Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile anayasa hukuku profesörü Süheyl Batum’un Zonguldak ziyareti olağanüstü görüntülere sahne oldu… Gün boyu gittiği her yerde yoğun ilgiyle karşılanan Feyzioğlu ile Batum’un, akşam saatlerinde, GMİS Konferans Salonu’nda verdiği konferans, tam bir izdihama dönüştü… Tarihsel ölçekli pek çok toplantıya mekan durmuş güngörmüş salon, 91’deki grev günleri dışında, böyle bir kalabalığı hiç görmemişti... Bırakınız oturmayı, ayakta bile yer bulamayan birçok insan da geri dönmek zorunda kaldı… İçeri giremediği için ayrılanlar, yüzüne yaydıkları ışıkla döndüler evlerine… Katılım onları da hoşnut etmişti çünkü…
Öncelikle Çaycuma’da kahvaltı ve sonrasında bir stand-up tadında gerçekleşen söyleşiden Üzülmez’deki ocak gezisine, Zonguldak’ta çeşitli ziyaretlerden sendika salonundaki konferansa kadar gün boyu süren bir dolu etkinliği, planlanan zamanda gerçekleştirerek başarılı bir organizasyona imza atan, düzenleyici örgütleri kutlamak gerekiyor. Zonguldak Barosu Başkanı İbrahim Ertem’in, Çağdaş Gazeteciler Derneği Şube Başkanı Ali Ayaroğlu’nun, ADD Şube Başkanı Mustafa Coşkun’un sabahın köründen, akşamın geç saatlerine kadar harcadıkları çabanın epey bölümüne tanığım… Bu çabalar, iyi bir tanıtım kampanyası ile birleşince, tarihi bir olay çıktı ortaya…
TOPLUM HER GÜN ONA BUNA SATAŞAN BİR CUMHURBAŞKANI İSTEMİYOR
Ülke sosyolojisi üzerine yaptıkları kimi değerlendirmelere itirazım olsa da, Feyzioğlu ve Batum, yapılmak istenen anayasa değişiklikleri konusunda net mesajlar verdi. Bizim gazeteye de manşet olan, “Başkanlık değil, sultanlık rejimi” saptaması vurucuydu. 1924 anayasası görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanına verilmek istenen aynı türden yetkileri meclisin reddettiğini anımsatıp, “Bu millet Atatürk’e vermediği yetkiyi, bunlara hiç vermez” şeklinde özetlemeleri, demokratik hayatın tarihsel geri planını vermesi açısından önemliydi. Cumhurbaşkanı’nın yargılanma sürecini, “Cumhurbaşkanı karısını öldürürse” sorusu etrafında, eğlenceli bir dille anlatmalarıysa, tek kelimeyle muhteşemdi…
Ülkenin dört bir yanından gelen haberler, “Hayır” kampanyalarının tüm engellemelere karşın çığ gibi büyüdüğünü gösteriyor. Diğer illerdeki arkadaşlarla görüşüyorum telefonda, ayrımsız tamamı, bu zamana değin hiç tanık olmadıkları bir siyasi atmosferden söz ediyor… Referandum sürecinin en başındaki, “AKP ayağına mı sıktı” başlıklı yazımdan bu yana tam da bunları anlatmaya çalışıyorum zaten… Ülkeyi her yönüyle cendere içine alan AKP, insanları bezdirmeye başladı iyice… Toplum, çok sevse de, siyasi nezaketten uzak ifadelerle her gün ona buna sataşan bir Cumhurbaşkanı istemiyor artık… Bu dil birinci, ikinci halkadaki yandaşları mutlu etse de, sessiz çoğunlukta tepki yaratıyor…
AKP’Yİ KADINLAR ALAŞAĞI EDECEK
Hayat çok yordu insanımızı çünkü… Yaşam şartlarının zorluğu, işsizlik, dağ gibi biriken borç yığını, gelecek kaygısı ciddi bir toplumsal travma çıkardı ortaya… Evlat acısı mıh gibi işledi herkesin yüreğine… Solan gencecik bedenlerin, hep kendileri gibi sıvasız evlerde yaşayan gariban çocuklarının olması, emekçilerde derin bir sorgulama başlattı… Siyasetin çok işine yarayan toplumsal gerilimler, geniş kesimlerde büyük endişeler yaratıyor artık... Gelecek kaygısı, yarın umutsuzluğu her şeyden ağır basıyor... Bizzat Cumhurbaşkanı’nın bu gerilimin taşıyıcısı olması, bundan beslenmesi, uzlaşıdan uzak, ötekileştirici bir dil kullanması, toplum desteğinde kırılmalara neden oluyor...