Müzeyyen Senar’ın görkemli sesinden siz de dinlemişsinizdir mutlaka, “Kimseye etmem şikâyet / ağlarım ben halime…” İl Genel Meclisi’nde yaşanan beceriksizliği, basiretsizliği düşündükçe dilime bu şarkı takılıyor nedense. Tüm siyasal görüşlerini bir yana bırakmış saf bir Zonguldaklı olarak söylüyorum, dizimizi döve döve ağlamamızı gerektirecek bir durum var ortada. Nasıl ettik de bu kadar niteliksiz, kalibresi bir o kadar düşük bunca insanı bir araya topladık şaşırıyorum gerçekten. Bunları seçtiğimize göre, bize “oh” oluyor da, bu kadarına da layık mıyız, orada soru işaretlerim var biraz… Başka pek çok olayda olduğu gibi bunda da boyutlu düşünüp, seçme ölçütümüzü fikirler değil de başka saikler üzerinden oluşturduğumuz için yine de meheldir bize…

 

Yürürlükteki yasal mevzuata göre kentlerin yerel parlamentosu niteliğinde olan İl Genel Meclisi’nde, yerel tüm sorunlar tartışılıp karara bağlanacak sözüm ona. Ne gezer… Kente yeni bir ruh, heyecan ve vizyon kazandıracak fikirleri üretmekten vazgeçtim, kısır siyasi çekişmeler dışında, kentin yarasına merhem olacak bir tane laf edilmiyor orada. Bugünkü yapılanmasıyla parlamento değil de valiliğin noteri gibi adeta. Bürokrasi karar alıyor, Vali imzalıyor, muhalefetin zaman zaman itirazları olsa da hiçbir değişikliğe uğramadan yürürlüğe koyuyor. Gerçi onu bile becerdikleri de şüpheli ya…

 

Kadri Arslan bizimle dalga geçiyor

İşadamı İbrahim İzmirlioğlu’nun bağışının başına gelenleri izlediniz değil mi? Ereğli’ye Fen Lisesi yapın diye hatırı sayılır bir miktarda bağış yapıyor. Meclis’teyse Bağlık İmam Hatip Lisesi inşaatında kullanılmak üzere şartlı bağış olarak kabul ediliyor. CHP’li bir üye teşekkür için yanına gidince gerçek ortaya çıkıyor. Konu tekrar Meclis’in gündemine geliyor. Hayra yönelik bir girişimin murat edilen niyet doğrultusunda sonuçlanması için en çok çaba göstermesi gereken AKP’li üyeler, “Siz İmam Hatip adı geçti diye feveran ediyorsunuz” hamasetiyle su yüzüne çıkmak istese de, gerçek çok çabuk anlaşılıyor. Tam da CHP’li üyenin Meclis’te belirttiği gibi, mızrak, bu kez çuvala sığmıyor.

 

Milli Eğitim Şube Müdürü Kadri Arslan’ın mecliste yaptığı açıklamalara ne demeli? Tüm kentle dalga geçti bence.  Yok efendim kendisi yıllık izindeymiş de… Memur hatasıymış da… Aslında para Fen Lisesi’ne harcanmış da… Hatalar hep İmam Hatipler lehine yapılıyor ne hikmetse. Tüm Din Bilgisi ve Ahlak Kültürü öğretmenlerinin ya da Memur-Sen üyelerinin müdür olarak atanması ne kadar tesadüfse, bu da o kadar tesadüf bence…  Ya diğer yanlışlara ne demeli? İl Genel Meclisi denen kurum Zonguldak’ın değerlerine o kadar yabancı, yaptığı işi öylesine iğreti yapıyor ki, şehrimize kazandırdığı değerlerle yediden yetmişe tüm Zonguldaklıların adını bildiği Sayın İzmirlioğlu’nun soyadını, yazışmalarda “İzmirli” yapıyor. Parayı aktardıkları İmam Hatip Lisesi Ereğli’de diyorlar, Zonguldak’ta çıkıyor. Yeni lise diyorlar, onarım ya da ilave inşaat işi çıkıyor… İnanın “yuhhh” diye bağırası geliyor artık insanın…

 

AKP sahteciliği ödüllendirdi

Bay İsmail Terzi’nin başında olduğu Meclis bu kadar olur desem yeri. Anımsarsınız TTK Karadon Müessesesi’nde bendeniz gibi işçi olarak çalışıyordu Bay Terzi. Azmetti, AKP’den İl Genel Meclisi Üyesi seçildi. Emeğiyle geçinen bir insanın kentin karar alma süreçlerini etkileyebilecek bir yere seçilmiş olması iyi bir şeydi elbette. Ama Bay Terzi, sınıfını temsil etme yerine, kazandığı mevkii statü değiştirme, sınıf atlama aracı olarak kullanmayı tercih etti. Antalya’da beş yıldızlı otelde seminerdeyken Karadon’da yevmiye aldığı ortaya çıktı. Yaptığı sahtecilik yüzünden iş akdi feshedildi. Karar kendine tebliğ edilmeden emeklilik dilekçesi verdi de tazminatsız fesihten kurtuldu.

 

Attım mı mangalda kül bırakmayan temizlik abidesi pirüpak parti ise sicilinde böyle bir vukuatı olan insanı İl Genel Meclisi Başkanı yaptı. “Üzerinde böyle bir şaibe olanın üyeliğini bile tartışırım” demek yerine sahteciliği ödüllendirdi… Oysa Hüseyin Koca gibi akademik kariyeri ve devlet tecrübesi olan biri vardı ellerinde. Ama siyasetin dili de, ilişkileri de insanlarda aradığı nitelik de bambaşkaydı. Şimdi oturmuş,  böyle bir yapıdan düzgün işler bekliyoruz değil mi? Yaşananları, gel de Dante’nin yedi yüz yıllık ölümsüz eserine gönderme yapma adlandırma: “İlahi Komedya…”