Seçimler için geri sayım sürüyor, partiler, işin en zor yanını aşarak aday listelerini seçim kurullarına teslim etti… Kıran kırana pazarlıklarla oluşan listeler gün ışığına çıkınca, ülkenin her yanından küçük çaplı kıyamet haberleri geldi… Her partide küsen, kızan, küfreden, yemin billah edip “oy vermem” diyen küskün bir kitle çıktı ortaya…  Bun durum 31 Mart’ta sandığa nasıl yansır bilemem… Bildiğim şu ki, kutuplaştırmanın kıskacında can çekişen siyaset, resmen mutasyona uğradı ülkede, tüm kimyası değişti… İdeolojik çizgiler silikleşti, kazanmak için her yolun mubah sayıldığı bir düşkünlük oldu yalnızca…
 
İleriye doğru kötü sonuçlar doğuracağını bile bile, kutuplaşmayı derinleştirmeye çalışan AKP izlediği politikalarla bunu kalıcılaştırmak istiyor bir de… MHP’nin büyük desteğiyle, ülkeyi, “Bizler ve onlar” diye ikiye bölerek, başkanlık sistemiyle hedeflediği “Tek sesli Türkiye” amacına oldukça yaklaşmış görünüyor… Hepimiz derinden hissediyoruz ki, siyasal çoğulculuk fiilen ortadan kalkmış durumda ülkede… Egemen siyasetin dışında bir ses tahammül gösterilmiyor… Kalın çizgilerle belirlenmiş dar alanda yapılan tartışmalarda söylenenler, birbirinin farklı tonlardaki tekrarından öteye geçmiyor maalesef…
 
TOPLUM TAM BİR PARANOYA HALİ YAŞIYOR
Bir siyasal mühendislik ürünü olarak yürüttüğü kutuplaşma politikalarıyla toplumu dar bir alana sıkıştıran AKP, kamusal alanı da bu doğrultuda şekillendiriyor… Başta Kürt meselesi, 15 Temmuz alçak girişimi olmak üzere pek çok konuda tabular oluşturarak, kendi belirlediği alanın dışına çıkan her fikri itibarsızlaştırmakla kalmıyor, adli vaka haline dönüştürüyor bir de… Yargıda oluşturduğu kastla yasalarda karşılığı olmayan suçlar icat edip ağır şekilde cezalandırılmasını sağlıyor… Siyasal sıkışmışlığın yanı sıra bir de korku girdabı içine giren toplum, tam bir paranoya hali yaşıyor…
 
Sorun burada da bitmiyor… Kutuplaşmanın doğal sonucu olarak geliştirilen kısır tartışmalar siyasal hayatın kuraklaşmasına, siyasetin fikri ışıltısının kaybolmasına da neden oluyor… “Ya onlar, ya biz” ikilemine hapsolup, kimliğini siyasal aidiyeti üzerinden tanımlayan gruplar için kimin ne dediğinin hiçbir önemi yok çünkü… AKP elebaşlarının, kurulduğu günden beri vaaz ettiği politik söylemin tam aksi yöne hiç sakınmadan manevra yapması, bunu yaparken de tabanlarından kayda değer tepki görmemesi, kutuplaşmanın yarattığı tam da bu körlükle mümkün oluyor…
 
AKP DÖNEMİNDE SİYASETİN DNA’SI BOZULDU ÜLKEDE
Sözün ettiğim fikri kabızlığın sonuçları bu seçimlerde çok daha belirgin olarak gözlenebiliyor… Sözde yerel seçimler yapılacak ama yerel sorunlardan daha çok, beka sorunu tartışılıyor örneğin ülkede… Akıl alır gibi değil, ülke bir ekonomik krizin içinden geçerken, krizin etkisini azaltıp istihdamı artırmak için “Kalkınmada yerel yönetimlerin rolü” üzerine bir tartışma neredeyse hiç yürütülmüyor… Sebze meyve fiyatlarını düşürebilmek için şov amaçlı tanzim satış mağazaları açılıyor ama bunları kurumsal hale getirip piyasayı düzenleyen bir araca dönüştürecek siyaset aklı nedense hiç çıkmıyor ortaya…
 
Derde derman tartışmalar yerine “beka sorunu” gibi bir saçmayı konuşmak, AKP’nin daha çok işine geliyor, toplumu kutuplaştırmak için lazım olan o çünkü… Şunu söylemek isterim ki, AKP döneminde siyasetin DNA’sı bozuldu ülkede… Herkesin her partiden aday olabildiği garabet, ideolojiden çok çıkar birliğinin daha belirleyici olduğunu gösterdi… Dillerini siyasal hatlarına değil de, reklamcıların tavsiyelerine göre kuran partiler, belli dönemlerde, belli amaçlar için bir araya gelen çıkar toplulukları haline geldi…  Bunu aşamadığımız sürece, kentlerin de, ülkenin de kurtulması çok zor ne yazık ki…