Yerel seçimler geldi, kapıya dayandı iyice. Adaylar diğerinden bir adım öne geçebilmek için, hararetli şekilde vaat yarıştırıyor birbirleriyle, bilgisayar simülasyonları havada uçuşuyor. Hayal gücü en yüksek bilgisayar operatörünü bulan, “en baba projeci” olup çıkıyor. Hele AKP’li adayların, “Başbakan’ımın desteğini de aldım”, “İlgili bakan söz verdi”, lafzıyla başlayan vaatleri var ki, çok kişi gibi bana da “pes” dedirtiyor. Yanlış anlaşılmak istemem, hayalleri olan insanlara hiçbir itirazım yok. Aksine insana dair en doğru fikirlerin bu hayallerin içinde saklı olduğunu düşünüyorum. İtirazım hayallerin hep ranta, aldatmacaya, doğa insan dengesini bozacak uygulamalar üzerine kurulmasına…

 

Hepten haksızlık etmeyeyim, AKP’lilerin, derelerin ıslahı ve kıyılarının rekreasyon alanı olarak düzenlenmesi gibi “Yapılsa ne iyi olur” dediğim kimi vaatleri var ama bazıları var ki, “Kayseri’ye liman getirmek” gibi spekülasyon ürünü tümüyle. Kaynak israfından başka bir şey olmayan pek çok akla zarar fikir var çünkü içinde. Ustasının Zonguldak için açıkladığı “marina” projesinden sonra, çırağı da Kozlu’ya bir marina yapacağını müjdeledi(!) örneğin. Ancak Ege’nin ultra lüks yatlarına mekân olmuş az sayıda koyunda görülecek denli birbirine bunca yakın iki marinayı vaat edebilmek için ya hesap bilmemek, ya da AKP adayı olmak gerekiyor galiba.

 

GERÇEK BİR VİZYON YOK ORTADA

AKP’li muhteremler ister vizyon eksikliğime, isterlerse gönül gözümün körlüğüne yorsun, ama bizim fukara kentin enginlerinde bir yat otobanı var da, ben mi görmüyorum Allah aşkına? Hadi marina olmadığı için çay molası bile veremiyorlar diyelim, yaz aylarında seyrüsefer yapan, kaç yat geçti sahillerimizden? Gidin sayın isterseniz Amasra Limanı’na geçen yaz yapılan marinaya kaç tane yat demirlemiş? Açıkta kalan yat mı olmuş da, Kozlu’ya, Zonguldak’a olmadı Kilimli’ye tespih taneleri gibi yan yana dizilen marinalar yapılacakmış? Bizimle dalga geçmesin kimse, kentsel vizyon, fukara halkı aldatmak için yapılan hayali vaatlerde değil, kentin gelişim potansiyelini takip ederek, yapılacak gelecek planlamasında çıkar ortaya…

 

Çok net söylüyorum, bize neredeyse cenneti vaat eden AKP’liler dâhil, kenti gerçekten yaşanabilir kılmak için hiçbir aday, gerçek bir vizyon koymadı ortaya. Zihni Sinir projeleriyle herkesin sinirlerini hoplatan zevatın “planlama ilkeleri” adına tek kelime bile etmemesi manidar değil mi sizce de? Mevcut imar uygulamaları sürdüğü, yönetişim anlayışında bir değişim olmadığı sürece o bilgisayar simülasyonlarının tamamı, hatta daha fazlası hayata geçse bile Zonguldak yaşanabilir bir kent olmayacak. Sormak hakkım: Yüz binlerce lira verip aldığı lüks konutun balkonuna çıktığında, bir karış ötedeki komşusunu röntgenliyormuş duygusuna kapılarak içeri kaçmak zorunda kalan bir insan yat limanını ne yapsın? Özel güvenlikli sözde rezidansta yaşayan bir insanın apartmanın kapısından çıkan çocuğu, adımını kaldırıma değil de karayoluna atıyorsa, her tarafınız “marka” olsa ne olacak?

 

BURNUNUN DİBİNİ GÖREMEYEN HAYALPERESTLER

Son Belediye Meclisi toplantısında, Kadırga rampasında bulunan bir yeşil alanın imarı, “resmi daire alanı” olarak değiştirildi. Yapılan imar değişikliğine göre mevcut gümrük binası yıkılıp, arkadaki parsel de eklenerek İl Özel İdaresi için kocaman bir hizmet(!) binası dikilecek. Kent trafiğinin kör düğümüne bir koca düğüm daha eklenecek böylece. Biliyor musunuz, değişikliğin en hararetli savunuculuğunu da AKP’li meclis üyeleri yapmış. Anlattıkları palavralara inanmadığımız için bizi “kıt akıllı”  olmakla suçlayan hazretlerin, siyasi rant uğruna kararan gözlerinin, burnunun bir karış ötesini bile göremedikleri tescil edilmiş böylece… Onlara ne demek lazım bilmiyorum ama bu değişime izin veren CHP’li yerel yönetimi kınıyorum. Ret oyu kullanan sevgili dostum Hüsnü Meydan ve hiç tanımadığım Hasan Sağlam’aysa teşekkür ediyorum…

 

Bir hengâmedir gidiyor. Bu toz duman arasında çıkar çevreleri, güç odakları da boş durmuyor elbette. Bize “Cambaz bak” deyip, dikkatlerimizi başka yöne çevirerek, akla hayale gelmedik rant kapıları açarken, kenti daha da yaşanmaz kılıyor. Bir müteahhitlik ofisi gibi hayal üzerine hayal üreten adaylar (Ürettikleri gerçekten proje değil. Proje olmasının kıstasları var çünkü) planlama ilkeleri hakkında tek kelime etmiyor nedense. Kimse “Kaldırımı bulunmayan, böyle bir açıklığın mümkün olmadığı sokaklara yeni inşaat izni vermeyeceğiz” demiyor örneğin. Ya da “Yapı yoğunluğunu düşürüp, yeşil alanları artıracağız” diyen bir aday yok ortada. Hiç kimseden, “Her ne surette olursa olsun, hiçbir yeşil alanı imara açmayacağım” diyen bir vaat de duymadım bugüne kadar… Tıpkı, “Kentin, tarihi, sosyal, kültürel ve yeşil dokusunu koruyup kentlilik bilincini geliştireceğiz” diyen bir olmadığı gibi… Bilmem şu fikrime katılır mısınız? Havası solunmayan, suyu içilmeyen, sokağında gezilmeyen bir kente vaat edilen harikalar diyarı, olsa olsa sirk çadırı olur…