Bir Aziz Nesin klasiği olan “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” çocuk günlerimin başyapıtlarından biridir. Okula kaydolmak için nüfus kâğıdı çıkarmaya giden Yaşar’ın trajikomik öyküsünü okurken attığım kahkahaların tadı, 40 yıl sonra bile ağzımda hâlâ… Kayıtlara göre babasından bir yaş büyük olan Yaşar, bir de, Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüştür… Yaşadığını kanıtlamak için bin türlü çaba harcayan Yaşar’ın başına, gelmedik kalmaz… Akranları tezkere aldığı halde, o, askere alınmaz örneğin uzun süre… Kaçak diye yakalanır, kayıtlarda şehit göründüğü için terhis edilemez bu sefer de…
Yazmaya gerek yok belki, Aziz Nesin, mizahın olanaklarıyla, toplumsal çelişkileri sergileyip korkusuzca eleştiren bir yazardır. İyi tanıdığı toplumu zengin bir gözlem gücü ve tertemiz bir Türkçe ile anlatarak “Anlatılan benin hikâyem” dedirtir okura… Nitekim kitabın girişinde, Yaşar’ın, "Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama şimdi biliyorum artık. Nasıl hepimizde biraz Don Kişot'luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz'lık varmış. Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?" demesi biraz da bundandır…
BİR YAŞAR YAŞAMAZ: İSMET AKYOL
Hepimiz biraz Yaşar Yaşamaz’ız belki… Ama olan bitene bakılırsa İsmet Akyol, ta kendisi olacak bu gidişle… AKP’nin tarumar ettiği eğitim alanında görev yapan Öğretmen İsmet’i hepimiz tanıyoruz artık… İyi bir eğitimci, toplumsal sorumluluğu en yukarılarda olan bir sendika aktivisti en başta… Dahası olan biten hiçbir şeye “Bana ne” demeyen bir duyarlı yürek… Laik, demokratik, eğitimin yaşamsal önemini bilen bir mücadele adamı… Ta “dokunanın yandığı” günlerden beri, eğitimi gericileştirip kadroları ele geçirmek için AKP ile her türlü suç birliği yapan cemaatle kavga ediyor…
Mesleğine bağlı bir eğitimci olarak, 4-6 yaş grubu çocukların Kuran kurslarına gönderilmesine, pedagojik gerekçelerini de ortaya koyarak karşı çıktı… Görev yaptığı Çaycuma’da bunların sayısının akıl almaz rakamlara ulaşmasını teşhir etti bulduğu her fırsatta… Barıştan, kardeşlikten yana oldu her zaman; gericliğe, faşizme, darbelere karşı onurlu duruş sergiledi… OHAL sürecini fırsat bilen devlet içindeki karanlık güçler, bedel ödetmek için bir OHAL kararnamesiyle görevinden ihraç etti İsmet’i… Gerekçeleri de, “Terör örgütü ile iltisaklı olmak” gibi, ona hiç uymayacak bir şeydi hem de…
KARAR VAR, SAHİBİ YOK
Önce okul müdürlüğüne sordu İsmet, onlar, “Biz bilmiyoruz” dedi… İlçe Milli Eğitim “yukarıdan geldi” dedi, Kaymakamlık ise kâğıtta görmüştü yalnızca… “Terörist diye aranıyor muyum” diye karakola gitti, “Hayır” yanıtını aldı… Adli tahkikat olup olmadığını öğrenmek için savcılığa gitti, temiz kağıdıyla döndü… Valilik, bakanlığa attı topu… Şer odakları da boş durmuyordu, “Terör örgütü bağlantılı” diye şikâyet edildi savcılığa… Savcılık terörle mücadeleye, emniyet MİT’e, MASAK’a sordu, yedi göbek sülalesinin banka kayıtlarını araştırdı, basın açıklamaları, sosyal medya hesaplarını didik didik etti…
“İma bile edilemeyeceği” sonucuna ulaşan Savcılık, bu kararını İsmet’e ve Kaymakamlığa tebliğ etti… Bir örneğinin OHAL komisyonuna gönderilmesini istedi İsmet, dosyası orada görüşülüyordu çünkü… İnanmayacaksınız ama “Kayıtlarda böyle bir belge yok” yanıtı aldı… Kopyası elinde olan kararın diğeri, devletin derinliklerinde kaybolmuştu ne hikmetse… Bir Yaşar Yaşamaz olarak AKP’nin ileri demokrasi diye yutturmaya kalktığı karanlıkla boğuşuyor İsmet… Her adımda yapılan kumpası ortaya çıkarıp, maskeleri düşürerek hem de… Aziz Nesin yaşasaydı, ne de güzel anlatırdı bu hikâyeyi…