Çatalağzı’na kurulması düşünülen yedinci termik santralin ÇED Halkın Katılımı Toplantısı renkli görüntülere sahne oldu…
Halkın tepkisinin büyük olacağı önceden belli olmuştu da, Belediye Başkanı Adnan Akgün’ün toplantının yapılacağı salona tabut içinde gelmesi, önceden bilgisi olmayanlar için şaşırtıcı oldu…
Kimileri, Akgün’ü, şov yapmakla suçlasa da, mesajını dolaysız veren çok doğru bir eylemdi bence, bu çarpıcı eyleminden dolayı kutluyorum sayın başkanı…
Hiç tartışma yok ki, oluşacak santral bloğu, doğayı katledeceği gibi yöre insanını da ölmeden mezara sokacak…
Kötü sonuçları da Çatalağzı ve Muslu’yla sınırlı kalmayacak, etki alanı içinde kalan Kozlu’dan Çaycuma’ya kadar çok geniş bir alanı en az oralar kadar etkileyecek…
Tepkilerini saldırganlığa vardıran üç beş gencin kontrolsüz hareketi dışında her şey çok güzeldi de, kadınların kararlı duruşu bambaşkaydı doğrusu…
Mevcut santrallerin her türlü kirliliğini iliklerine kadar hisseden kadınlar bir öfke seli olarak doldurdukları belediye binası önünden toplantı sonuna kadar ayrılmadı…
Tüm sloganları en hararetli şekilde haykıranlar da onlardı, beğendikleri konuşmayı elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar da…
“Keşke” diye söylendim yanımdaki arkadaşıma, “Eren’e karşı verdiğimiz mücadelede de bu kadar kalabalık olabilseydik. Bu insanları, o zaman da yanımıza çekebilseydik keşke… ”
 
PARAGÖZLERİN SANTRAL HEVESLERİ KURSAĞINDA KALACAK
Bunca çabamıza karşın halkı harekete geçirmekte zorlanmamızın nedenleri vardı elbette…
Bunun en önemlisi yerel yönetimlerin işbirlikçi tavrıydı…
Zamanın Çatalağzı Belediye Başkanı Mehmet Alim ile Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman, nedendir bilinmez, Eren’e büyük destek verdi…
Bilinçlendirip, harekete geçirmek yerine, “Devlet karar vermiş. Biz ne yapsak bu santral buraya kurulacak” umutsuzluğunu pompaladı halka…
Bir yazımda, “Bir belediye başkanı, isterse, emin olun, tüm doğa düşmanı projeleri engeller… Halkı kucaklama potansiyeli çok fazla olduğu için ciddi bir direniş örgütleyebilir en başta… Elindeki yetkileri kullanıp, projeye her türlü zorluğu çıkararak caydırıcı olabilir daha sonra. İşletme aşamasında sıkı denetim uygulayarak, üretimi durdurmaya kadar uzanan sonuçlar elde edebilir…  demiştim…
Bu direniş, o gün ne kadar doğru yazdığımı test etti adeta…
İnsanların önüne düşen Adnan Akgün en büyük sivil toplum örgütü olan belediyenin halkı kucaklama potansiyelini kullanarak, bir büyük direnişi örgütledi…
Bu kararlılık sürdüğü takdirde paragözlerin santral hevesleri kursağında kalacaktır…
 
HAVZA DEMİR ÇELİK SEKTÖRÜNE GÖRE YENİDEN YAPILANDIRILMALI
ÇED toplantısı gecikmiş bir tartışmanın fitilini de ateşledi, pek çok yazar konuyu ele aldı gazetelerde…
Bunlardan biri de Akay Turhan’dı…
Yeni Adım’daki yazısında her ne kadar, 4 milyar dolar yatırım yapan Eren Enerji, Çatalağzı ve Muslu beldelerinin işsizlik sorununa çözüm getirmiş ve tüm sosyal projelere imza atmıştır” gibi gerçek dışı;  “Atmosfere sadece ‘su buharı’ vermektedir” gibi bilim dışı yanlışlar bulunsa da, TTK kapanma noktasında... Özel sektör, 1 Ocak’tan itibaren ocakların kapısına kilit vuruyor. Bir yandan buna karşı çıkacaksınız, diğer yandan kömürün tek pazarını bertaraf edeceksiniz... Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Pazarı olmayan hangi ürün üretilebilir?” şeklinde anlamlı sorular soruyordu Turhan…
Kontra bir soruyla yanıt vereyim: Zonguldak kömür havzasının tek pazarı niye termik santraller olsun?
Kaldı ki ÇATES, kömür havzasının ticari değeri olmayan kömürünün yakılarak enerjiye dönüştürülmesi için kuruldu...
Havza kömürünün 7 bin kalorinin üzerinde ısıl değeri olmasına karşın, yanlış üretim stratejisi ve yıkama yöntemleriyle 3 bin kalorinin biraz üstünde üretilerek, ÇATES’e verilmeye başlandı…
Gerçi onu temin etmekte de zorlanıyor ya, TTK, üretim bandını tümüyle bunun üzerine kurunca santral tek olmasa da en büyük pazar olarak kaldı…
Öngörüden tümüyle yoksun basiretsiz politikalarla “ticari değeri olmayan düşük kalitede kömür üretmek” gibi bir akıldışılık havzanın gerçeği oldu…
Önce bu akıldışılığa son vereceğiz…
Üretim stratejisini tümden değiştirerek, demir çelik sektörünün büyük oranda gereksinimini karşılayacak hale dönüştüreceğiz havzayı…
Paris İklim Değişikliği Zirvesi’nde varılan mutabakatın havza üzerindeki olası etkilerini göz önüne alarak da, yeşil endüstri başta olmak üzere, farklı sektörleri geliştirmenin arayışına gireceğiz daha sonra…
Yeter ki bugünü kurtarmanın derdiyle değil, yarını kazanmanın coşkusuyla bakalım hayata…
Yeter ki insan ve doğa odaklı yaklaşımlara kendimizi açık tutalım…
İnanın o vakit her şey çok daha kolay olacak…
 Tartışmaya devam
Ahmet Öztürk
 
Çatalağzı’na kurulması düşünülen yedinci termik santralin ÇED Halkın Katılımı Toplantısı renkli görüntülere sahne oldu…
Halkın tepkisinin büyük olacağı önceden belli olmuştu da, Belediye Başkanı Adnan Akgün’ün toplantının yapılacağı salona tabut içinde gelmesi, önceden bilgisi olmayanlar için şaşırtıcı oldu…
Kimileri, Akgün’ü, şov yapmakla suçlasa da, mesajını dolaysız veren çok doğru bir eylemdi bence, bu çarpıcı eyleminden dolayı kutluyorum sayın başkanı…
Hiç tartışma yok ki, oluşacak santral bloğu, doğayı katledeceği gibi yöre insanını da ölmeden mezara sokacak…
Kötü sonuçları da Çatalağzı ve Muslu’yla sınırlı kalmayacak, etki alanı içinde kalan Kozlu’dan Çaycuma’ya kadar çok geniş bir alanı en az oralar kadar etkileyecek…
Tepkilerini saldırganlığa vardıran üç beş gencin kontrolsüz hareketi dışında her şey çok güzeldi de, kadınların kararlı duruşu bambaşkaydı doğrusu…
Mevcut santrallerin her türlü kirliliğini iliklerine kadar hisseden kadınlar bir öfke seli olarak doldurdukları belediye binası önünden toplantı sonuna kadar ayrılmadı…
Tüm sloganları en hararetli şekilde haykıranlar da onlardı, beğendikleri konuşmayı elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar da…
“Keşke” diye söylendim yanımdaki arkadaşıma, “Eren’e karşı verdiğimiz mücadelede de bu kadar kalabalık olabilseydik. Bu insanları, o zaman da yanımıza çekebilseydik keşke… ”
 
PARAGÖZLERİN SANTRAL HEVESLERİ KURSAĞINDA KALACAK
Bunca çabamıza karşın halkı harekete geçirmekte zorlanmamızın nedenleri vardı elbette…
Bunun en önemlisi yerel yönetimlerin işbirlikçi tavrıydı…
Zamanın Çatalağzı Belediye Başkanı Mehmet Alim ile Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman, nedendir bilinmez, Eren’e büyük destek verdi…
Bilinçlendirip, harekete geçirmek yerine, “Devlet karar vermiş. Biz ne yapsak bu santral buraya kurulacak” umutsuzluğunu pompaladı halka…
Bir yazımda, “Bir belediye başkanı, isterse, emin olun, tüm doğa düşmanı projeleri engeller… Halkı kucaklama potansiyeli çok fazla olduğu için ciddi bir direniş örgütleyebilir en başta… Elindeki yetkileri kullanıp, projeye her türlü zorluğu çıkararak caydırıcı olabilir daha sonra. İşletme aşamasında sıkı denetim uygulayarak, üretimi durdurmaya kadar uzanan sonuçlar elde edebilir…  demiştim…
Bu direniş, o gün ne kadar doğru yazdığımı test etti adeta…
İnsanların önüne düşen Adnan Akgün en büyük sivil toplum örgütü olan belediyenin halkı kucaklama potansiyelini kullanarak, bir büyük direnişi örgütledi…
Bu kararlılık sürdüğü takdirde paragözlerin santral hevesleri kursağında kalacaktır…
 
HAVZA DEMİR ÇELİK SEKTÖRÜNE GÖRE YENİDEN YAPILANDIRILMALI
ÇED toplantısı gecikmiş bir tartışmanın fitilini de ateşledi, pek çok yazar konuyu ele aldı gazetelerde…
Bunlardan biri de Akay Turhan’dı…
Yeni Adım’daki yazısında her ne kadar, 4 milyar dolar yatırım yapan Eren Enerji, Çatalağzı ve Muslu beldelerinin işsizlik sorununa çözüm getirmiş ve tüm sosyal projelere imza atmıştır” gibi gerçek dışı;  “Atmosfere sadece ‘su buharı’ vermektedir” gibi bilim dışı yanlışlar bulunsa da, TTK kapanma noktasında... Özel sektör, 1 Ocak’tan itibaren ocakların kapısına kilit vuruyor. Bir yandan buna karşı çıkacaksınız, diğer yandan kömürün tek pazarını bertaraf edeceksiniz... Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Pazarı olmayan hangi ürün üretilebilir?” şeklinde anlamlı sorular soruyordu Turhan…
Kontra bir soruyla yanıt vereyim: Zonguldak kömür havzasının tek pazarı niye termik santraller olsun?
Kaldı ki ÇATES, kömür havzasının ticari değeri olmayan kömürünün yakılarak enerjiye dönüştürülmesi için kuruldu...
Havza kömürünün 7 bin kalorinin üzerinde ısıl değeri olmasına karşın, yanlış üretim stratejisi ve yıkama yöntemleriyle 3 bin kalorinin biraz üstünde üretilerek, ÇATES’e verilmeye başlandı…
Gerçi onu temin etmekte de zorlanıyor ya, TTK, üretim bandını tümüyle bunun üzerine kurunca santral tek olmasa da en büyük pazar olarak kaldı…
Öngörüden tümüyle yoksun basiretsiz politikalarla “ticari değeri olmayan düşük kalitede kömür üretmek” gibi bir akıldışılık havzanın gerçeği oldu…
Önce bu akıldışılığa son vereceğiz…
Üretim stratejisini tümden değiştirerek, demir çelik sektörünün büyük oranda gereksinimini karşılayacak hale dönüştüreceğiz havzayı…
Paris İklim Değişikliği Zirvesi’nde varılan mutabakatın havza üzerindeki olası etkilerini göz önüne alarak da, yeşil endüstri başta olmak üzere, farklı sektörleri geliştirmenin arayışına gireceğiz daha sonra…
Yeter ki bugünü kurtarmanın derdiyle değil, yarını kazanmanın coşkusuyla bakalım hayata…
Yeter ki insan ve doğa odaklı yaklaşımlara kendimizi açık tutalım…
İnanın o vakit her şey çok daha kolay olacak…