Dileyen “kabak tadı” verdiğimi söylesin, isteyen burun kıvırıp “takıntılı biri” desin. İleri gidilip yatırımları engellemeye çalışan bir “Zonguldak düşmanı”, AKP’nin başarılarını çekemeyen “kıskanç bir muhalif”, dış güçlerle işbirliği yaparak ekonomiyi batırmaya çalışan “vatan haini” olduğum ileri sürülsün. Davalar açılıp hapis kararları çıkarılsın hatta. Israrla haykırıyorum ki,” FİLYOS’TA KATLİAM VAR.” Mahallenin delisi olma pahasına da haykırmayı sürdüreceğim: “FİLYOS’TA KATLİAM VARRR…”
 
Ey yalnızca bugünün ihtiyacı için ülkenin yarınlarını hiçe sayan harisler! Ey sinsinin de sinsisi politikalarla işsiz, aşsız, geleceksiz, bıraktığı bölgenin fukara insanlarını “iş-aş” yalanıyla kandırıp, doğanın talanına cevaz veren politikacı müsveddeleri! Ey “Kâr ille de kâr” vampirliğiyle ülkenin zenginliklerine el koyan tiranların kirli emellerine üç kuruş menfaat uğruna alet olan paragözler! Hepiniz, evet hepiniz, “doğaya karşı işlediğiniz suçlar” nedeniyle hesap vereceksiniz tarih önünde…
 
KURUMADIK GÖL, SUYU KESİLMEYEN DERE KALMADI
Görmüyor musunuz? Yağmurdan göz açılmayan kente aylardır damla düşmedi bu sene. En son Giresun’da olduğu gibi gibi, bir anda yağan yağmur da, sel oldu, her yeri yıkıp geçti. Kör müsünüz: Antalya’da çıkan hortumlar ortalığı talan etti. Ankara’da kum fırtınası yaşandı şaşılası biçimde. Mücadele için her türlü teknoloji elimizin altındayken sönmek bilmeyen orman yangınları günlerce sürdü. Kurumadık göl, suyu kesilmeyen dere kalmadı. Suyun da, toprağın da bereketi bitti her yerde…
 
Soruyorum: Doğanın acımasız tahribini, bu gözü dönmüş talanını durdurmak için daha ne bekleniyor? Tanrıya inanıyorsanız tanrı, inanmıyorsanız doğa daha hangi gazabı, uyanmanız için hangi tansığı göndersin size? Ey gafiller! Bilim insanları on yıllardır olacakları anlatıyor. Tanrı sıra dışı biçimde gazap üstüne gazap gönderiyor. Doğa “Benimle uğraşmayın, yasalarımı öğrenip uyum içinde olun” diye haykırıyor. Siz kimsiniz ki, doğaya kafa tutup, sonu, ekolojik yıkıma varacak işler yapıyorsunuz?
 
KİM VERİYOR BU KARARLARI
Tüm bunlar yaşanırken, bölgenin tek şansı olan Filyos Vadisi’nde sulak alanlar kurutuluyor, bereketli toprakların üstüne beton dökülüyor. Dağlar devrilip, evler boşaltılıyor. Batı Karadeniz’in en önemli akarsuyu olan ırmağın yatağı değiştiriliyor, binlerce yılda oluşan menderesler dümdüz kanal alınarak toprağına el konuyor. Filyos, Saltukova, Çaycuma kıyıları yetmiyor, şimdi de, Gökçebey’de, ırmağın ortasına OSB kuruluyor. Kim veriyor bu kararları? Kim doğaya karşı işlenen bu suçlara göz yumuyor?
 
“Nüfus artacak, çocuklarımız iş bulacak” diye cellat bıçağı bileyen aymazlar, bir sözüm de size. Açın kitabı, Çatalağzı Muslu bölgesinin rakamlarına bakın. 1,500 insanın çalıştığı santraller öncesinde nüfus kaçtı, şimdi kaç acaba? Oralarda kaç tane yöre insanı çalışıyor? İnsanına, “ucuz işgücü” dışında hangi seçenek sunuluyor? Ey kan emiciler! Ey doğa düşmanlarının işbirlikçileri, yazın bir kenara: Kesilen ağaçların ateşinde yanıp, kurutulan sulak alanların suyunda boğulacaksınız. Emin olun bundan…