Yörelerin, yerel yöneticilerini seçmek için, siyasi faaliyetleri(miting, bildiri ve hediye dağıtma) izleyeceği, son iki gündeyiz.

Aslında yapılacak olan, yerel yönetim ve başkanların seçiminden başka bir şey değil.

Yani, bu seçim sonucu, Ülke de İktidar değişmeyecek. 2009 yerel seçimlerinden sonra olduğu gibi. Bu seçimden sonra, yapılacak ilk seçim de Genel seçim değil, Cumhurbaşkanlığı seçimi.

Ancak, siyasi partilerin bir kısmı, yapılan seçimin gayesini çarpıtıp, yaptığı ve yapacağı hizmetleri anlatmak yerine, seçimi bir kişi üzerinde referanduma, iktidar seçimi havasına soktular.

Referandum’a sokmaları yanlış. Çünkü, saldırılarla itibarsızlaştırmaya kalktıkları Başbakan karşısına bir isim koyamadılar. Yerel yönetim havasından çıkartmalarının nedeni, yöre ve ülke’ye yapacakları, ortaya koyacakları proje bulamayıştan kaynaklanıyor.

Bu, Ülke genelinde, yenilgiyi peşinen kabul etme, dolayısıyla sandıktan kaçmaya bahane aramanın ta kendisi olarak belirdi.

Bu arada ortaya çıkan (Partisiz siyaset) F tipi yapılanma, bahanecilerin cankurtaran simit’i oldu. Seçim konuşmalarının lokomotifi olan F tipi yapılanma, muhalefet partilerinin tamamına yakınını, katar gibi çekti sürükledi.

Bu: Peş peşe yedi seçim kazanan Başbakan Erdoğan için bulunmaz velinimet oldu.

 Zira ortaya, AKP ve Diğerleri gibi bir görüntü çıktı ki…

Konuşma ustalığı, medya ve % 51 potansiyel partili gücünü ardına alıp, hem mazlum’u oynadı, hem de yaptığı icraat ve yapacağı projeleri anlatıp, muhalefeti hamur gibi yoğurdu.

Seçim atmosferinden geriye kalan, sisli puslu değil, siyasi açıdan net bir görüntü.

Türkiye Genelinde, AKP yine birinci parti ve oy oranı bana göre, % 45 üzeri olacak.

İnanıyorum ki; Muhalefet bundan sonra tabanını ‘bu sefer tamam’ diye kandıramaz. Dürüstlük, proje ve hizmet’i öne çıkartır. Yoksa, koltuklarından sökülür atılır.

Demokrasi’nin olmazsa olmazlarından biri Seçim ve Sandık ise, diğeri konuşan vatandaştır. Vatandaş, bu seçim sürecinde konuştu. Kimi, terbiye kurallarını hiçe sayıp, kimi ahlaki ölçülere saygılı. Herkes meşrebine göre

Bu arada, sokak dilinden medet umup, ayaklanma hevesine kapılanlarda oldu.

İçerden ya da dışarıdan ‘kurma kollu’ yada ‘keyfe keder’ bireysel.

Herkes’in demokrasi anlayışı farklı.

Kimi kafasına, kimi küfesine, kimi ideolojisi, kimi tayfasına göre.

Kimi cüzdanına göre… Ağzı olan konuştu.

Şimdi, sıra vicdani muhasebe de.

Konu Devlet’se, Millet’se gerisi teferruat’ deme zamanı.

Ben partimin bana sormadan koyduğu adamı oylamam’ diyene lâfım yok.

Demokrasi önüne konanı oylamak değil elbet. Tasvip ettiğini seçeceksin.

Doğrusu: dürüst ve yöresine hizmet edecek olanı seçmek.

Falanca kazanmasın da…’ hile ve şikesinden kurtulup seçmek.

Seçim atmosferinde, ‘senin adayını beğenmiyorum. Ama saygı duyuyorum’ konuşmalarını pek duymadık.

Ancak, seçim sonrasında, farklı düşüncelerde olanlarla, aynı şehir ve mahallede, hatta aynı apartmanda oturmak zorunda olduğumuzu unutmayalım.

Sorunlar yumağı olan Zonguldak’ın ana konusu, birlik olamamak değil mi?

Dere’nin lağım kokmasını engellemek, kaldırımların dükkan uzantısı, merdivenlerin yağmurlu havada yürünmez olması, Sahil’de ki Şelâle havuzu’nun su kaçırması, Belediyenin 15 milyon alacağının toplanması, haftada bir su kesilmesini önlemek çok mu zor, yani?

Siyasi yozlaşma olmasa, çıkarcı çevreler, rahatlıkla imara aykırı yapılaşma yapabilir mi?

Her inşaat ruhsatından otopark parası alan belediyeler, mahallelerde vatandaşa otopark rezaleti yaşatırmı?

SONUÇ;

Dönelim baş’a.

Adayını belirlemede etkin olmayan vatandaş, meclis üyelerinin karşı parti adayına oy vermesini melül melül seyreder. Ya da ‘satın alınan adamlarla, şehri yönetme keyfi sürecek’ yandaşlarının utanmazlığını yaşar.

Yani, tecrübe, hayatta yenen kazıkların bileşkesidir.

Bu saatten sonra, şehirde kararsız kaldığına inanmıyorum.

Sandığa gitmek, yurttaşlık borcudur.

Attığınız oy’a saygı duyulmasını istemek, karşı partiye atılan oylara da saygı göstermekten geçer. Saygı göstermeyen, saygı göremez.

Aslında saygı, bir halet - ruhiye işidir.