Aslında bambaşka bir yazı kaleme almıştım…
Tam sonunu bağlarken çalan telefon sevgili arkadaşım Osman Günay’ın gözaltına alındığı haberini verdi…
Çağından sorumlu bir şair, toplumsal sorumluluğu en yukarıda bir ressam olarak tüm yüreğiyle savaşa karşı çıkmakmış suçu…
Sosyal medya hesabında bu doğrultuda paylaşımlarda bulunmuş…
Ardından çalan telefon Kilimli Halkevi Başkanı Halit Bayraktar’ın da gözaltına alındığını bildiriyordu… Onun da suçu “Savaşa hayır” demekmiş…
Arkasından bir tane daha…
Çalan telefonlar şahsıma yönelik bir uygulama olup olmadığı yönündeydi…
İçten içe bir korku yayılıyordu her yere…
İnsanlara, alt tarafı bir Facebook paylaşımı için, katillere bile yapılmayan muamele yapıldı…
Karakola çağırıp ifade almak varken, güpegündüz evleri basıldı…
Sanki evlerinde cephanelikmiş gibi yatak yorgan didik didik aranarak, psikolojik baskı uygulandı…
Anlaşılan o ki, AKP’nin güvenlik politikalarını eleştirmek en büyük suç oldu ülkede…
Talepleri net:
Biat edin deniyor bize, teslim olun…                                                        
Evlerinizi basar, tüm mahremiyetinizi didik didik edip sizden bir mücrim yaratır, sonra da süründürürüz zindanlarda…
Korkun bizden, çekinin ve susun…
Bedeli ne olursa olsun, ben bu deli gömleğini giymeyeceğim… 
İnsanlık tarihinden öğrendiğim çok şey ve elimde emanet bir kalem var…
Hep barıştan, hep insandan, hep doğadan yana kullandığım bu kalem, “inadına barış” yazacak ak kağıda…
Barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına / Bu yüzden edep kuralı gözetmez Anadolu ermişi” diyen Cemal Süreya’dan el alarak, baskı ve zulümle oluşturulmaya çalışılan atmosfere itiraz edeceğim…
Afrin’den gelen her şehidin hesabını sorulması için sonuna kadar mücadele edeceğim…
Arkadaşlarımın yanındayım…
Onlarına sesine sesimi katıp, tüm gücümle haykırıyorum: Savaşa hayır!
Korkmayacağım…
Susmayacağım…
Yılmayacağım…
Bu histeriye teslim olmayacağım…
Bedeli ne olursa olsun…