24 Haziran seçimleri sonuçlandı… Dolaylı da olsa hedefine ulaşan AKP, Erdoğan’ı başkan yaparken, kendisi yetmese bile yancısıyla birlikte mecliste çoğunluğu sağladı… “Hayırlı olsun” demek isterdim… Ama memleket için hayırlı bir yanı yok ne yazık ki… Başından beri AKP, MHP ittifakını “cehennem ittifakı” olarak değerlendirdim… Oluşum insanlığın binlerce yılda biriktirdiği demokratik değerlerle kavga ediyordu çünkü… Toplumun en geri duygularına seslenen bir retorikle, bir arada yaşam irademize saldırıp, kutuplaşmayı artıran bir strateji izliyordu ayrıca…
Ülkeye OHAL’le giydirilen deli gömleğini daha da pekiştirmeyi amaçlayan ittifakın, on binlerce insanın gece yarısı kararnameleriyle gasp edilen haklarını iade etmek gibi bir hedefi de yoktu kesinlikle… Hele ki, saraya göbeğinden bağlı yargıyı evrensel normlara ulaştırarak tarafsızlığını sağlamak, liyakati esas alan bir yönelimle devleti yeniden yapılandırmak, yerel yönetimlerde reform yaparak yerinden yönetimi güçlendirmek, eğitime çağdaş demokratik bir içerik kazandırmak, Kürt sorununa adil, demokratik ve barışçı bir çözüm bulmak gibi bir yönelimi hiç bulunmuyordu…
EGEMEN BLOKTAKİ BU ÇATLAK BÜYÜYECEK
Tüm bunlara karşı, OHAL’i, 48 saat içinde kaldırıp, ihraç edilenlerden haklarında dava açılmamış olanların derhal görevine başlatılacağını, yargının evrensel normlara göre yeniden düzenleneceğini, devleti liyakati esas alarak yapılandıracağını söylüyordu birileri… Doğal olarak onlardan yanay oldum ve oyumu kardeşlik, barış ve eksiksiz demokrasi için kullandım… Fotoğrafın bütününde bu hat yitirmiş gibi görünse de, aslında, pek çok kazanım sağladı bu seçimde… En başta, farklı siyasal çevreleri bir araya getirip birlikte iş yapmasını sağlayarak, zebanilerin kutuplaşma hevesini kursağında bıraktı…
Dahası HDP’nin meclise girmesiyle AKP’nin, parlamentoda çoğunluğu kaybetmesini sağlandı… Egemen bloktaki bu çatlağın daha da büyüyeceğini söylemek için kâhin olmak gerekmiyor… Kötü olan şu ki, MHP desteğini diri tutmak isteyen AKP, ırkçı şoven politikalara daha fazla prim verecek bundan sonra… Dış dünya ile yaşanan sorunları daha da derinleştirerek ülke içinde pozisyon elde etmeye çalışacak… Bunun da çok büyük bir faturası olacak ne yazık ki… Ekonomi yavaşlayacak, başta emekçiler olmak üzere toplumun geniş kesimleri daha da yoksullaşacak…
KAZANIMLARIMIZI GELİŞTİRMELİYİZ
Sözün özü zor zamanlar bekliyor ülkeyi… Ama vizyonunu bunca daraltan bir siyasal yapı uzun süre kalamaz iktidarda… Sonuçların sürpriz olmadığını bilerek içine düştüğümüz ruh halinden arınmalıyız… Bunu tahmin etmiş, seçimden önceki son yazımda, “Etrafı saran sessizliğin iddia edildiği gibi dip dalgasını mı, yoksa iktidara olan desteğin aynı coşkuyla olmasa da sürdüğünü mü anlatıyordu, kestiremedim… Kestirdiğim şu ki, kampanya sürecinde, AKP’den blok halinde bir kopuşun olduğuna dair ciddi emareler çıkmadı ortaya… Ya da ben göremedim” diyerek, dikkat de çekmiştim hatta…
Duyuramadım yeterince… Şimdi bize düşen kazanımlarımızı geliştirmektir… Yeni arkadaşlarımızla dostluğu pekiştirip yeni sesler katmalıyız sesimize… Hangi yapının içinde olursak olalım tahkimatı güçlendirip, saflarımızı sıklaştırmalıyız… Unutmayalım, AKP, toplumun en yoksul ve eğitim düzeyi en düşük çevrelerinin oyuyla kazandı seçimi… Bu sürdürülebilir bir durum değildir… Kapımızın eşiğinde bekleyen ekonomik kriz bambaşka durumlar koyacaktır önümüze… Yılgınlığa gerek yok… Bir yandan krize karşı dayanışma ağlarını örmeli, diğer yandan mücadeleyi örgütlemeliyiz… Haydi, görev başına…