Önceki gece Tv ekranlarında halkoylaması sonuçlarını izledik. Bir ara HAYIR ve EVET oyları çok yaklaşmışken birbirine önce YSK’nın “mühürsüz oyların da sayıldığını” içeren açıklaması bulandırdı kafaları. Sonra Prof. Ümit Özdağ’ın, “Anadolu Ajansı ve YSK’nın açılan sandık sayılarının örtüşmediği” açıklaması geldi.
CHP’nin “mühürsüz oylarla ilgili olarak 600 kadar sandık sonucuna itiraz ettiği” açıklaması verildi. Kediler trafoya girmedi ama Devlet’in kurumları, yurttaşlara farklı sonuçlar verilmesine neden oluyordu görüldüğü gibi. Sonra “tarafsızlık yemini etmiş olan” Cumhurbaşkanı, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedi.
YSK Başkanı Güven ise, gece saat 23.00 itibarıyla 'EVET' oyları toplamının 24 milyon 763 bin 516, 'HAYIR' oyları toplamının da 23 milyon 511 bin 155 olduğunu, bu sonuca göre “Halk oylamasında Evet çıktığını” açıkladı. YSK Başkanı Güven, kesin sonuçların itiraz süreleri dikkate alındığında en geç 11-12 gün sonra açıklanacağını belirtti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, "YSK'nın maçın ortasında kuralları değiştirdiği" söylemine ilişkin de "Maç oynarken kural değiştirmedik." dedi. Seçmene mühürsüz verilen oy pusulalarının, geçersiz sayılmalarını gerektirecek nitelikte görülmediğini belirten Güven, "Bu nitelikte olan oy pusulalarının geçerli sayılmasına karar verilmiştir. Kurulumuz bu kararı oy verme işlemi sonuçları sisteme aktarılmadan ve oy birliğiyle almıştır." şeklinde konuştu.
***
HAYIR grubunda: CHP+ Vatan Partisi+ HDP grupları+çağdaş demokrasiden yana gruplar, dernekler.. bir-iki gazete, Tv, az sayıda gazete, gazeteci, yazar, yorumcu..
EVET grubunda: Cumhurbaşkanı + Başbakan ve AKP genel Başkanı, Bakanlar kurulu, milletvekilleri + MHP+ BBP+ Hüdapar+ türlü çeşitli tarikatler, dinsel gruplar+ Müftüler ve imamlar + Bölünmüş Kürt gruplar..
EVET tarafında bağlı ve bağımlı çok sayıda Tv, yazarlar, gazeteler, gazeteciler, yorumcular da ellerinden gelen üstün çabayı gösterdiler..
***
Elbette bu ortamda koşulları eşit ve adaletli olmayan, devletin bütün olanaklarının EVET cephesi tarafından kullanıldığı, büyük şehirlerin “EVET” afiş ve pankartlarıyla donatıldığı, HAYIR afişi açan, propagandasını yapanların polis ve sivil görevlilerce(!) acımasızca dövüldüğü, hırpalandığı, gözaltına alındığı bir propaganda süreci yaşadık.
Oylama sonuçlarında görüldü ki; İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere 6 büyük şehirden 5’inin nüfusça çoğunluğunun “Hayır”dediği bir “anayasa ve başkanlık sistemi”, 51.3 oy alabildi. Bu durum; ülkemizdeki 81 ilin 33’ünün seçmen çoğunluğunun “Hayır”dediği, bir “anayasa ve başkanlık sistemi dayatması” ile karşı karşıya kalacağı anlamına mı geliyor? Tunceli, Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak gibi şehirlerde de halkın çoğunluğu bu sisteme karşı olduğunu göstermiştir.
***
1957 genel seçimlerinden, yani 15 yaşımdan bu yana istemesek de izliyorum seçimleri. O zamanlar radyo var, gazeteler var. Başka haberleşme aracı yok. Bu seçim dönemine gelinceye kadar “Devletin böylesine taraf” olduğu bir seçim dönemi daha görmedim desem doğrudur. Devlet kimden yana taraf oldu? EVET diyen başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere bütün kurumları, imkanları, araçları ile taraf olduğunu gösterdi. Halkoylamasına katılan halkın yarısı, HAYIR diyenler görmezden gelindi. Hatta o kesim, itelendi, ötelendi, “terörist, fetöcü PKK yanlısı” olmakla suçlandı.
Bir propaganda süreci de olsa, devlet adamlarının kendi halkını böyle suçlama, öteleme hakkı olmamalıdır. Bırakalım “ileri demokrasiyi”, “normal demokrasi” ile yönetilen ülkelerde bile bunlar halka söylenemez. Söylendiği anda da kıyametler kopar. Bizde ne oldu? Oy kullananların yarısı bu hakaretleri, yaftalamayı, suçlamayı ne yazık ki alkışladı. Sonuç, birilerinin iktidarı sürsün diye, demokrasi araç olarak kullanıldı. Oysa demokrasi hiç bir zaman bir başka amaç için araç olarak düşünülemez. Çünkü demokrasi, bu konuları yeterince öğrenememiş geniş halk kitlelerine “halkçı nutuk atmak” için değil, çağdaş laik hukuk devleti ilkeleriyle kuralları titizlikle korunan, düzenli bir yaşama biçimidir.
***
Elbette bu olumsuz koşullarda kesin olmasa da alınan şaibe kokulu sonuçları sindirmek kolay olmıyacaktır. Ancak, ülkemizin sağduyulu söylemlere, davranışlara ihtiyacı vardır. Atı almakla, sürmekle Üsküdar’da sabah olmaz. Süleyman Demirel, “24 saatin bile uzun bir zaman” olduğunu söylemişti. Bakalım belki başka parti örgütlenmeleri de önümüzdeki süreçte ortaya çıkacaktır.
Ben, HAYIR diyenlerin yenildiğini asla düşünmüyorum. Bu kadar olumsuz koşullarda alınan sonuçlar elbette çok değerlidir. Geleceğe ışık olmuştur, aydınlatmıştır. Halka ulaşacak dili ve söylemi bulunca, onlara ulaşmak, uyarmak, ikna etmek kolaylaşmaktadır.
Çağdaş yaşamdan, demokratik hukuk devletinden, bilimsel eğitimden yana olanlar, insanların işlerinden edilerek sokağa atılmalarına karşı çıkanlar, devlet kadrolarının liyakat esasına göre yeniden düzenlenmesini isteyenlere 16 Nisan tarihi gelecek için bir milat demektir.
Sağduyuyla, akılla, biliçle kafa kafaya, el ele, gönül gönüle safları sıklaştırarak, ışığa, güneşe doğru hep birlikte yürümek gerekiyor. Bu güç de yürek de hepimizde var.