Bir ekonomist değilim elbette; dolayısıyla bu sütunlardan ‘CARİ AÇIK’ ‘ GAYRİSAFİ MİLLİ HÂSILA’ ‘TEFE TÜFE’ gibi teknik terimler üzerinden sizlere istatistik bilgiler aktarmayacağım aman ha içiniz rahat olsun. 
Ne Amerikan borsasından, ne de Şangay borsasından söz edeceğim, bizim Tahtakale’ye hiç değinmeyeceğim inanın. Yok altının onsu, yok kripto paralar, hele döviz üzerindeki oynak ibreden asla söz etmeyeceğim. Akaryakıt zamları motorin ve benzin arasındaki şaşırtıcı fark mı, onu da boş vereceğim. Doğal gaz diyenleri duyar gibiyim, korkmayın ona da değinmiyorum.
Kur korumalı yatırımlara da değinmeyeceğim, sonuçta parası olan nereye isterse yatırır öyle değil mi? Devlet garantili yatırımlar zaten boyumu aşıyor benim, o konuyu da es geçeceğim. Hele bir konu var ki ona hiç ama hiç değinmeyeceğim Türk parasının düştüğü durum.
Amma velakin bu demek değil ki yine de içiniz kararmayacak, kararacak ne yalan söyleyeyim... 
Emeklinin üzerine kara bir bulut gibi çöken ve hatta boğazını sıkan şu gelir gider adaletsizliğinden birazcık söz edeceğim bugün. Emeklinin yok sayılması ağır bir durum bu konuya dikkat çekeceğim.
Bakın ne yapıp yapmayacağımı peşin peşin söyleyip okuru rahatlatıyorum sevildiğinizi bilin isterim.
Peki, neden söz edeceğim?
BAĞKUR ve SGK arasındaki o büyük uçurumu yatıracağım bu gün satırlara. 
Malumunuz üzere BAĞKUR serbest çalışan büyük ve küçük esnafın kendini garantiye alabilmek adına devletine sistemin inşa ettiği basamaklar üzerinden ödeme yapan, karşılığında da sigortalı sayılan al gülüm ver gülüm işbirliği. Kendi işini de kursan, kendi işinin patronu da olsan, asıl patron Devlet, bunun bilincinin oluştuğu yerlerden biri serbest meslek işçiliği…
Kolaymış gibi gelmesin zor iş vesselam.
Kuruş kuruş biriktirerek pirim bedelini dengelemek o kadar zor ki, bunu bire bir yaşadığımız için çok iyi biliyorum. İş olsun olmasın ödemeni erteleyemezsin, pazar paranı, hatta çocuklarının harçlığını denkleştiremediğin pirimin içine katmak zorunda kalırsın, yetmedi borç alırsın o ödeme mutlak yapılacak. Almadan vermek Allah’a mahsustur diye bir ilkesi var yaşamın!
Ayrıca da hem bir kere pazara gitmezsen ölmezsin ama bir kuruş borcun varsa hiçbir haktan yararlanamazsın, sağlık hizmetlerin donar hastaneye bile gidemezsin, bırak kendini, çoluğunun çocuğunun derdine bile derman olamazsın,  bunu da bizzat yaşadığım için biliyorum. İnanılır gibi değil ama siz inanın. 
BAĞKUR dan emekli olduğunda eşim sadece  iki Türk Lirası için uzun bir süre  maaş alamadık   neler olup bittiğini çocuklarımdan birinin rahatsızlığı ortaya çıktığında  anlayabildik. Eş dost toplu alırsın merak etme diyordu. Ayrıca sistemde borç da gözükmüyordu, geriye dönük dosyalarda inceleme başlatıldı memurun yaptığı bir yanlış işlem üzerine ne maaş alabilmiş nede sağlık hizmetinden yaralanabilmiştik. İki çocuğumda o dönem perişan olmuştu.
Hoş Müdür özrünü dilemişti ama biz mağdur olduğumuzla kalmıştık. Yine de özür önemli bir olgunluktur dikkate almak gerekir…
Dışarıdan SGK kurumuna da ödeme yapılıyor elbette kazancına göre insanlar hayatlarını idam ettirme çabası içine giriyorlar. Sonuçta herkes ailesini ve kendini garanti altına almayı önemser öncelik olur.
 Devlet dairelerinde Devlet kapılarında çalışma şansı olmayanlar ekmeğinin peşine daha agresif ve daha tedirgin düşüyorlar zira.
Esnaf denildiğinde sadece merkezi yerlerde ekmeğinin peşine düşen büyük esnafı baz almayın rica ediyorum.  Mahalle bakkalı, mahalle manavı da, küçük taşımacılık sektörü, küçük bir terzi, bir tuhafiyeci ve daha birçok meslek emekçileri aynı çatı altında aynı sistemsel zorunluluğun fertleri olarak mağdur durumdalar. Mağdur diyorum çünkü Ülkemizde bu konuda bir düzenleme yapılması elzem artık.
Hem de öyle böyle değil, gelir dengesizliğinde ciddi bir uçurum var çünkü.
Dışarıdan pirim ödemek zorunda kalanların ve ödeme basamaklarının emekli maaşları üzerinde oluşan farkları, açlık sınırının da altındaki gelirleriyle günümüz koşullarında BAĞKUR emeklilerinin yaşamsal ihtiyaçlarını temin edebilmelerini imkânsız kılıyor. Sosyal yaşam, tatil, eğlence zaten ütopya...
Asgari ücretin de altında emekli maaşı alan bir BAĞKUR emeklisi nasıl olacak da bu zor hayat koşullarında geçinebilecek ve nasıl pirim ödeme ve ödenen emekli maaşları konusunda ki dengesizliğe göğüs gerecek dersiniz?
Rakamlar üzerinden örnek vermek istiyorum. 13. Basamaktan ödeme yapan bir BAĞKUR emeklisi 4.600 TL maaş alıyor bu gün, ödediği pirim ise 9bin 160 iş günü. Bunun yanında 7000 bin iş günü pirim ödeyen aynı kurumdan bir başka kişi daha fazla emekli maaşı alıyor, hoş onunki de yetmiyor.
SGK emeklilerinin birçoğu özellikle devlet işinden ya da  işçi olarak emekli olmuşlarsa 15 bin 20 bin arası emekli maaşı alıyor. Hadi ya çok attın şimdi diyebilirsiniz yooo burnumun dibinde anlatıyor arkadaş.
Düşünebiliyor musunuz alışveriş için aynı markete, aynı pazara, aynı mağazaya giriyorsunuz ve neticede biriniz istediğini alabiliyorken, bir diğeri mahrum mutsuz sadece bakmakla yetiniyor. Bu gelir gider adaletsizliği karşısında kendinizi nasıl hissederdiniz. Benim tuzum kuru diyenleri gördükçe inanın kahroluyor insan. Serbest meslek olarak nitelendirilse de tutsaklığı ağır bir iş pazarıdır esnaflık, psikolojik savaştır bir nevi.
Biliyoruz ki kendine ait iş yerinde çalışmayanlar Devlet kurumlarına kendilerini atanlar işten kaytarma konusunda bi hayli cesurdurlar. Hele ki bir dayı yardımıyla kendini garantiye almışsa, dokunulmaz olduğunu düşünüp egosu tavan yapanlar kervanına katılıverirler bir çırpıda.
Bir düşünün ne olur, kendinizi bir memur ile göz göze gelmiş kabul edin bir an için. Memurun gözünün içine bakarsanız gözlerindeki o yukarıdan bakan, güya oturduğu yerde bunalan, ergen tipiyle seni azarlamak, hor görmek için sanki çalıştığı kurumdan ödeme alıyor gibi hissedersiniz.  İstisnaları ayrı tutuyorum, üzerine alınanlar varsa mesaj yerine gitmiş demektir.
Oysaki kendi işinin başında olanlar müşterisinin gözlerinin içine bakar onu kazanmak için bin bir takla atar özelliklede küçük esnaf. Onlarında içinde dengesi bozulanlar var elbette bu da rekabet ve geçim zorluğundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Eğer öyle değilse onları da kınıyorum.
Meramımı aktardığımı düşünüyorum, demem o ki; Ülkemizin adalet sisteminde köklü bir değişim elzem görünüyor. Gelir gider dengesindeki adaletsizliğin de bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor. 
Asgari ücretin altında geliri olanların açlık sınırının da altında kaldığını daha ne kadar görmezden bilmezden gelirler bilmiyorum. Son olarak gündemin bir diğer meselesi de EYT bu konuda da umarım mutlu bir sonuca varılır bu konunun mağdurlarına bol şans diliyorum.
Birbirinin canını okumaktan çok daha önemli meselelerimiz var bizim. Ülkenin yönetimine talip olanlar ve olacak olanlar sözüm sizlere;  önceliğiniz vatandaşınız ile BAĞ- KUR mak olmalı diye düşünüyorum çünkü günün birinde herkes emekli oluyor öyle değil mi?