Açgözlülük insanın sahip olduğu hasletlerin en kötüsü galiba… Hangi nedenle olursa olsun sınırı, duru, durağı yok… Olmadığı gibi, ruhunu ele geçirdiği insana yapmadık kötülük, söylenmedik yalan, çevirmedik dolap bıraktırmıyor… Bu nedenle olsa gerek, Dante, İlahi Komedya’da hayat boyunca sakınılması gereken yedi günahtan biri olarak sayıyor açgözlülüğü… Tüm dinler, toplumsal öğretiler, kutsal kitaplar insanın uzak durması gereken bir fiil olduğunu söylüyor… Söylüyor ama insan davranışına yön veren temel dürtü olarak şekil vermeye devam ediyor hayatımıza…
İçinde yaşadığımız şu Allah’ın belasın günlerde açgözlülüğün nasıl bir insanlık dışı bir edim olduğuna daha çok tanık olduk galiba… Bana sorarsanız virüsten daha tehlikeli sonuçlar var… Ondan çok daha yaygın ve çok daha fazla insanı etkiliyor mesela… Şurası bir gerçek, bedeli biraz ağır olsa da, Kovid 19 denen belayı öyle ya da böyle yenecek insanoğlu… Bağışıklık kazanıp bir başka salgın ortaya çıkıncaya kadar unutup gidecek hatta… Kovit 19 ileride çocuklarımıza okutulacak ders, anlatılacak önemli bir deneyim olarak kalacak… Ama o habis duygunun esirleri, çocuklarımızın da hayatını zehretmeye devam edecek...
MUKTEDİRE MUHTAÇ BİR SADAKA TOPLUMU YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
Tüm hayatımızı çekilmez kılan siyasi açgözlülüğün nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz artık… Kendi ikballerinden başka hiçbir şeyi gözü görmeyen haramilerin, en temel duygularımızı nasıl bir acımasızlıkla sömürdüğüne canlı gözlerle tanık oluyoruz… Salgından fırsat çıkarıp muhtaç durumdaki insanlara küçücük yardımları bol propagandalı bildirilerle dağıtan hırs küplerinin çirkin yüzü aklında hepimizin… Şu zor günlerde kendilerinden başka hiçbir çevrenin toplumla dayanışma içinde olmasına izin verilmediğine göre, muktedire muhtaç bir sadaka toplumu yaratılmaya çalışıldığı da çok açık…
Bu doğrultuda trajikomik uygulamalar da var… Tiwit atıp fikrini açıklamaya çalışan muhaliflerin paldır küldür gözaltına alınmasına alışmıştık da, “Maske dağıtıyor” diye derdest edildiklerine ilk kez tanık olduk mesela… Daha dün, yöresel ürünler pazarında korumasız olarak satış yapan kadınlara bir terzi ile birlikte ürettiği kumaş maskeleri dağıtan Bartın Halkevi Başkanı Yonca Alemdar polis tarafından gözaltına alınmış… Hızını alamayıp diken terziyi de gözaltına alan polis, gerekçe olarak da, “İzinsiz maske dağıtmak” gibi olmayan bir suçu göstermiş… Kalan maskelere de el koymuş… Şaka gibi…
HERKESE YASAK, CEMAATLERE SERBEST
Başta kendinden olmayan belediyeler olmak üzere muhalif çevrelerin, yurttaşlarla sıradan dayanışma girişimlerini çok görüp adli vakaya dönüştüren iktidar, cemaatlerin bu doğrultudaki her türlü faaliyetine göz yumuyor ama… Daha önce yanmayan kefen, peygamberi rüyasında gördüren terlik de satan şarlatanlar, şimdi de, virüs salgını nedeniyle ortaya çıkan toplumsal psikolojiden yararlanmaya çalışıyor… Koli verdiği vatandaşların fotoğraflarını internet sitelerinde boy boy yayımlayacak kadar itibar cellatlığı yapan insanlık düşkünlerine ne yazık ki kimse dur demiyor…
Paragözlerin fırsatçılığa da ayrı bir dert… Salgını ganimet bilip stokçuluk yapanları mı saymalı bu bapta, başta hijyen malzemeleri olmak üzere talebin arttığı bütün ürünlerde fiyatları beşle, onla çarparak satmaya kalkanları mı? Herkesin canının derdine düştüğü bir zamanda, tıpkı Çayır köyünde olduğu doğal alanları tahrip etmeye yönelen fırsatçıları mı başa koymalı, bunlara göz yuman, izin veren, sırtlarını sıvazlayan kamu görevlilerini mi yoksa… Güzel annem yaşasaydı, yüzünü ekşitir, “Gücünü üzme oğlum, hepsinin gözünü toprak doyursun” derdi herhalde…