Yerel seçim sürecinde, adayların ortaya çıkmasıyla yaşanan gelişmeleri izliyor musunuz? Ayak oyunun, çelme takmanın, arkadan vurmanın bini bir para şu sıralarda… Kimi olaylar Temel fıkrası gibi gülmekten kırıyor insanı… Kimlileriniyse vazgeçtim izlemekten, dinlemek bile midesini bulandırıyor… Kimilerinin aday olarak toplumun huzuruna çıkmasını cahil cesaretinden başka bir sözcük açıklamıyor. Entelektüel gelişkinlik yerlerde sürükleniyor çünkü. Zırcahil deseniz az gelecek insanlar kenti yönetmeye talip oluyor… Sonuçta da böyle bir kent çıkıyor ortaya… Yanlış anlaşılmasın, cehaletleri diplomasız oluşlarından değil, kendini de kentini de bilmemesinden geliyor. Dünyada olan bitenden bihaber oluşlarıysa bambaşka bir mesele tabii…

 

Öyleyse neden arenada bu insanlar? Ülkede siyaset böyle yapılıyor da ondan… Ortalama insanın en geri duygularına seslenen bir hamaset, siyasetin en esaslı malzemesi bizim ülkede, basit sloganlar etrafında üretilen popülizm en geçerli akçe… AKP sözcülerinin, Gezi’de olan bitenle hesaplaşmak yerine, “Camiye kızlı erkekli girip, her türlü haltı karıştırdılar” şeklinde ürettiği demagojilerse, dört kağıt arasına çekilen joker gibi adeta… “Cami, din, iman, Kuran” diyerek bu milleti her türlü yalana inandırmak son derece kolay çünkü. Geçmişte devlet içinde zaman zaman sivrilen laikçi çevrelerin, akla zarar uygulamalarına gönderme yaparak büyütülen mağduriyet ağacından ne kadar meyve toplanabileceğiyse kişinin maharetine bağlı artık…

 

HİZMET SEVDASI İÇİN 300 BİN LİRA HARCANIR MI?

Tabii ki maddi gücü unutmamak gerekiyor, en büyük maharet parada çünkü… Siyasette kalitenin bunca aşağılara düşmesinin bir nedeni de bu bence. Tüm partiler fikri, vizyonu olandan daha çok parası olan adayı tercih ediyor…  Onlar da bol keseden harcıyor. Sıradan bir belediye başkanlığı seçimi için 250, 300 bin liralık harcamadan söz ediliyor, biraz daha büyükleri için ortaya çıkacak rakamı siz düşünün. Bir insan, orta ölçekli bir işletme kuracak kadar bir bütçeyi neden harcar acaba? Hizmet sevdasıyla açıklanabilecek bir şey mi sizce bu? Siyaseti çirkinin de çirkini bir çıkar kavgasına dönüştüren bu döngünün mutlaka aşılması gerekiyor.

 

Tüm ülkede öyledir ya, yerel siyaset, toplumsal ihtiyaçlara göre değil de, kentteki güç dengelerine göre yapılıyor bizim kentte. Okumuşsunuzdur mutlaka, bulduğu her fırsatta kentte istihdam yaratmakla övünen TSO başkanı Salih Demir’in, “Mevzuat izin verse Çin’den işçi getirim” şeklinde bir açıklaması yer aldı ulusal basında. Genel Maden İşçileri Sendikası dışında kimseden en küçük bir tepki gelmedi. Açıklama önemliydi oysa. Bay Demir yalnızca işveren değil, önemli bir kuruluşunun da temsilcisiydi çünkü. Açıklamayı da o sıfatla yapıyordu…

 

BU ALÇAKLIĞA PRİM VERMEYİN

Okumuşsunuzdur gazetelerden, olağan koşullarda en sert tepkilerden birini vermesi gereken ulusalcı MHP’nin Kilimli Belediye Başkan Adayı ziyaretine gitmiş geçenlerde. Basına yansıyanlardan öğrendiğim kadarıyla, sayın aday, sözlerini anımsatıp yanlış bulduğunu söylemek bir yana, kente yaptığı yatırımları öve öve bitirmekle kalmamış, Demirleri kutsamış bir de… Neden böyle yapıyor sizce? Güce tapıyor da ondan. Yalnızca MHP mi güce oynayan? Kesinlikle hayır! CHP de öyle, AKP de… Açıklamayı TSO başkanı değil de. AKP İl Başkanı yasaydı, CHP bu denli sessiz kalır mıydı?  Ya yerel basının kerameti kendinden menkul kalemşorlarına ne demeli? Bu bapta onlar neden kalemlerini toprağa gömdüler acaba? Sormak hakkım: İş bu kadar şirazesinden çıkınca, hangi ilkeler üzerinden, neyi tartışacağız bu kentte?

 

Üstelik alçaklık da diz boyu bir yandan. Geçenlerde bir adayın ismine açılan internet sitesi, uygunsuz içerikte yayın yapmaya başladı. Bir gazete de, bunu internet sitesinde haber yaptı. Birkaç saat içinde haber de, site de yayından kaldırıldı nedense? Kim yaptı bu yayını? Bilmiyoruz… Haberin gazete sütunlarına taşınmasından kim nemalandı? O da meçhul bize… Çok merak ediyorum, kimler böylesi ahlaksızlıklardan siyasi ya da maddi çıkar kazandı? Açıkça yazıyorum, yapan da, medet uman da alçaktır. Bir sözüm de bu ilişkileri bilip de bilmezden gelen, o çevrelerle şu ya da bu düzeyde ilişkilerini sürdüren ekâbir tayfasına var benim. Bu alçakların yüzlerine gülüp, suç ortaklığı yapmayın lütfen… Daha fazla kan vermeyin bu madrabazlara…