Safder Kartoğlu ilk ne zaman tanıştım anımsamıyorum şimdi… Ama aynı kavganın insanı olarak, dünyaya aynı gönülle baktığım Can Kartoğlu’nu 2007’de tanıdım ilk kez… ZOKEV olarak düzenlediğimiz spor bienaline gelmiş, ablası Güven ile birlikte, babası Safder Kartoğlu’nu anlatan bir bildiri sunmuştu… İki kardeşin zarafeti kadar, sundukları bildiri de göz alıcıydı doğrusu… Her cümlesi ayrı bir şiirdi bir kere… Sunum etkinliğimize çok değer katmıştı… Babaları da olsa bir insanın böyle cümlelerle anlatılması bambaşka hazlara sürüklemişti bizi…

 

Kim mi Safder Kartoğlu? Nasıl anlatsam, derya deniz bir mücadele adamı en başta… Siyasetin doğrudan içinde hiç yer almasa da hep fikirleri olmuş bir düşün insanı… Dahası fikirlerini yaşamının parçası haline getirip “sahici” bir hayatı yaşayan bir “esaslı adam Defaklarca sürgüne gönderilip, çok başarılı olduğu halde, pek çok kez işten çıkarılmış… Üstü de olsa, hukuka aykırı iş yapmaya kalkanların karşısına dikilmiş her zaman... Bedeli ödenmiş, çilesi çekilmiş bir hayatı sürmüş onurla… Dünyanın tüm sokaklarında, bir onur anıtı gibi dimdik yürümesi de bu yüzden zaten…

 

ŞİİR ADAM, AŞK ADAM

Yürürken, koşarken her adımını bir başka dizeyle süsleyen bir “şiir adam” Safder Kartoğlu… Türkçeye vurgun… Gündelik hayatın içinde dahi ağzından çıkan her sözcük, noktası virgülü yerinde, ünlemi soru işareti konulmuş bir kitap cümlesi gibi adeta… Her konuşmasında ayrı bilgelik bulunuyor… Bir benzerini ancak romantik şairlerin yaratabileceği bir “aşk adam” aynı zamanda… 1953’te, Zonguldak’ta tanıştığı Cahide’sine olan aşkını sonsuza taşımayı beceren bir deli yüreğe, bir kadını, 65 yıldır aynı coşkuyla sevmek gibi biz fanilerin anlayamayacağı yüce bir gönle sahip ayrıca…

 

Bitmedi… Etrafına hep iyilikler yayıp, güzellikler yaratan bir “zamane dervişi” Safder Kartoğlu… 'Sevmek ve söylemek / Ardından iyilik gelir ister istemez” diyen Turgut Uyar bu dizeleri onu anlatmak için yan yana getirmiş bence… Doksanlı yaşlarına on sekiz yaşın coşkusunu, heyecanını taşımayı becermiş, bir adamın “kömür karası” sesiyle devam ediyor sonrasında… “Bir orman buduyoruz uyanın farkına varın / Bir kasırgaya karşı duruyoruz / Bitkice değil şüphesiz ama tam insanca / Korkmayın dalgalardan yılmayın / Çekin kürekleri''

 

SU KATILMAMIŞ BİR CENTİLMEN, GERÇEK BİR SPORCU

Ve nihayetinde su katılmamış bir centilmen, gerçek bir sporcu Safder Kartoğlu… Futbol oynadı yıllarca… Oyunculuktan yöneticiliğe, malzemecilikten antrenörlüğe sporun her kademesinde görev yaptı… Tıpkı Cahide’sine olan aşkı gibi, spor sevgisini de taşıdı ilerleyen yaşlarına… 5 anakarada, 16 ülkede her birini yaşamında yer tutmuş bir başka değere adayarak maraton koştu… Adı “Maratonun ihtiyar delikanlısı”na çıktı bu yüzden… Nereye gitse doğup büyüdüğü Devrek’i, onu Cahide’siyle buluşturan ve ömrünün uzun yılları geçen Zonguldak’ı da taşıdı içinde…

 

Cumartesi günü, Zonguldak sevdalısı bir büyük azınlık, tüm bunları konuştuk keyifle… “Safder” kitabının imza gününde, çok güldük, bolca da hüzünlendik… En çok da iyilik sözcüğü çıktı ağzımızdan… Kötülükler toplumuna, savaş tamtamlarına, düşmansız yaşayamayanlara, kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmeye çalışanlara, hoşgörü denen kavramı sözlüklerinden çoktan çıkarmış kara suratlara inat, “Yaşasın iyilik” dedik. Esas cümleyi de Can Kartoğlu kurdu: “Gelin ezber bozalım, ‘İyilikten maraz doğar’ sözünü tersine çevirip iyilikten iyilik doğuralım…”