Kaç yazıdır ülkedeki anti demokratik uygulamaları yazıyorum… Emin olun içim karardı artık… Bazı konuları döne dolana yazmaktan bıktım, usandım… Demokratik değerlerin en azı, özgürlüklerin en kısıtlısı ile idare etmemiz isteniyor bizden… Susun ve biat edin deniyor… “Ülkeye komünizm lazımsa onu da biz getiririz”diyen cumhuriyet elitleri gibi, “Gerekirse AKP’yi de biz eleştiririz” deyip muhalefete hiç tahammülü olmayan bir siyasi akıl yönetiyor bizi… “Allah’ım da, milletim de affetsin” diyerek sıyrılmanın yolu bulundu nasılsa… Sonrası kolay, vur devletin sopasını muhaliflere…
Yaşananlar inanın başka boyuta gidiyor artık… Dünyaya derdimizi anlatamaz duruma geliyoruz. 3. dünya ülkesine dönüyoruz büyük bir hızla… Muhalefete sıfır toleransla uygulamaya konan politikalar, haklı olduğumuz konularda bile haksız duruma düşürüyor bizi… Bir kitabı delil sayıp, 1970’lerin ortasında kendini lağvetmiş bir örgütün üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan Yasemin Çakıcı Kolçak’ı hangi vicdana izah edeceğiz örneğin? Afrin konusunda olabilecek en masum açıklamayı yapan TTB yöneticilerine yapılan fiili uygulamayı, kime, nasıl açıklayacağız?
ELEŞTİRİDEN NEDEN BU KADAR KORKULUYOR
Ya siyasetin zehirlenen dili… Mademki bir savaşın içindeyiz, milli birlik beraberlik ruhuna en çok ihtiyaç duyulan zamanda olmamız gerekmiyor mu? Devletin en yetkili ağzından çıkan “ulan”lı, “soytarı”lı, “hain”li, “ahlaksızlar”lı sözler ne kadar bağdaşıyor bu durumun manevi iklimiyle? Bu ruha ne kadar hizmet ediyor? Geçmişte kendisine yapılan tüm uyarılara kulağını tıkayıp, ısrarla bildiğini okuduktan sonra yanıldığını, aldatıldığını ve söyleyerek af dileyen bir siyaset aklının bir kez daha yanılmadığını kim iddia edebilir?
Akıllarımızı tatile gönderdik gerçekten… Her gün bir yerlerde sosyal medya operasyonları yapılıyor… Şu bir gerçek, internetin sınırsız ortamında desteksiz atıp, hakaret ve küfür içeren kelimelerle onun bunun kişiliğine saldırmak kabul edilemez kesinlikle... Devlet yönetiminde bulunan kişilere yönelen eleştiriler bir saygı sınırı içinde olmalı… Tamam, kabul… Peki, bu durum, devletin en üstündeki kişilere, istediği gibi konuşma hakkı verir mi? Canının istediğine “ulan” diye seslenebilirler mi örneğin? Beğenmediği bir fikri dile getirenleri “fikir soytarısı”, “ahlaksız” ilen edebilirler mi?
BUNA CUMHURBAŞKANININ DA HAKKI YOK
Dert bir değil ki… Bir şeye itiraz ettiniz mi, “FETÖ’cü, PKK’li terörist” yaftası hazır hemen… Hükümetin görüşlerine aykırı bir teziniz varsa anında “FETÖ’cü ağzıyla konuşuyor” diye suçlanıyorsunuz… Yanıtları hazır ama tek bir kanıtları yok… Gerek de görmüyorlar zaten, atmakta sınır yok çünkü… Bu insanlar “FETÖ’cü ağzı”nı nasıl saptıyor mesela? FETÖ’nün şu an ne düşündüğünü nereden biliyor? O meşum örgüt adına kim fikir açıklıyor da, bu kalemşorlar, bazı eleştirilerin onlarla örtüştüğüne karar veriyor? Hep yaptıkları gibi “Ben öyle diyorum” diyerek karalamaya devam mı ediyorlar yoksa?