Geçtiğimiz hafta sonu Bartın’daydık… Hattat Holding’in daha ÇED Raporu’nun bile ne olacağı bilinmeyen termik santralinde, belki de hiç üretilmeyecek olan elektriğin iletim hattı için 43 bin ağacın kesimini protesto ettik arkadaşlarımla birlikte… Olan biten karşısında neredeyse küçük dilimi yutacaktım… Her ne kadar yoğun yağmur nedeniyle çevreyi adamakıllı gezmem mümkün olmadıysa da; gördüklerim, işgüzar öğretmenlerin, saç tıraşı istedikleri gibi olmayan çocukların kafasında, kör makasla açtığı tren yolunu anımsattı bana… Bırakın baltanın girmesini güneşin bile sızmakta zorlandığı gür ormanda, elli metre genişliğinde bir bant, insan denen baltalı ilah eliyle cascavlak bırakılmıştı çünkü…
Gelişmeleri takip ediyor musunuz bilmiyorum, bir adı da HEMA olan HATTAT Holding, redevans(*) usulüyle, TTK’den, oldukça büyük bir saha kiraladı Amasra’da. Önceleri yalnızca kömür üreteceğini söyleyen şirket, daha sonra termik santral projeleri ile çıktı ortaya. Projenin ÇED Raporu tam beş defa reddedildi. Amasra’ya termik santral yapılması yalnızca akla, vicdana değil, iktidarların kendi koyduğu ölçütlere de uymuyordu çünkü. Halkın da tepkisi büyüktü. Engellerin “Bakan onayı” ile aşılmaya çalışıldığı sırada, belki de hiç üretilmeyecek elektriği Çatalağzı’ndan enterkonnekte sisteme bağlamak için 36,5 kilometre boyunca, 50 metre genişliğinde bir koridor açılması kararlaştırıldı… İşin garip tarafı, santral bakanın onayından bile çıkmadan iletim hattı için ağaçlar kesilmeye başlanmıştı
ŞİRKET ÇIKARI İÇİN HALKIN PARASI ÇARÇUR EDİLEMEZ
Yanlarında olmayı ömrümün en büyük bahtiyarlıklarından biri saydığım Bartın Platformu, “ÇED raporuna göre 43 bin ağaç kesilecek. Bunun yanında ağaççık, çalı ve diğer bitkiler de ortadan kaldırılacak, yaban hayvanlarının yaşam ortamları da yok edilecek. Enerji iletim hattı, termik santralin ÇED izni çıkarılmadan nasıl başlatılabilir? Bu izin çıkmaz ya da mahkeme tarafından iptal edilirse, yok edilen ormanları kim geri getirecek? Devletin kasasından yani milletin cebinden gereksizce yapılan harcamanın faturasını kim ödeyecek? Bir şirketin çıkarı için halkın parasının çarçur edilmesinin ve Batı Karadeniz'in orman ekosistemlerinin bizzat devlet tarafından yok edilmesinin hesabını kim verecek?" diye haykırıyordu katıldığım eylemde.
Bu onurlu çıkışa verecek mantıklı yanıtı olmayan siyaset esnafı hep yaptığı gibi dezenformasyona başvurdu yine… Suçüstü yakalanmanın telaşındaki AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, HATTAT’ın tunç yürekli gladyatörlüğüne soyunarak, “Bu hat HEMA için değil, Bartın OSB için çekiliyor.” buyurdu ve ev sahibini bastırmaya çalışan tüm yavuzlar gibi Bartın Platformu’nu halkı yanıltmaya çalışmakla suçladı. Tunç’a göre, ağaçlar kesilerek Bartın’a çok büyük bir hizmet yapılıyordu. Bu kesim Bartın’ın kalkınması, gelişmesi için bir zaruret haline gelmişti ve halkın refahı ile istihdamı için Bartın’ı büyütmeye devam edeceklerdi…
BAY TUNÇ KİME KARŞI SORUMLU
HATTAT’ın bu tunç yürekli, her şeyin başı “tek adam” gibi ülkeyi uçurma heveskârı vekiline Bartın Platformu’nun belgeli yanıtı gecikmedi elbette. Yanıttan öğrendik ki, iletim hattı için çizilen harita açıkça Bay Tunç’u yalanlıyor. Dahası, ÇED Raporu’nun adı, “380 Kv ZETES-AMASRA TES (HEMA) Enerji İletim Hattı Nihai ÇED Raporu” zaten. Son derece nezaketle kaleme alınmış bu yanıttan bir tümce aktarmak istiyorum sizlere. Fikrimi yazmaya kalksam müeddep kalmayı becerebileceğimden fena halde şüpheliyim çünkü.“Sayın Yılmaz Tunç’a, bakanlık bürokratlarının kendisini yanıltabileceğini, çünkü bizzat bakanın kendisinin Amasra’ya termik santral yapılması için hemşehrisi olan şirkete ayrıcalıklar tanıdığını, fakat Sayın Tunç’un Sayın Bakan Taner Yıldız’a değil de Bartın-Amasra halkına karşı sorumlu olduğunu hatırlatmak istiyoruz.”
Bartın’ın HATTAT’la mücadelesi derslerle dolu… Yalnızca bu tartışma bile ÇED süreçlerinin baştan aşağı palavra olduğunu kanıtlıyor bize. Güç odakları, paranın baronları ile el ele veren AKP elebaşları, canlarının istediği tesise, kendi çıkardıkları yasalara aykırı olsa bile, hiç sıkılmadan, “ÇED Olumlu Raporu” veriyor… Onun için de her şirket, sözcüğün tam anlamıyla “İşe başlayabilirsiniz.” talimatı olan ÇED sürecinin sonucunu beklemeden çalışmaya başlıyor… Bartın’da ormanları kesiyor, Çatalağzı – Muslu’da EREN’in yaptığı gibi yerini belirleyip tonlarca hafriyat çıkarıyor. Her şeye bir kılıf bulmakta son derece mahir AKP elebaşlarıysa, tıpkı “Bartın’ın Tunç yüreklisi” gibi bin türlü dezenformasyonla şirketlerin önünü açıyor… Fatura da geri döndürülemeyecek şekilde tahrip edilen doğaya kesiliyor… Emin olun rant uğruna tunçlaşan o yürekler bizim yaşam sevgimiz karşısında eriyip gidecekler doğanın sonsuzluğuna…
(*) Son zamanlar oldukça moda olan redevans sözcüğünü pek çok insan “rödevans” olarak yazıyor. Ben de zaman zaman düşüyorum o yanılgıya. Türk Dil Kurumu, sözcüğü, Güncel Türkçe Sözlük’e “redevans” olarak kaydetmiş. Dilbilimciler kendi aralarında nasıl yazılması gerektiği konusunda bir tartışma yürütebilir belki ama TDK’nin bu adımını, başka bir yazım ve söyleyiş biçimlerinde mutabakata varılıncaya değin, referans olarak kabul etmek gerekiyor…