Seçimler yaklaşıyor, bugün itibariyle 73. günün sabahında sandık başındayız… Koparılan onca vaveylanın ardından ak koyun, kara koyun çıkacak meydana…

Çıkacak ama son derece tuhaf bir propaganda dönemi yaşıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, bu yerel seçimler kentsel meselelerden çok daha farklı konuların tartışmalarıyla geçecek.

17 Aralık’tan sonra her şey bambaşka oldu zira… Yalnızca partiler, ya da medya değil tüm halk operasyon ve sonrasındaki absürtlüklere kilitlenince yerel sorunlar değil yalnızca, neredeyse seçim güme gitti…

Sandığa gitmemize yalnızca 73 gün kaldı ama hemen hemen tüm siyasi partiler pek çok yerde adaylarını bile açıklayabilmiş değil hâlâ… Onun için de ne olacağını kimse de kestiremiyor zaten…

İşin tuhaf yanı da şu ki, adaylığı belli olup da sahaya çıkanlar bile kekeme bir dille kampanya yürütmek zorunda kalıyor…

Hiç kimse, ülkedeki gelişmelerin hangi boyuta ulaşacağı, yaşananların ne gibi siyasi sonuçlar doğuracağı konusunda bir öngörüye sahip değil çünkü…

Buna bir de kimilerinin karşısındaki adayın da belirlenmemiş olması eklenince tam bir alacakaranlık kuşağı çıkıyor ortaya…

 

KİMSE SEÇİM BİLDİRGESİNİ AÇIKLAMADI

Ülke yerel seçim atmosferinden öylesine uzaklaştı ki, şayet yanlış sonuçlara ulaşmadıysam, HDP dışında hiçbir parti seçim bildirgesini bile açıklamadı daha…

Siyasi belirsizliğin yanında bir de ideolojik belirsizlik var yani…

Hoş at izinin, it izine karıştığı, uçan tekmelerin siyasetin dili haline geldiği toz duman günlerinde kimsenin bunlara bakacak hali yok ama sonuçta taraftar psikolojisiyle sandığa gidenler dışındaki herkes bir şeylere bakarak karar verecek…

Bunlardan biri de adayların vaatleri ve kişiliği kadar, ideolojik geri planını hazırlayan seçim bildirgeleri olacak…

Yerel yönetimler, her ne kadar teknik bir hizmeti yürüten, yurttaşlarına yasalarla belirlenmiş servisleri sunan yarı özerk yapılanmalar olsa da, başta imar uygulamaları ve yönetim biçimi olmak üzere pek çok şey, taşıdığı ideolojiye göre şekilleniyor…

Sağcı, neoliberal, muhafazakâr belediyeler hizmetlerin piyasalaştırılmasını temel alıyor örneğin. Yerel yönetimleri kar-zarar dengesine göre çalışan bir ticari işletme gibi görürken, başkanlarının da “basiretli tüccar” gibi davranmasını matah bir şey sayıyor…

Her ne kadar özellikle CHP’li yerel yönetimlerde bunun tam tersine sıkça rastlasak da,  sol sosyalist partilerse kar-zarardan daha çok toplumsal faydayı esas alan bir anlayışla yerel yönetimlere yaklaşıyor. Doğa insan dengesini gözeten imar yaklaşımları kentsel planlamanın temeli sayıyor…

KENTE DAİR FİKİR DE YOK

Şu ana kadar yapılan propaganda çalışmalarında adayım diye ortaya çıkan kimseden, örneğin, kentin yeniden imarı, yapı kalitesinin artırılması, konserve kutularını üst üste yığar gibi oluşan ve insanları “F tipi” bir hayata mahkum eden yapılaşmanın önüne geçilmesi, yeni yaşam alanları yaratılarak nüfus sıklığının başka yerlere doğru kaydırtılması gibi esaslı sorunlara dair tek sözcük duymadım…

Ya insanların içinde bulunduğu kimi sorunları palyatif yöntemlerle çözecek günübirlik popülist yaklaşımlar var ortalıkta, ya da Ali Bektaş’ın yaptığı gibi, “Kozlu’yu sattım, Zonguldak’ı da satarım” babalanması…

Adım gibi eminim ki seçimler yaklaşırken bilgisayar simülasyonlarından oluşan kentsel düzenleme afişleriyle billboardlar süslenerek halk kandırılmaya çalışılacak yine… Onlarda da derde derman hiçbir şey olmayacak…

İlişki biçimleri, kente bakışları, hatta ideolojik yönelimleri esasında birbirinden farklı olmayan, ancak ilişkiye geçtikleri kitle ile birlikte hareket ettiği çevre birbirinden farklı olan insanlar arasından tercih yapmamız istenecek...

Bu yapılırken de ölümü gösterip sıtmaya razı eder gibi iyiyle değil de bir önceki kötüyle karşılaştırma yapılarak oy beklenecek...

Başkalarını bilemem ama benim karnım bu palavralara tok artık… Nasıl bir Zonguldak istediği bir yana, kenti hangi yaklaşım ilkeleriyle imar edeceğini açıklamayan, her ne surette olursa olsun bir karış bile yeşil alanı imara açmayacağını vaat etmeyen, kamusal alanları ona buna peşkeş çekmekten başka hiçbir anlamı olan satışlara karşı olduğunu söylemeyen hiçbir adaya oy vermeyeceğim.