AKP’nin Reisi açıkça söylediği için yeni bir şey yazacak değilim bu konuda… Ancak tarihe iz düşmek için de olsa, mutlaka yazmak gerekiyor… Sözde FETÖ ile mücadele için ilan edilen OHAL, demokratik hak ve özgürlükler kadar emeğin haklarının gaspı için de kullanılıyor… Alçakça girişilen darbe bahane edilerek her türlü hak arayışı yasaklanarak, vahşi kapitalizmin azgın sömürüsü için dikensiz gül bahçesi yaratılıyor… AKP’nin Reisi, neoliberal siyasette “Piri müganı” saydığı Özal’ın, ülkeyi “ucuz işçi cenneti” yapma düşünü OHAL zoruyla gerçek kılmak var gücüyle çaba harcıyor…
 
“İşveren bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalışmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında, toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır. İşçilerin sendikaya üye olmaları veya olmamaları iş saatleri dışında veya işverenin izniyle iş saatleri içinde, işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyetlerinde bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tutulamaz.”
 
AKP’NİN İDEOLOJİK HEGEMONYASININ PROFİL FOTOĞRAFI
Yukarıdaki paragraf 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın 25. maddesinin 2 ve 3. fıkrasının tam metni… Devamında buna aykırı hareket edenlerin nasıl cezalandırılacağına dair hükümler de var… Var ama ne yazar… Doğa düşmanı Eren Holding, santrallerinde çalışan 9 işçiyi, DİSK’e üye oldukları için, hepimizin gözü önünde, işten çıkardı mesela… “Yasaya rağmen bunu nasıl yapar” demeyin, bu ülkenin mümtaz bir müteşebbisi olarak, gücünü Reis’ten alıyor elbette… Diğerleri ne yazarsa yazsın, Reis’in kanunlarında emeğin yeri olmayınca bu tablo ortaya çıkıyor…
 
TOKİ eliyle ülkenin imarı için sözüm ona destan üzerine destan yazıldığı iddia ediliyor… Ucuzun da ucuzu malzeme ve son derece kötü işçilikle yapılan işler, AKP’nin ideolojik hegemonyasının profil fotoğrafı olarak pıtrak gibi çoğalıyor… Bir parça çalıştığım için biliyorum, “Yahu bu TOKİ işi” şeklinde, işin şallap şullap yapılmasını anlatan bir argo bile var sektörde… Çok açık söylüyorum, tüm bunlar, bir de azgın bir emek sömürüsüne dayanıyor… TOKİ müteahhitleri ile taşeronlarının birçoğu, yanında çalıştırdıkları işçilerin doğru düzgün maaşını bile vermiyor…
 
KURTULMAK YOK TEK BAŞINA
İzliyorsunuzdur mutlaka, TOKİ’nin Üzülmez’deki projesini üstlenen şirket, Kurban Bayramı öncesinde işçilerin maaşlarını ödemedi. Şantiyede eylem yapan işçiler, karakola götürülerek ifadesi alındı… İşçiler, ben yazımı yazarken kule vinçte devam ediyordu eylemlerine… Bunun gibi binlerce eylem oluyor ülkede… Her defasında da eylem yapanlar haksız çıkıyor… “Emekçinin hakkı alın teri kurumadan verilmeli” diyen bir anlayışın ürünü olduğunu iddia eden Reis ve devleti alın terinin değil de bezirgânların yanında saf tutuyor çünkü…
 
Reis de, gövdesini siper eden mafya bozuntuları da, işbirlikçi sendikalar da, hutbede yalan söyleyen cazgır da, bu vampir düzeni sürsün diye çabalıyor; tümü bundan besleniyor çünkü… İşten atılan Eren emekçileri, vinç tepesinde eylem yapan TOKİ işçileri, grevleri yasaklanan emekçiler, satışa gelen memurlar bu kahrolası düzenin mağduru olarak çile çekiyor… Nuriye ile Semih de onun için ölüme mahkum zaten… Eve daha fazla ekmek getirmenin, Nuriye ile Semih’in mücadelesinden geçtiğini, tek başına kurtuluşun olmayacağını bir anlatabilsek, ne Reis, ne de tufeyli avanesi kalacak ortada…