Komşu çok;
Kapı komşu,
Apartman komşusu
Mahalle komşusu,
Dükkân komşusu
Bunlardan biriyle anlaşamazsan, iş kolay
Araya başka komşular, ortak dostlar girer
Bunlara rağmen anlaşma olmazsa, yani baktınız ki anlaşmanız olanaksız,
Son çare ya sen ya komşun evini satar gider
Ama ülkelerin komşuluğu öyle midir?
Kolay kolay kavga edemezsin
Bir yere de gidemezsin
Çünkü Tarih sizi komşuluğa mahkûm etmiştir
Bu mahkûmiyeti kader olarak kabullenmeye mecbursun
Bu kader bazen sizi farklı noktalara götürür
İstesenize istemeseniz de.“Komşuluk” ağır basar
Stelyo Berberakis’in aşağıdaki yazısını okuyunca ne demek istediğimi
daha iyi anlayacaksınız
TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDA DEPREM DİPLOMASİSİ TEKRARLANACAK MI?
- Stelyo Berberakis
- Atina
1 Kasım 2020
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 1999 yılının Şubat ayında Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliğinde saklandığının ortaya çıkması o dönem zaten bozuk olan Türkiye - Yunanistan ilişkilerini iyice gerginleştirmişti.
Öcalan'ın yakalanması Türkiye'de bir bayram havası yaratırken, Yunanistan'da hükümet krizini tetiklemişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin "Öcalan Krizi"yle çıkmaza girdiği sırada, 17 Ağustos 1999'daki Büyük Marmara Depremi'nde binlerce kişi enkaz altında can verdi. On binlerce kişi de evsiz kaldı.
İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin gergin olmasına rağmen, deprem acısı çeken Türk halkına ilk yardım elini uzatan Yunan halkı oldu.
Izdırap dolu günlerde Yunan halkının kendi öncülüğüyle Türk halkına gönderdiği yardımlar; Yunan basınının, deprem sanki Yunanistan'da olmuşçasına gösterdiği duyarlılık ve Türk halkına gösterdiği dayanışma dolu haber ve yorumları, enkaz çalışmalarına yardım etmek için Türkiye'ye ilk giden yabancıların başında Yunan itfaiye birimlerinin bulunması, Türk yayın organlarının manşetlerine taşındı.
Türk yayın organlarına çalışan biz Atina muhabirleri, Atina Belediyesi'nde toplanan tonlarca yardım kolilerinin haberlerini yaptığımız o günlerde, Yunanistan vatandaşlarının göz yaşlarına da tanık oluyorduk.
Depremin üzerinden 21 gün geçmişti
7 Eylül 1999'da yardım haberlerini göndermek üzere dizüstü bilgisayarın son tuşuna basmaya hazırlanırken, çalışma masamın uzaklaştığını gördüm. Tuşa basamamıştım bile...Büyük bir gürültü sonrası her yer toz duman olmuştu.
Yunanistan kendi şiddetli depremini yaşıyordu.
Deprem başkent Atina'yı temelden sarsmış, insanlar yollara dökülmüştü. Ölü ve yaralılar vardı.
Ertesi gün Yunan halkının çektiği acılara ilk yardım elini uzatan Türkiye olmuştu. AFAD ekiplerinin zaman zaman enkazları elleriyle kazarak enkaz altındakileri sağ salim çıkarmaları Yunan yayın organlarının manşetlerinden duyuruluyor; Türk ve Yunan TV kanalları ortak yayınlar yapıyordu.
Türk ve Yunan halkları, siyasetçileri ilk kez sollamış, kendi insani duygularını ortaya koyuyordu.
Dönemin Başbakanları Bülent Ecevit ile Kostas Simitis birbirlerini telefonla arayarak geçmiş olsun ve taziye mesajları iletti; yardımlaşma alışverişinde bulundu. Dönemin Dışişleri Bakanları İsmail Cem ile Yorgo Papandreu da, halklarından aldıkları cesaretle Türk-Yunan ilişkilerine, 2020'ye kadar sürecek yeni bir sayfa açacaklardı.
*** ***
Etkileyici değil mi?
Peki, bu arızi durunu daimî dostluğa dönüştürsek,
İki Ülke arasında bir “Dostluk ve İşbirliği" antlaşması imzalansa,
Ege denizi iki dost ülkenin ortak kıllandığı,
Sorunların konuşarak çözüldüğü,
Turizm, Balıkçılık vb alanlarda iş birliği ve ortak projelerin uygulandığı Barış Denizi olsa,
Silahlanma yarışına son versek,
Silah yani ölüm tüccarlarına paramızı kaptırmasak
Bu paraları eğitim, sağlık, kültür-sanat ve
Bilimsek araştırmalarda kullansak
İyi olmaz mı?,
N0T:
Stelyo Berberkis Yunanistanlı bir yazar. Aynı zamanda Türk Medyasından bazılarının Atina temsilcisi Yunanlılarca “Türk Dostu,Hain”, Türkiye’de de bazılarınca “Ajan” olmakla suçlanır