Fatma Kılıç’ın iki yeni kitabının imza gününü yaptık hafta sonunda. Yoğun bir katılımla gerçekleşen söyleşide, edebi hazların doruğunda, hayata dair pek çok şeyi konuştuk. Aşktan, sevgiden, doğadan, kuşlardan, memleket hallerinden ve elbette ki en çok da Zonguldak’tan… Kılıç daha önce “An Şiirleri” ve “Sönen Tatların Çoğalan Sıkıntısı” adlı iki şiir, “Aya Takılan Uçurtma” ve “Yalnız Çocuklar Kenti” adlı iki çocuk öyküsü kitabı da yayımlamıştı. Bu kez “Kalbimden Geçeni Gözümde Ara” adlı üçüncü şiir ve “Kandela” adlı ilk deneme kitabıyla tanıştırdı bizi.

 

Üçüncü şiir kitabı olan “Kalbimden Geçeni Gözümde Ara” Kılıç’ın ustalık döneminin bir ürünü gibi sanki. Daha rahat bir söyleyişe, daha durmuş oturmuş bir biçeme, hayata dair daha derin sezgi ve kavrayışlara sahip dizelerin kiminde çarpılıyorsunuz gerçekten. Her şair gibi Kılıç da yaşadıklarından bir şeyler öğreniyor ve öğrendiklerini zaman zaman bilgece deyişlerle, yunmuş arınmış meseller olarak sunuyor okura. “…zordur, aşkı tanımayan kalbi taşımak / zordur beslenmeyen umutları yaşatmak”  diyor örneğin… Ya da yüreğimize, “hâlâ şaşkınım / hâlâ düşsüz / ellerim soğuk // ne balla kesilecek / ne tuzla bozulacak / sözüm de yok // gel o zaman /kalbimden geçeni / gözümde ara” dizeleriyle sesleniyor.

 

DEĞİŞİK ŞİİR TEKNİKLERİ KULLANMIŞ

“uzun ya da kısa gölgesidir insanın sözü”, “son seyir” ve “üç harfli sedadan sonra” başlıklı üç bölümden oluşan 83 şiirde farklı şiir tekniklerini kulanmış Kılıç. Sizler de aynı yargıya varacak mısınız bilmiyorum, kitabın “son seyir” başlıklı ikinci bölümü biçimsel olarak birebir olmasa bile gerek içeriği, gerek iletisi ve gerekse naif gözlemlerle ortaya çıkardığı çarpıcılığıyla “haiku” tadı verdi bana. “görmek istemesen de / içi çürük şehvetle / denize akmak isteyen / kirli bir ırmaktır insan” Ya da: “ey aşk! / dur… / gelme üstüme üstüme /bilirim / gökyüzü mavisi değilsin”  gibi pek çok şiir bu kadim şiir türünün kokusuyla yazılmış gibi sanki…

 

İkinci kitabı “Kandela” ise denemelerden oluşuyor. Işık şiddeti biriminin bir başka söyleyiş biçimi olan “kandela”yı kitabına isim olarak seçmesi, hayatın tümüne ışık düşürme isteğinden geliyor galiba. Adındaki ileti bununla bitmiyor elbet, sosyal, kültürel, siyasal çalkantıların yoğun olarak yaşandığı günümüz dünyasında, daha en başından safını da belli ediyor. Aydınlık bir dünya savaşçısı çünkü o.  Bu nedenle denemelerinde sorular soruyor, eğretilemeler yapıyor, çağdaş bir beynin insan odaklı bakışıyla yorumlar yapıyor. Tam da bu nedenle, kitabının ilk bölümündeki yazıların tamamı “Işığınız güçlü olsun” dileğiyle bitiyor.

 

NASIL BİR HAYAT İSTEDİĞİNİN İPUÇLARI

Kitabın birinci bölümü daha çok kadın sorunu çerçevesinde, kadın bakışıyla yazılmış güncel politik değinilerden oluşuyor. Kılıç toplumda var olan değer yargılarını, çarpıcı başlıklar, tersinlemelerle sorgularken, nasıl bir hayat istediğinin ipuçlarını da sergiliyor. “Zonguldak ‘dişi’ midir, ‘erkek’ midir?” diye soruyor birinde örneğin. Bir yazısına “Her kadına dört erkek” başlığını çekerken, daha yazının en başından toplumsal tüm değer yargılarına açık açık meydan okuyor. Kitabın “hayat geçerken” başlıklı ikinci bölümüyse daha çok yazın sorunsalı çerçevesinde dolaşan edebi metinlerden oluşuyor. Kente gelen usta yazarlarla geçirilmiş zaman dilimlerinin nasıl bir öğrenme ve biriktirme süreci halinde dönüştüğünü de görebileceğiniz denemeler, insanı epeyce düşündürüyor.

 

 “Kandela”nın son cümlelerini tadımlık olsun diye aktarıyorum buraya. Öncesini de kitaptan okursunuz artık: “İnsan hayatlarına terazi dengesi getirmek istiyorsa kefelerden birine ‘farkındalık’, diğerine ‘sevgi’ koymalı. Bunu yapmadıktan sonra yalnızlığı, özellikle duygusal yalnızlığı aşamaz. Aslında yalnızlık ne ‘kader’, ne de ‘keder’ olmalı. Yalnızlık gelip kendini bir şekilde hissettirip yaşatacaksa da şiire, öyküye, romana, şarkıya dönüşebilmeli, insan için olmalı.” Ağrırlıklı olarak imza gününde yaptığım sunum konuşması metninden oluşturduğum bu yazıyı, konuşmamın son tümcesi ile bitiriyorum. Sevgili Fatma Kılıç’a kentin kültür hazinesine kattığı armağan tadındaki iki değerli kitap için, tüm Zonguldaklılar adına teşekkür ediyorum.