Gazetecilerin birbirleriyle polemik yapmalarının doğru olup olmadığı konuşulur ya bazen, hilafsız doğru olduğundan yanayım. Bu bir “sen-ben” kavgası olmamalı elbette. İlkeler ve fikirler üzerinden seviyeli bir dille yapılan tartışmalar, geliştirici olduğu kadar toplum yararınadır da bana göre. Geliştiricidir, tartışmacılar kendi fikirlerini destekleyecek argüman bulmak zorundadır sürekli; bunun için de araştırmak, okumak, okuruyla paylaşacak yeni bilgilere ulaşmak… Toplum yararınadır, yapılan tartışma öğretici olduğu kadar, gizli kalması kuvvetle muhtemel kimi bilgilerin açığa çıkarak kamuoyunu aydınlatılmak gibi bir işlev de üstlenebilir bazen…
Merak eden varsa Emin Karaca’nın “Bizim Kitaplar Yayınevi”nden çıkan “Türk Basınında Kalem Savaşları” adlı kitabı okuyabilir, Babıali’de yapılan polemikler pek meşhurdur… İnanın öğreticidir de. Peyami Safa, Aziz Nesin; Bedii Faik, Necip Fazıl; Nazım Hikmet, Peyami Safa tartışmalarını kitaplardan okudum da, 70’li yılların ikinci yarısında Uğur Mumcu, Nazlı Ilıcak tartışmalarını gün gün takip ettim örneğin. Sonraki “liboş”, “darbeci” tartışmalarını herkes biliyor zaten. Zaman zaman edebi lezzet de kazanan bu tartışmalar dönemin ruhunu da yansıtır ayrıca. Farklı bir okuma yaparak geri planındaki toplumsal doku, psikososyal durum, ekonomik, demokratik yapı görülebilir…
BİLGİ “YAZAN” DEĞİL, “İSTEDİĞİ GİBİ” YAZANLARA VERİLİYOR
Yerel basında yapılan tartışmalarda bu edebi lezzet olmadığı gibi fikri zenginlik de olmaz çok zaman. Tartışılan olgular değil de olaylar ya da kişilerdir çünkü… Burada da bir terazimiz olmalı elbette. Kefemize koymamız gereken bu kez ilkesellik ve doğrusal tutarlıktır… Gazetecinin benzer olay ve kişiler karşısında aynı tutumu alıp almadığına bakmak, dün “on parmağıyla” karaladığını bugün “pir-u pak” yaparken ortaya koyduğu gerekçeleri sorgulamak gerekir. İçtenlik testinden geçen gazetecilerin yazdıklarını dikkate alıp kıymet verirken ötekinin altında mutlaka bir bit yeniği, aklın hayalin almayacağı bir Çapanoğlu aramak gerekir…
İnanın gazetecilik zor meslek… Kamuoyunu doğru bilgilendirme çabası bin bir meşakkatle dolu, doğru bilgiye ulaşma çok zorlanıyor insan… Kamudan bilgi alınmıyor en başta, “Devlet memuruyum” sözcüğü, Çin Seddi’nden büyük bir duvar örüyor gazetecinin önünüze. Ulaşılan bilgiler dezenformasyon amaçlı olabiliyor bazen, başka kaynaklardan doğrulama şansı yoksa, fena halde yanıltıyor. Kimilerinin kendi meşrebine uygun gazetecileri var. Bilgiyi “yazana” değil, “istediği gibi yazana” sızdırıyor yalnızca. Bu da korkunç bir “bilgi kirliliği” yaratıyor.
RESMEN EMEK DÜŞMANLIĞI
Kamuoyunu çok ilgilendiren konularda bile bilgi tek kaynaktan çıkıyor. Erdoğan Demir, emniyet müdürüyle olan kavgasını bir tek kendi medyasına anlatıyor örneğin. Açıklamaları bir tek kendi gazetelerinde yer alıyor. Bu da diğer gazetelerin olayın boyutlarıyla tartışmasını engelliyor. Söz buraya gelmişken, Demir’in sözlerinin bu zaman değin görülmedik denli çok kaynaktan yalanlanması üzerinde düşünülmeye değer gerçekten. Eski Vali Erol Ayyıldız’ın ondan, “Erdoğan Demir adlı kişi” diye söz etmesi, devletin Demirlere nasıl baktığını gösterdiği gibi, bunca yalanlamanın art arda gelmesi, sanki bir telaşın, suçüstü yakalanmanın işareti olarak görünüyor.
Alın size bir başka polemik konusu. Maden mühendisleri için yazdıklarına, Oda’dan yanıt geldiği için bir şey demeyeceğim ama işçiler için söyledikleri canımı sıktı doğrusu. Ali Rıza Tığ, başka işi kalmamış gibi maket ocağın yapımı için, günlerce yağmurun altında mesai mefhumu gözetmeden çalışan arkadaşlarımın, “ocak yevmiyesi” alıp almadığını sormuş yazısında… Resmen emek düşmanlığı yapmış. Zonguldak’ta yaşadığı halde bugüne değin ocak yüzü görmemiş pek çok insana, “Böyle kazanılır ekmek parası” dedirten bir çalışma çıktı ortaya. Ömrünü yerin altındaki kör karanlıklarda harcamış insanlar anılarını tazeliyor olağanüstü emeğin ocakta. Alkışlamak gerekirken, taciz etmek hangi aklın ürünü anlayamıyorum gerçekten. 31 yılını TTK’de geçirdikten sonra hiç de hoş olmayan şekilde emekli olmak zorunda kalmış biri olarak, içinde gönlümün çok kırgın olduğu kişiler de dahil, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bu tavrından dolayı Ali Rıza Tığ’ı kınıyorum.