Geçtiğimiz ayın sonunda başlayan Gezi Parkı eylemleri, Başbakan’ın meydan meydan dolaşıp “Onlar milyonlarca tveet atsın, bizim bir besmelemiz yeter” yollu ayrımcı, toplumu kamplara bölücü sözlerine, polisin artan şiddetine karşın büyük bir kararlılıkla sürüyor. Cumartesi akşamı olaylarda yaşamını yitiren arkadaşlarını anmak için Taksim’e gelen kalabalığa polisin son derece kaba bir şekilde müdahale etmesi, vicdanını başkalarının emrine teslim etmiş zavallılar dışında herkesi derinden yaraladı. Alana gelen kalabalığın elinde yalnızca karanfil vardı çünkü. Bu da ilginç görüntülerin ortaya çıkmasına neden oldu. Polisin inanılmaz bir hınçla saldırdığı sırada, "Elimizdeki taş değil, karanfil, alın size suç delili" diyen eylemciler, karanfilleri TOMA'nın üzerine fırlatarak gerçek Vandalın kim olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koydu…

 

Uyarıyorum, iktidar sarhoşluğu içinde cezbeye kapılan Başbakan ve ona kayıtsız şartsız destek veren yandaşları ateşle oynuyor. Hırsları uğruna ülkenin geleceğiyle oynuyor. Halka itidal tavsiye etme, sorunları diyalogla çözme yerine akıl almaz yalanların arkasına gizlenen bir şiddet ile tam bir polis devleti kurmak istiyor. En kötüsü de freni boşanan kamyon gibi fütursuzca konuşarak toplumu ayrıştırıyor, kamplara bölüyor. Son derece geçirgen olan ve birkaç seçimde bir bambaşka dengeler oluşturan toplumsal katmanlar arasına duvar örerek nefretin egemen olduğu bir siyasal dizilim kurmaya çalışıyor. Yandaş basın ürettiği akla hayale sığmayan senaryolar ve yaptığı yoğun dezenformasyonla gerilimi daha da tırmandırıyor. Sağduyusunu yitiren muktedirler, ülkeyi yeni acıların içine doğru çekiyor…

 

KENDİ SORUNLARINDA NEREDE

Sık sık destek eylemleri yapılsa da, tartışmaların ucu kentimize yansımadı henüz. Hükümet işbirlikçisi Memur-Sen dışında hiçbir kurumdan eylemlere karşı bir açıklama yapılmadığı gibi, Ereğli’deki on beş-yirmi kişilik lümpen bir grubun dışında, AKP’ye, herhangi bir destek eylemi de gelmedi. Yürüyüşçülerin sayısı az görünse de yanıp sönen ışıklar, vurulan tencere tavalar, çalınan kornalar Zonguldak’ın zımni de olsa Taksim’e destek verdiği anlattı. Doğrusu ya bencileyin her dem muhalif duran biri için kenti adına sevindirici bir şey bu. Da, aklıma çengellenip kalan bir soru var şu sıralarda: Taksim’e zımni de olsa haklı bir destek veren Zonguldak, acaba sıra kendisine gelince nasıl bir tutum alıyor? Kendi kentsel sorunlarına, doğasına, yeşiline ağacına ne kadar sahip çıkıyor?

 

Öyle ya, doğası en çok katledilen, yeşil alanları en fazla tahribata uğratılan, hava-su kalitesi hızla bozulan, durduk yerde en çok ağaç kesilen kentlerin başında geliyor Zonguldak. Hep birlikte üzüntüyle izliyoruz, il merkezi dâhil ayrımsız tüm ilçelerde yaşanan imar uygulamaları iyice rezalete dönüştü artık. Kentsel yaşam alanları yerel yönetimler marifetiyle akla zarar bir şekilde betonlaştırıldı. Yol yapma gerekçesi ile sahiller dolduruldu, kumsallar tarumar edildi canice. İthal kömüre dayalı termik santraller bir bir yaşama geçirilmekle kalmadı, yeni santral projeleri peş peşe gündeme getirilerek, kent santral bombardımana tutuldu sanki. Tüm bunlar yaşanırken, bir avuç çevreci dışında kimsenin gıkı bile çıkmadı… Ses veren bir avuç insansa müstehzi bakışlarla aşağılandı, toplum tarafında adeta ‘ti’ye alındı.

 

SAMİMİYETSİZLİK

Kimse kusura bakmasın ama bir büyük samimiyetsizlik var ortada. Yerel iktidarı elinde tutan kimi çevrelerin, kendi hükümranlık alanı içinde, rant uğruna, yeşil alanları acımasızca yok ederken Taksim gösterilerine destek vermesi en hafif deyimle burukluk yaratıyor içimde. Samimiyetsizlik bundan mı ibaret? Hayır! “Yaşanabilir Bir Zonguldak Platformu” adıyla pek çok sivil toplum örgütünün oluşturduğu bir yapı var örneğin kentimizde. Başta termik santraller olmak üzere kentteki hava, su, toprak kalitesini bozan sorunlara dikkat çekmek için çalışmalar yapıyor. Kuruluşlar bildirgenin altına imzasını atıyor, sonrasındaysa hiç görünmüyor ortalıkta. Görünmediği gibi, çevre düşmanı uygulamalara başta istihdam kaygısı olmak üzere “amalı”, “fakatlı” cümlelerle destek veriyor. Zonguldak ve Kilimli Belediyesi gibi platform içinde yer alan kimi belediyelerse, imzalarına tümüyle ters bir şekilde imar kirliliği yaratan uygulamaların altına imza atıyor.

 

Fırsat bulup yazamadım, samimiyetsizliğin yanında akıl almaz bir şuursuzluk da var kentimizde. Bizim gazete de içinde, kendisine ilişilmediği sürece kimseye zararı olmayan sokak köpeklerine karşı inanılmaz bir linç kampanyası yürütülüyor. Kimileri zavallı hayvanlara “Gazipaşa Çetesi” adını takarak, itlaf edilmesi için dehşetengiz yazılar kaleme alıyor. Daha da ileri gidip ülkenin bilmem neresinde köpeğin ısırdığı bir vatandaşın fotoğrafını manşete çekip, Zonguldak’ta köpek düşmanlığı yapıyor. Karnını doyurmaktan başka hiçbir talebi olmayan sevimli dostlarımıza bizim gazete de dahil yapılan bu tip haberleri kınıyorum. Köpek düşmanlığı yapan kalem efendilerine, insan olmanın yalnızca yeme, içme, sevişmeden ibaret olmadığını, dünyadaki tüm varlıkların, kurdun, kuşun karıncanın da bizlere emanet olduğunu anımsatmak istiyorum. Ekliyorum ardından, düşmanca davranmak yerine bir kez olsun o hayvanların başlarını okşamayı deneyin. Yüzünüze nasıl sevgiyle baktıklarını görünce eminim ki, insan olduğunuzdan utanacaksınız…