Tam da Kıbrıs Savaşı’na denk gelen çocukluğumun karartma gecelerini andıran zor günlerin içinden geçiyoruz… Devlet tarafından böyle bir çağrı yapılmış mıydı, yoksa bir şayiadan ibaret miydi hiç anımsamıyorum… Aklımda kalan bize oyun gibi geldiğiydi… Geceleri etrafına renkli kâğıt sarmak için birbirimizle yarıştığımız lambaları söndürmekle yetiniyor, karanlıkta kendimizi son derece güvende hissediyorduk… Şimdiyse durum çok farklı… 24 saat tehdit altında olduğumuzu düşündüğümüz gibi, o yıllarda yalnızca havadan gelebileceğini düşündüğümüz tehlike her yerde şimdi…
 
Karartma günlerinde birlikte olmak, yan yana durmak, el ele vermek en önemli değerken “Sosyal mesafe” diye bir kavram var bugünlerde hayatımızda… En sevdiğimiz insanlardan bile ürküyor, kendimizden uzak tutmaya çalışıyoruz… Bin türlü dezenfektanla steril hale getirerek sığındığımız evlerimize dışarıdan gelen her nesnenin tehdit oluşturduğunu düşünüyor, kendimizi hayat dahil her şeyden izole ediyoruz… Önceleri tecrit edilmek, toplumdan soyutlanmak bir insana yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüyken, izolasyon, hepimizin sarıldığı can simidi şimdi…
 
YANLIŞ BİLGİ VİRÜSTEN DAHA HIZLI YAYILARAK HAKİKATİ ÖLDÜRÜYOR
Ülkemizin binlerce yıldır malul olduğu ketum devlet geleneği Koronavirüs günlerinde de sürüyor, süreç yine şeffaf işlemiyor ne yazık ki… Günde bir kez yapılan resmi açıklamayla toplumun bilgi ihtiyacı giderilemediği için fısıltı gazetesi baskı üstüne baskı yapıyor…  Açıklanan rakamlar detaydan yoksun olunca da, boşlukları doldurmak yurttaşlara kalıyor… Herkes kendi nesebince rakamlar, isimler, adresler koyuyor boşluklara… Yanlış yanlışı besliyor, yanlışlardan oluşan çok daha büyük bir boşluk çıkıyor ortaya… Yanlış bilgi virüsten daha hızlı yayılarak hakikati öldürüyor…
 
Sağlık sistemi de çöküyor bu arada… Türk Tabipler Birliği devlet ve üniversite hastanelerinin değil salgınla mücadele etmek, olağan sağlık hizmetlerini bile yürütmekte zorlandığını söylüyor mesela“Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde birer ticari işletmeye dönüştürülen hastanelerin düştüğü borç batağı nedeniyle eldiven, cerrahi maske alabilmek için dahi parası olmadığını dile getiriyor… Ülkenin en köklü hastanelerinin sosyal medya hesapları üzerinden bildirdiği hesaplara nakdi bağış çağrıları yapması, TTB’nin bu konuda da doğruları söylediğini gösteriyor…
 
BU KADAR HAZIRLIKSIZ OLMAMIZ NORMAL Mİ?
Şu işe bakın… Sözde salgınla mücadele ediyoruz ama TTB’ye göre, sağlık çalışanlarına koruyucu eşya bile veremiyoruz daha… Ortalıkta dezenfektan sıkıntısının hat safhada olduğu yönünde bilgiler dolaşıyor… Gazeteler, limon kolonyası bulmanın bile müşkül iş olduğunu yazıyor… Korona tanı kiti konusunda büyük açık olduğu herkesçe biliniyor… Virüs belası Çin’de aralık ayı içinde çıktı ortaya... Oradan dalga dalga tüm dünyaya yayıldı… Ocak başında tanısı kondu… Şanslıyız, salgının en son uğradığı ülkelerden biriyiz… Ama yine TTB’ye göre hazırlıklı değiliz hâlâ…
 
Peki, “Pandeminin Çin’de başladığı Aralık ayından ülkemizde saptandığı tarihe kadar geçen 2 aydan uzun sürede, TTB, hazırlık konusunda yetkilileri defalarca uyardı. Ne var ki bu süre yetkililer tarafından iyi değerlendirilemedi, hekimler ve sağlık çalışanları yeterli koruyucu kişisel ekipman sağlanmadan öldürücü salgınla mücadeleye başlatıldı. Nitekim Birliğimizin sağlık çalışanlarına yönelik anketinde, 23 Mart itibarıyla, 1820 sağlık çalışanının %38’i eldiven, %52’si önlük/forma, %60’ı maske, %71’i tek kullanımlık önlük/tulum, %74’ü siperlik gözlük ya da koruyucu gözlük, %78’i N95 maske bulmakta sorun yaşadıklarını belirtti” sözlerineben “pes” dedim de sizne dersiniz bilmem…