‘Kamu zararı ve Belediye’ başlıklı yazımı (17 Ekim 2016) hatırladınız mı?
Sahilde AVM yanındaki boş arazi, İsmail Eşref dönemi yapılan 49 yıllığına anlaşma ile ‘yap-işlet- devret’ modeliyle kiraya verilmiş, sözleşmeye uyulmayarak, Belediye zarara uğratılmıştı.
Bu, Belediye’yi yönetenlerin irade noksanlığından mı, rant sağlamasından mı, beceriksizliğinden mi?
Devlet organı olan, dolayısıyla, kaynakları da Kamu Kaynağı olan Belediyelerin, zarara sebebiyet verecek şekilde ‘keyf-e keder’ yönetilmesi mümkün değildir. 
Vatandaşın manevi açıdan /vicdani muhasebesi; devlet’in maddi olarak yasal müdahalesi kaçınılmaz olan bu durum hakkında beklentimiz vakidir. 
Devlet’i zarar’a uğratan hesabını vermelidir.
BELEDİYE BİNASI  SATILABİLİR
Efendim, mesele irade meselesi. ‘Liyakat ve ehliyet açısından eksik olan yöneticileri seçer, işe alırsanız olacağı budur’ demekle bu iş’in vebalinden kurtulamazsınız. 
‘Belediye Binası Satılabilir’ başlıklı yazımı (24 Ekim 2016) hatırlayın.
“Varsayalım ki, önümüzdeki ay % 50 iller Bankası kesintisi yüzünden Zonguldak Belediyesi ekonomik sıkıntıya düştü. Üç aydır kredi ile işçinin parasını ödeyen temizlik taşeronu maaş ödeyemedi. Çöpler yığıldı.12 milyon alacağı olan taşeron icra’ya verdi. Alacak 15 milyon oldu (3 milyon kamu zararı). Var sayalım ki alacaklı taşeron, Belediye Binası’na haciz koydu. 
Belediye Binası, bağıra bağıra gider…”
Merak etmeyin, şimdilik adı geçen Belediye Binası’nın satılması söz konusu değil. 
Ancak, başıboşluğun sebep olduğu malum son yaklaştı. 
Kaldırım işgalleri, imara aykırı yapılaşma, trafik rezaleti, seyyar cümbüşünün hâkim olduğu Belediye ricali kazdığı kuyuya düşmek üzere.
AVANTA MI, 
LAVANTA MI?
Zongalık köşemiz de ‘avanta mı, lavanta mı’ başlıklı bir resimli ‘serüven’ başlatmıştık. 
Yer yer sürüyor. İki ay önce, İncivez Mahallesi’nde, Üniversite Rektörlük Binası karşısındaki ticarethanelerin önündeki trafik rezaleti, ruhsatsız ticarethane ve kaldırımın ticarethane’ye çevrilmesini yazıyoruz. 
Hele kaldırım’ın ticarethane’ye katılması olayı var ki… 
Din açısından günah, kanun açısından yasak, ahlaki olar ayıp…
Bu olay sıradan bir olay değil. Yukardan aşağı rant. 
Bu kaldırım yüzünden Rektörlük kapısındaki trafik rezaleti, Üniversite yetkililerinin görmezden gelmesiyle olacak iş değil.
Ticarethanelerin sahipleri; vatandaşın kaldırımdan yürüme hakkını, Zabıta Müdürü’nün göz kırpmasıyla, İmar Müdürü’nün ‘hadi canım sen de’ demesiyle gasp etmişler. 
Belediye Başkanı’nın bu iş’ten haberi yok mu peki? 
Belediye Başkanı’nın, belediye ile ilgili yasal/ gayr-i yasal bütün işlerden haberi var.
TÜKÜRÜK DELİĞİ
İşte ‘zurnanın son deliği’ denen yer. Belediye Başkanı, zurna’nın son deliği değil. 
Zurnanın son deliği argo da bir işe yaramayan delik olarak bilinir. 
Yanlış bilgi. Zurnanın son deliği tükürük deliğidir. 
Üflerken dil’in salgıladığı tükürüğün atıldığı deliktir. Tükürük atılmazsa, delik tıkanır, zurna çalmaz.
İşler o kadar ‘sarpa sarmış’ ki…
Kaçak Yapı Müteahhitleri, Belediye Meclis Üyeleri, Taşeron yetkilileri Belediye de ‘cirit’ atıyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor. İşte, İrade eksikliği dediğimiz olay bu. 
Emir komuta zinciri kopmuş… Belediye Başkanı da esiyor gürlüyor elbet… 
Her kat, takan takana filminin çevrildiği bir set durumunda olduğu için kavram ve ses karmaşasında komutlar, hedef birim yerine pencerelerden çıkıp gidiyor gayri…
İncivez de ki kaldırım’ı ticarethanesine katan iş yerleri konusunda Başkan Akdemir esmiş gürlemiş(!). 
Zabıta gidip tespit etmiş. İmara yazı yazmış, sonra yazı mı kaybolmuş, icraatı yapacak elemanlar mı belli değil. Üç gündür İmar da takip ediyorum.
 İmar Müdürü ile Müdür Yardımcısı da takip ediyor(!)
Allah bilir, Başkan Akdemir de takip ediyordur.
Allah için, şimdi siz benim yerimde olun da burada bir şaibe yok deyin. 
Bir avanta/ lavanta yok deyin. 
ÖNÜMÜZDEKİ AY
Dün Belediye yetkilileri ile sendika yetkilileri işçi alacakları(450 işçi) üzerinde tartıştı.
İller Bankası’nda ki kesinti %12’den % 60’a çıkmış. On gündür ödenmeyen alacakların gelecek ay ödenmesi ise daha zor. Belediye Başkanı ‘adam başı bin lira yatırayım’ diyor sendika ‘olmaz tamamını yatır. Yoksa işçi kapıda oturma eylemi yapar’ diyor.
Aklıma, eski Sendika Başkanı Cavit Zülfikar geldi (şimdi CHP Belediye Meclis Üyesi) Yüksel Aytaç dönemi. Çöp katırlarını Belediye Kapısına çekmiş ve ‘direniş’ başlatmıştı. CHP sandığa çakılmıştı.Seyyar satıcıların, kaçak bina yapıcıların, kaldırımları ticarethanelerine katanların çok umurunda…
Onlara göz yumanlarında…
Netice de orta yol bulunacak. Adam başı 1.500 lira yatırılırsa, işçinin %60 parası yatar.
Önümüzdeki ay mı? Sen sağ, ben selamet…
SONUÇ:
Herkes sofrasındaki kadar yemek yer. 
İktidar’a ağız dolusu suçlamalarda bulunanların; iktidar’ın nimetlerine sahip olduklarını düşünüyorum da… 
Değil masadakiler, masanın bacakları da kalmazdı belki…
Bu iktidar’ın yaptığı haksızlıkları savunmak değil. Yapılması gereken ‘din’i açıdan günah, yasal açıdan ‘yasak’, sosyal açıdan ‘ahlaki’ olmayan işleri yapmamak… İrade’nin tarifi de burada değil mi?
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
Yani, yaptıklarınızla anılacaksınız… Yedikleriniz, içtikleriniz, halk’a hizmetleriniz…
Yani; avantalar ve lavantalar.