Zonguldak: Daha 1893’te mendirek yapımıyla, bölgenin limanı ‘Kömür’ün Başkenti’ unvanını aldı. Sancak’tan Mutasarrıflık ve Vilayete geçiş için 1924’ü beklese de, cumhuriyetin ilk sanayi ve endüstri illeri arasında yer buldu. Demiryolunun 1938’de şehir merkezine gelmesiyle de (1938) kalkınma hamlesi başladı. Hatta ortaçağ şatolarına taş çıkartan Deniz Kulübü yapımıyla sosyetenin ve eğlencenin de odağı oldu. Geriye doğru baktığımızda, maalesef bina ve şekil değişikliği dışında, aynı coğrafi alana sıkışmış bir Zonguldak görüyoruz. Bünyesinden Bartın ve Karabük gibi iller çıkarttı.

Ödediği vergi kadar, yatırım alamadığı için, birçok il de ‘Zonguldak mahalleleri’ oluştu. Zongalık’tan Zonguldak’a dönüşen ismine yenileri eklendi.

İki katlı şehir, merdivenli diyar, ölümün ağzı, 629 adımlık şehir gibi. Zonguldak’ın 629 adımlık şehir olmasının esbabımucibesi,  iktidar ile muhalefetin bir araya gelmemesi, bürokratın keyfi tavırları, ticaret erbabının olaylara akçeli bakışıdır.

Fitne - fücur alışkanlığının tek caddeye sıkışması.

Yıllardır aynı sorunlar tartışılır. Fevkani Köprüsünün kaldırılması, lavuar alanının düzenlenmesi, hastane yerinin belirlenmesi, eski çöp deponi alanının değerlendirilmesi, kaçak kömür, hava kirliliği, imar rezaletleri, tasman vs…

Hepsinin içinde rant var. Siyasi, ticari, sosyal, ekonomik…

Hepsinin ortasında iktidar, muhalefet, bürokrat ve tabelâ derneklerini bulabilirsiniz.

Birinin ak dediğine, diğeri kulp takar. Netice de eşeğin kuyruğunu açıkta keserseniz, biri uzun, biri kısa oldu der ya?. Sonuçta, eşek kuyruksuz kalır.

Yeni bir seçim arifesindeyiz. Halk’a hizmetin ilk basamağı olan belediyelerin yöneticileri seçilecek. Adaylar, kendini tartışmaya açıp, oy isteyecek.

Politikacının bayram günü olan seçimlerden galip çıkmasının yolu, halkın ilgisine mazhar olmak, yapacaklarını anlatıp, seçmeni ikna etmekten geçer.

Dolayısıyla, listelere şaibesiz, dürüst ve çalışkan insanları koymanın yanında, şehrin acil ve ileriye dönük sorunlarına vakıf, bunları çözme gücüne, kabiliyetine sahip olduğunu göstermek zorundalar.

Lavuar atıklarını karayolu kenarından Balkaya mevkiinde deniz kenarına taşıyan bantı hatırlayanınız vardır. Lavuar sökülünce, bant kaldırıldı (2004). O zamanlar ‘Zonguldak -Kozlu arasında raylı sistem kurulmalı’ projesi gündeme girdi. Hemen her seçim ‘temcit pilavı’ gibi ortaya atıldı. İsmail Eşref’de seçim katalogunda (28 Mart 2004) kullandı. Bir kaç ay önce de el ilânı ile aynı teklif sunuldu(!).

Görülen odur ki, siyasi tipler, halkın kafasını çelmek için, olur olmaz kolaycılığa (haylazlık) kaçıp, müellifi olmadığı işleri hizmet plân-projesi adı altında açıklıyorlar.

Neler okumadık, neler duymadık?

Öyle projeler ki(!) ‘at martini dağlar inlesin’ türünden.

Meselâ: ‘Gazipaşa Caddesi Alt Geçit Projesi

Gazipaşa trafiğe kapanacak, araçlar, gezi yolu altından, geçitten akacak!

Olmaz mı, olur da?

Be kardeşim, siz daha vatandaştan parasını topladığınız halde, mahallelere bir tane açık ya da kapalı otopark yapamadınız.

Kaldırımları, kira verdiği dükkânın uzantısı zanneden esnafa ses çıkartamadınız.

Bastığında yüzüne kadar su fışkırtan kaldırım taşlarını onaramadınız.

Yağışlı havalarda bırakın çocukları, yetişkinlerin çıkıp inemediği merdivenleri tamir edemediniz.

 ‘Tarihi eser’  statüsünde olan ve demirleri çürüyüp, sıvaları dökülen Ankara Köprüsü’nü, projesiz, yasalara aykırı sıvatmaya, yağan yağmurla akıp giden, asfaltla resim çektirmeye  benzer mi bu işler?

Lavuar alanı, Mitatpaşa Tüneli girişi, eski Tekel binası kavşağı, stadyuma yeni yer, eski çöp deponi alanı, şehir trafiği, yeni hastane yeri, kaçak yapılaşmaya çözüm, imarlı tapu dağıtımı, yeni terminal alanı, tasmanlı bölgelerde çok katlı binaların engellenmesi, pahalı su kullanımı vs.

Bunlar evvel emirde yapılacak işler.

Yapılamadığında moral bozan hizmet beklentileri.

Bir de, yapıldığında moral bozan, ahlâki çöküntü yaratan işler var ki?

Meselâ, örneğin, misâl, faraza!

Belediye meclis üyelerinin yaptığı başkanlık seçiminde, karşı tarafın adayına oy vermek. (Fikrini, zikrini, takım ve taraftarını terk etmek, satmak…)

Satın alacağı seçilmişlerle, şehri idare etmeyi hedeflemek. (Demokrasiyi şikelemek. Şahsiyet erozyonunu pompalamak, kucakladığı seçilmişleri ‘sinek ikili’ pozisyonuna sokmak)

İşte, lâfın bittiği yer burası.

Ortaya yönetmek için çıkan şahıs, ekip ve partiler, her şeyden önce şiş göbekli, kalın kafalı, yerdeki çıtaya göre ortaya çıkan, onun- bunun uzantısı, her şeye ‘eğil- bükül - kıvrıl geç’ mantığıyla bakan, şimdiden önüne gelene yemek ısmarlayan, makamları rant olarak görenleri (şerefi noksanları) aday yapmamalı.

Unutulmamalı ki, politikada güzel lâf etmek ve giyinmekten çok, ahlâklı bir yapı önemlidir. Adalet, demokrasi, din, milliyetçilik, hak, cumhuriyet gibi beylik lâflar edip, öne çıkarttıklarınız arasında ‘şerefi noksanların’  bulunması,  gelecek seçim için işinize ‘biraz (!)’ yarayabilir.

Ancak: Unutmayın gelecek nesiller, geleceğin teminatı olan gençler, topluma verdiğiniz zararlar için sizlere ‘gazel’ okuyacaktır.