GazetelerdeAKP Zonguldak milletvekillerinin devirdiği çamları okuyor musunuz?
Sizleri bilmem ama benim okudukça tansiyonum tavan yapıyor…
Emin olun aştı bunlar kendini…
Ne yapsalar icazet alıyor halktan nasılsa,o aşkınlıkla, Özcan Ulupınar, tutuyor Çatalağzı, Muslu halkını sürgüne gönderiyor…
Faruk Çoturoğlu, gevrek bir gülümseme ile siyaset kurumu olarak bazı kararları “pattanak” aldıkları için pek çok şeyin ters olduğunuanlatıyor…
Aynı zamanda emekli başsavcı olan Hüseyin Özbakır ise tüy dikiyor hepsinin üstüne…
Büyük hukuk adamı ama gecesini gündüzüne katarak takip ettiğinin söylediği kentin en önemli kamu yatırımı hakkında kaç tane dava açıldığını bile bilmiyor…
İki tane biliyormuş da, tam bunlar bitti diye sevinirken, iki tane daha olduğunu öğrenmiş…
Aynı toplantıda,“Araştırmadığım için bilmiyorum” dese de, diğerlerinin varlığını Faruk Bey’den öğrenmiş…
Irmak-Zonguldak demiryolunun yenileme çalışmaları bitmiş bu arada, ama talihsizliğe bakın ki, açamıyorlarmış...
Ulaştırma Bakanı zaman ayıramadığıaçılış töreni yapılamıyormuş çünkü…
Onun uygun zamanında da Avrupa Birliği’nden gelecek heyete uymamış…
Bu ayın içinde senkronize olabilirlerse açılış yapılacak, halkın yıllardır beklediği tren seferleri başlayacakmış…
Yollar AB kredisi ile yapıldığı için açılışta, mutlaka bir temsilcisi olmalıymış…
Eh ne diyelim, Zonguldak halkı, bir parça da, devletli efendilerin keyfini beklesin bakalım…
Dedim ya aştılar bunlar kendini…
Bu milletle kafa yapıp, dalga geçer gibi hareket etmekte yerden göğe kadar hakları var bence…
HALKA SÖVEN İŞADAMI, SÖVDÜKÇE, KARUN OLDU
Devri iktidarlarında, yolsuzluklar, hırsızlıklar ayyuka çıktı, muhalifler yeri göğü inletse de, “tık” çıkmadı kimseden…
Başka ülkede olsa, bir yerleriyle gülerdi insanlar, bir banka müdürünün evinde ayakkabı kutularının içinde milyonlarca dolar çıktı, “Cami içindi”deyip,“Nasıl yani?”sorusunu bile sormaya mahal bırakmadan ikna ettiler halkı…
Bakan çocuğunun yatak odasında para sayma makinesi çıktı,“O neişe yarıyor?”diyen bile olmadı…
Bir bakana hediye edilen saatle apartman alınabiliyordu, allem kallem cambazlıkla örtülüverdi üstü…
“Bu milletin anasını sinkaf edeceğiz” diyen işadamı, sövdükçe, Karun oldu…
Yetinilmedi hem de kalabalıkların içinde, “kavat” dedi birisi halka; alay eder gibi,“Kavas dedim” diyerek sıyrıldı sonraiçinden…
Gezi’de ölüm olup kustular muhaliflerin üstüne…
Diyarbakır meydanında “megri, megri” türküsünü söylerken “çözümcü” diye alkışlananlar, devran dönüp Cizre’yi, Sur’u ateşe verdiğinde, bu kez,“Büyük Türk milliyetçisi” olarak doldu gönüllere…
Halkımız, “Dün niye öyleydi, bugün niye böyle?”diye sormaya gerek bile gerek görmeden, cepheye asker yazıldı…
Fransa’da çıkan bir karikatür nedeniyle dini hissiyatları ayağa kalkıp orayı burayıtaşlayanahali, “makara- bakara” madrabazları karşısında dut yemiş bülbüle döndü…
Diyanet, kızıyla babası arasında akla zarar ilişkiye cevaz veren fetva yayımladı, tiksindirici fetvayı veren değil de, yazan suçlu bulundu…
Çok dara geldiklerindeyse,icat ettikleri her derde deva“Paralelci” kelimesiyle her şey temize çekildi…
FİLYOS’TA AT İZİ, İT İZİNE KARIŞTIRILDI
Şu günlerde çok tartıştığımız Filyos için başka bir durum var sanki ortada…
İşsiz, geleceksiz bırakılan Zonguldak halkı, on yıllardır, Filyos Projesi vaadiyle avutuldu…
Göz boyamak için adımlar atıldısözüm ona, tamamı yargıdan döndü, tümü çok açık şekilde hukuksuzdu çünkü…
Önü arkası hiç hesap edilmeden “pattanak” çıkarılan kararnamelerle, oy avcılığı yapıldı…
Yapılacak tek şey mahkemelerin verdiği kararlar doğrultusunda yeni Bakanlar Kurulu kararı çıkarmakken, köylü kurnazlığı yapılıp, hukukun arkasından dolaşılmaya çalışıldı…
Bu da para etmeyince her şey arapsaçına döndü…
İlhamını ülkedeki havuz medyasından alan bir kısım yerel basın, tozu dumana katan bir dezenformasyonla devreye girdi daha sonra…
At izi, it izine karıştı süreçte, hukuksuz işlem tesis edenler değil de, hukuku savunanlar suçlandı…
Kendi hazırladıkları yasalara uygun proje geliştirmeyi bilmeyenbeceriksizler yerine, hakkını arayanlar hedefe kondu…
Yetinilmedi yalan yanlış haberlerle kamuoyu uyutuldu, her yanlış çıkan haberin ardından özür dilemek yerine, pişkinlik yaparak başkaları suçlandı…
AKP elebaşlarınaysa, sınırsız bir özgüvenle, “Orası sürgün edile”, “Şurası açıla, burası kapana” diye buyruklar vermek kaldı yalnızca…
Ne yapsalar onları aklayacak bir basın, inanacak epey kalabalık bir kesim varken hiç de haksız değiller bence…