Şu içinde yaşadığımız dünyayı anlayabilmek ne denli zorsa, başta kendi ruh halim olmak üzere gönlüme çarpanların haleti ruhi yelerini anlayabilmek de o denli zor geliyor bana. Hayır, ben mi bozuyorum kimyalarını diye düşünmüyor değilim, ya da kimyası bozuk olanları mı çekiyorum mıknatıs gibi bununda henüz net bir cevabı yok zihnimde.
İkili ilişkiler söz konusu olduğunda yapıcı olmaya özen göstersem de o da bir yere kadar oluyor. Kışkırtıcı söylemlerin şakaya sığdırılma eğilimini hiç masum bulmadım sanırım bulmayacağımda. Otokontrol mekanizmasını devreden çıkartma zorunluluğunu karşıda olan yapıyor bunun altını çiziyorum öncelikle. Şöyle ki aklıma gelenin dilimin ucuna doğru bir buz pistinden süzülen ve kış sporlarında dereceye koşan bir sporcu gibi çevikliğinden şüphe etmeyen gayretiyle zirveye oturması, bana sıra dışı bir şey gibi gelmiyor. Çünkü bu konuda zihnimin dilimi olanca acelecilikle baştan çıkartıyor zaten. Dilimde zihnimin kölesi olduğuna göre, karşımda yanımda fark etmeden kim varsa alıyor nasibini. Evet, kabul ediyorum bam telime basıldığında, otokontrol denilen mekanizmanın kayışları kopuk bende.
Eğilip bükülüp kıvırarak süzülmüyor kelimelerim. Pası kim atmışsa o an için hamleyi karşılıyorum ve hararetle adrese teslim ediyorum sayıyı. Skoru eşitlemek de kar etmiyor o dakikadan sonra, üstünlük sağlamak maçı kazanmak gibi bir arsızlığım var zira.
Bana dokunmayan bin yıl yaşasın demiyorum bana dokunmasında isterse ölümsüz olsun. Ancak bana dokunmakla kalmıyor benden de içeri giriyorlar çünkü onlara kapıları ardına kadar yine ben açıyorum. Yüz göz oluyoruz kelimenin tam manasıyla, ilişkiler konusunda beceremedim kurallar koymayı. Çünkü kuralı olan her şey bana samimi ve sıcak gelmiyor.
Tedirginlik içinde olan beden dilim başta olmak üzere kendimi ölçüp biçip ortaya koyamadım bu konuda oldukça cahilim. Hesaplı kitaplı bir kurguyu tercih etmedim. Sınırlarımı kendim çizdim evet ama bunu söz konusu karşıda olansa yaptım. Girmedim kimsenin ceza sahasına benimkine de girmezler diye düşünmekte hata yapmış olabilirim. Kişi kendini nasıl bilirse karşısındaki de öyle ben de.
Öyle de öyle olunca da emekler ziyan oluyormuş, gününü geceni, sabahını akşamını paylaştığın, yüreğine sakladığın ölümlüler vaktinden önce göçüp gidiyorlar. Peşinden dua mı edilir el mi sallanır bunu bile kavrayamadan, haydaaaa yeni ziyaretçilerin oluvermiş bir solukta, Galiba bu devran böyle dönüyor, Gelenler kalıyor, kaldı kalan bir süre sonra da vakti geldiğinde gidiyor, bizim istediğimiz zaman diliminde değil belki. Her şeyin bir sebeple ilişkilendirildiği bu düzende, bizim bilmediğimiz zaman dilimlerinde sebepli yolculuklar başlıyor.
Birbirlerinin hayatlarına görevlendirilen insanlar ve dahası canlılar oluyor, Sevinçler ve üzüntüler paylaşılıyor karşılıklı, bir öğretici gibi yolumuza çıkanların özeti kalıyor geriye, Bize ne kattıkları bizden ne aldıkları ise bakış açısına göre listeleniyor,
Duygularımızın kendine düğümlenen çıkmazlarında özlenenler arananlar olsa da bu gezegenin sistemi böyle işliyor belli ki. Kendimize çarpa çarpa çoğalıyor ve azalıyoruz. Bunu bilir ve kendimizi kaptırmazsak adı misafir olan ziyaretçilere, gidenden de gidilenden de kalanların kıymetini daha iyi kavrarız. Umarım sözde kalmaz bende yazdıklarımı içselleştirebilirim.
Yaşamın bütün getirilerini aynı olgunlukla karşılayabilmek mümkün değil. Dilimize gönlümüze söz geçirebilmek öyle kolay da değil. Hatalarımızla eksiklerimizle araladığımız kapıları dilerim hiç kapatmayız ve kapatmazlar, Cesaret iyi bir şeydir, hele ikili ilişkiler için, tavsiye edilir.
 


Öyle de öyle olunca da emekler z:iyan oluyormuş, gününü geceni, sabahını akşamını paylaştığın, yüreğine saki ad ığı n ölümlüler vaktinden önce göçüp gidiyorlar. Peşinden dua mı edilir el mi sallanır bunu bile kavrayamadan, haydaaaa yeni z:iyaretçilerin oluvermiş bir solukta, Galiba bu devran böyle dönüyor, Gelenler kalıyor, kaldı klan bir süre sonra da vakti geldiğinde gidiyor, biz:im istediğimiz: z:aman diliminde değil belki. Her şeyin bir sebeple ilişkilendirildiği bu düzende, biz:i m bilmediğimiz: z:aman dilimlerinde sebepli yolculuklar başlıyor.
Birbirlerinin hayatlarına görevlendirilen insanlar ve dahası canlılar oluyor, Sevinçler ve üzüntüler paylaşılıyor karşılıklı, bir öğretici gibi yol umuz:a çıkanların öz:eti kalıyor geriye, Biz:e ne kattıkları biz:den ne aldı ki arı ise bakış açısına göre listeleniyor,
Duygularımız:ı n kendine düğümlenen çıkmaz:larında özlenenler arananlar olsa da bu gez:egenin sistemi böyle işliyor belli ki. Kend imiz:e çarpa çarpa çoğalıyor ve az:alıyoruz:. Bunu bilir ve kendimiz:i kaptırrnazsak adı misafir olan ziyaretçilere, gidenden de gidi lenden de kalanların kıymetini daha iyi kavrarız. Umarım sözde kalmaz: bende yazdıklarımı içselleştirebilirim.
Yaşamın bütün getirilerini aynı olgunlukla karşılayabilmek mümkün değil. Dilimiz:e gönlümüze söz geçirebilmek öyle kolay da değil. Hatalarımızla ekslklerlrnlzle araladığımız kapıları dilerim hiç kapatmayız ve kapatmazlar, Cesaret iyi bir şeydir, hele ikili ilişkiler için, tavsiye edilir,