30 Mart’ta yapılacak seçim çalışmalarına, ister arazide katılıp, ister TV ekranlarına takılıp izleyin. Görüyoruz ki, seçimler bir belediye meselesi olmaktan çıkıp, iktidar hakkında bir referanduma dönüştürüldü.

Bu evvelemir de iktidarın ya da Başbakan’ın işine geliyor.

Çünkü muhalefetin hizmet ve proje bazında yaptığı ve de ürettiği bir şey yok. Muhalefet, siyasi açıdan eksiklerini bilmediğini de bir şekilde ortaya koyuyor bu taktiği ile.

Çünkü bundan önceki seçimlerde de bu taktiği güdüp, sükut-u hayale uğradı.

AKP bundan önceki yedi seçimi de (2 belediye, 3 genel seçim, 2 referandum) böyle kazandı.

Muhalefet, AKP’nin tarih sahnesine çıkıştaki hedeflerini (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele) gerçekleştirdiği için, halkın gösterdiği teveccühünü de göremedi.

Bugün de göremiyor. Bugün muhalefetin, ortalıkta boy göstermesinin nedeni, Cemaat’in iktidara obstrüksiyon (engelleme) yapmasıdır. Seçim pusulasında olmamasına rağmen Cemaat, seçime hem taktik (propaganda) hem de teknik (sandık) açıdan etki ettiği herkesin kabulüdür.

Bu seçimi, birkaç açıdan incelemek lazım.

Muhalefet bu seçimi yerelden çıkartıp, genel seçim havasına soksa da, bir taraftan ‘Demokrasi sadece sandık değil’ diyerek, kazanamayacağını beyan ediyor.

Hatta iktidar olmak gibi bir derdi ve hedefi olmadığını da.

Sokak ayaklanmalarına (kalkışma) destek vermesinin sebebi de, ekonomiyi felç ve darbe gibi eski alışkanlıkların depreşmesinden kaynaklanıyor.

İktidarı döneminde, ekonomik değeri yüksek yatırımlar, insan hak ve özgürlükleri açısından getirilen yaptırımlara ‘diyecek laf bulamayanlar, yolsuzluk konusunda da matematik değerleri yok sayıp, iktidar’dan vize alamayan ‘paralel yapı’nın dümen suyuna girdi.

Bugün göklere çıkartılan Ecevit değil mi, ‘Güneş Motel’de 11 karşı partiliye bakanlık verip, hükümet kuran? Peki, AKP değil mi 36 bakanlık koltuğunu 25’e düşüren?

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün o zaman yaptığı araştırmada yolsuzlukta 102 ülke arasında 65. sırada idik. Bu gün 177 ülke arasında 53. sıradayız.

Hırsızlığı - yolsuzluğu kim yapıyor ve savunuyorsa, ‘şerefi noksan’ değil, şerefsizdir. Dünyanın en eski mesleklerinden biri fahişelik ise diğeri hırsızlıktır. Bunun sıfırlandığı yer varsa, bana göre öteki dünyadır. Öteki dünya da bunların yatacak yerleri yoktur.

O’nun içindir ki: Hırsızlık-yolsuzluk yapanlara ben de Yağmur Atsız gibi ‘uzun ömür’ diliyorum. Geberip giderek, adaletin elinden kurtulamasınlar. Hiç olmazsa bu tarafta yatsınlar.

Hırsız kim olursa olsun cezasını çeksin.

Peki, Başbakan, Dışişleri ve Enerji Bakanı’nı dinleyen hain, casus değil mi? Sıradan vatandaşı dinleyen röntgenci (sapık) değil mi? Komşusunun penceresine merdiven dayayıp, yatak odasını röntgenleyenden ne farkı var?

İftira ve yalan, gelecek nesilleri de olumsuz etkiler.

İktidar, politika yoluyla halka hizmet olarak tarif bulur. Hizmet, ihtiyaçların projelendirilip, hayata geçirilmesidir. İftira ve kışkırtmanın, halka dönüşme şekli kaos ve kargaşadır. Neresinden kalkınma - mutluluk çıkar bunun!

Muhalefetin sandıktan umudunu kesmesinin bir nedeni de, belli bölgelerde seçime girememedir. Güneydoğu’da MHP ve CHP Karadeniz de BDP, Orta Anadolu bazı kesimlerinde CHP miting bile yapamıyor. Bu açıdan bakılınca, Türkiye’de (genel) seçime giren tek parti AKP. Bu manzara itibarıyla sandığa teknik açıdan bakılırsa, muhalefet partilerinin tek başına iktidar olmaları mümkün değil.

Görünen o ki, referanduma dönüştürülse de sonuçlar yine aşağı - yukarı aynı olacaktır.

AKP. % 45, CHP: % 29, MHP: % 18, BDP: % 8

Üç muhalefet partisi, AKP’yi kıl payı geçebiliyor.

Aslında, AKP’nin 2009 yerel seçimlerinde aldığı oyu (% 39) egale etmesi bile muhalefetin ‘referandum’ edebiyatı açısından başarıdır.

% 40 oy alsa bile Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylık düşünmesi normaldir.

Bu seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi için de bir ölçü olacaktır.% 40’ı geçecek bir AKP, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimi için beklentilerini de ‘küme’ düşürecektir.

Diyelim ki, AKP % 40 üzerinde oy aldı. (Bana göre % 45 alacak)

Elbet de hayat devam edecek. Kanal İstanbul, üçüncü hava alanı, deniz altı otobanı, nükleer santraller vs. yapılacak

Peki… Bu gün ortaya bir proje ile çıkamayan ve varsa yoksa ‘hırsız var’ diye bağıran bu lider sultası, AKP % 40 – 45 oy aldığında ‘Yandım Allah’ diye bağırıp, koltuklarını terk eder mi?

Yoksa sandıkta kendini gösteren milli iradeye ‘göbeğini kaşıyan adam’ ve ya ‘bidon kafalı’ diye mi saldırır?

Bekleyelim, görelim.