Türkiye 2002 yılından bu yana tek başına iktidarla yönetiliyor. İktidarda olduğu 15 yıl içinde, mecliste hiç çoğunluk sıkıntısı çekmeyen AKP, dilediği yasayı istediği şekilde çıkarırken, ilk yılları hariç, kamusal alanda dilediği düzenlemeyi canının istediği gibi yaptı. Siyasi istikrarı bu kadar uzun süren bir ülkede, yapılan düzenlemelerin uzun erimli olması beklenir. Uzun araştırmaların ardından paydaş görüşleri alınıp konunun taraflarıyla belli bir konsensüs sağlandıktan sonra uygulamaya konur çünkü… En azından dünyadaki örnekleri bu şekildedir.
 
Sağlıktan eğitime, spordan güvenliğe, Kürt sorunundan uluslararası ilişkilere kadar tüm politikalar, 15 yıldır, yazboz tahtası gibi oysa… Bunu klişe olduğu için yazdım, durum daha da vahim aslında… “Akıldışı” sözcüğü bile yetmiyor, açıklamaya kullanıla kullanıla o da eskidi çünkü… Hayatın her alanında, hepimizin yaşamında iz bırakan düzenlemeler, önü arkası hiç hesap edilmeden uygulamaya konuyor. Buna itiraz eden seslerse, tüm televizyon kanallarından yükselen, “Sizden öğrenecek değiliz” ya da “Kimse bize ders vermeye kalkmasın” kibriyle bastırılıyor…
 
PİŞKİNLİĞİN BU KADARINA PES
Farkındasınız elbette: AKP elebaşları, hepimizin aklıyla değil yalnızca, vicdanıyla da dalga geçiyor. Kendi içindeki koalisyonda oluşturulan karar, toplumsal muhalefetin tüm itirazlarına karşın, devlet zoru da kullanılarak yaşama geçiriliyor… Bir zaman sonra, aynı alanda tam tersi bir uygulama, sanki bir öncekini yürürlüğe koyan başkasıymış da, AKP elebaşları, memleketi bir büyük beladan kurtarıyormuş gibi bir vaveyla koparılarak yürürlüğe konuyor…  “Pişkinliğin bu kadarına pes” diyeceğim ama duyan kim?
 
Sözü elbette TEOG vicdansızlığına getireceğim ama başka alanlarla da örneklemek isterim. AKP elebaşlarının Sağlıkta dönüşüm”, bizimse Sağlıkta piyasalaşma dediğimiz uygulama ile “Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği” oluşturuldu geçtiğimiz yıllarda… Astronomik ücretlerle her ile bir genel sekreter atanıp, milyonlarca lira harcanarak son derece lüks yüzlerce ofis açıldı. Emrine binlerce insan da tahsis edilen bu makam, akıl almaz boyutta bir kamu kaynağını heba ettikten sonra sessiz sedasız kapatıldı… Ne en küçük bir özeleştiri, ne bir özür var reisgillerden… İnsafınız kurusun yahu…
 
SAĞ BEKLERKEN SOL YİYEN BOKSÖR GİBİ ABANDONE OLDUK
Kendimden örnek vereyim:  Kızım LGS’ye hazırlanıyordu, OKS’ye girdi... Lisede hazırlık okuyacaktı,  4 yıla çıkarıldı, hazırlık 1. sınıf sayıldı… Üniversite için iki sınava hazırlanıyordu ki, 4-5 sınava birden girdi… 8 yıl diye okula başlayan oğlum, 5. sınıftayken ortaokula tayin oldu… El yazısı çilesi de yanına kâr kaldı… Yeni okulunda SBS’ye hazırlanan oğlum TEOG’la cebelleştikten sonra geçti liseye… Şimdi üniversiteye hazırlanıyor ama Reis işaret verdi, sistem yine değişecek… Adıyla birlikte soru tipi, ağırlıklı konuları da değiştiği için sağ beklerken sol yiyen boksör gibi abandone vaziyetteyiz ailece…
 
Ne berhava olan emeklerimiz, ne de harcadığımız para umurumda… Taşıdığım endişe, çektiğim çile de helal olsun Reis’e… Ama çocuklarımın çalınan düşleri ne olacak? Uykusuz geçen gecelerinin, gözyaşı döktükleri günlerin, her sınav sürecinde çektikleri işkencelerin hesabını kim verecek? Her dönemde bir mağduriyet uydurup sandıkları doldurmayı beceren Reis, heder ettiği kuşakların karşısına çıkarken hiç mi mahcubiyet duymayacak? “Yahu bu ülke sizin oyuncağınız mı?” diye soran da mı olmayacak bunlara? Başkalarını bilmem ben soluğum tükenene kadar peşinde olacağım çocuklarımın emeğinin…