete pek çok meydan kapalı olacak… Bunun adı da “ileri demokrasi” olacak…
 
Anayasa değişiklik tasarısının mecliste görüşülmesi sırasında yaşananlar, olacakların habercisi bana göre… Sağlık Bakanı Recep Akdağ, oyunu açık kullandığı için kendisini uyaran bir vekile, “Sana ne lan! Sana mı soracağım? Suç işliyorum. Var mı bir diyeceğin?” diyerek çoğunlukta olanların her türlü suç işleme özgürlüğü olduğunu son derece nezih bir dille anlattı bizlere… Pek çok AKP’li vekil de aynı yolu izleyerek açık oy kullandı… Yazın bir kenara, referandumda aynı görüntülerle karşı karşıya kalmamız işten bile değil bence… Kraldan çok kralcılık yapmaya teşne, FETÖ’cü olmadığını kanıtlama derdinde, ya da iktidara yaranma peşinde olan pek çok insan açık oy kullanmak isteyecektir… Unutmayalım ki, “İmam oturunca, cemaat yatar…”
 
MEVCUT DURUMDAN ÇOK DAHA GERİ BİR UYGULAMA GETİRİLİYOR
AKP elebaşlarıyla şakşakçıları, “Mevcut sistemde hukuken sorumsuz olan cumhurbaşkanına yargılama yolu açılıyor” şeklinde bir mavra yayıyor… Bu mavranın kampanya boyunca işlenecek argümanlardan biri olacağı anlaşılıyor... Değişiklik gerçekleşirse mevcut sistemdeki Başbakan’ın yetkilerini de alan Cumhurbaşkanı, yürütmenin de başına geçecek… “Şuraya yol yapalım, buraya fabrika kuralım, şu devletle bu anlaşmayı yapalım, şu kadar para basalım, şu kanunu çıkaralım” kararlarını verebileceği gibi kamu görevlerine atamalar yapacak, görevden el çektirecek… Yargıyı belirleyecek, kararnameler yayımlayacak… Gerektiğinde meclisi feshedecek… Bu kadar yetkisi olan bir makam, hukuken sorumsuz olamaz… En geri demokrasilerde bile, geçerli bir ilkedir bu…
 
Mevcut durumdan çok daha geri bir uygulama getiriliyor ayrıca... Yürürlükteki anayasaya göre “yürütmenin başı olan başbakan”, meclisin salt çoğunluğuyla (milletvekili sayısını 600 dersek, 301 oy) yüce divana sevk edilebilirken, “yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı” için çok aşamalı bir yol ön görülüyor… İddiaların görüşülmesi salt çoğunlukla (301 oy) gündeme alınacak önce. Ardından beşte üç çoğunlukla (361 oy) araştırma komisyonu kurulması kararlaştırılacak. Komisyon iddiaları ciddi bulursa, bu kez üçte iki çoğunlukla (401 oy) yüce divana sevk edilecek… Tam bir “kırlarda yonca bitsin”muhabbeti yani… Sormak hakkımız: Başbakanlardan sakınılan bu ayrıcalık, cumhurbaşkanına neden tanınıyor? Her ikisi de yürütmenin başı  olduğuna göre, adı değişince, kutsiyet mi kazanıyor?